Facebook’ta bir haber paylaştım az önce, üzerine de konfüçyüs’ün bir özdeyişini ilave ettim. Paylaştıktan sonra da kafamı meşgul etmeye devam etti haber. Habere göre ünlü fizikçi Stephan Hawking “her gizemi çözdüm ama kadınları çözemedim.” demiş.
Haber : http://haber.gazetevatan.com/her-gizemi-cozdum-kadinlari-cozemedim/422330/7/Manset#javascript
Konfüçyüs’ün sözü : En zor şey karanlık bir odada kara kediyi bulmaktır. Özellikle de odada kedi yoksa.
Demeye çalıştığım şey kadınların çözmeye değmez varlıklar olduğu değildir elbette ki bu şekilde yanlış anlaşılması gayet mümkün. Şunu demeye çalışıyorum : kadınları çözülmesi gereken bir fizik problemi gibi görmek neden?
Kadını istediklerini gerçekleştirebilmek adına doğru şekilde tarif etmeye, doğru şekilde konumlandırmaya çalışan hastalıklı bir erkek fikridir bu. Hayatında ilk defa arı kovanı görmüş ilkel yerliler gibi mesela…
Bu hayatlarında ilk defa arı kovanı görmüş yerlilerin ilk tavrı muhtemelen “ne ki bu?” merakıyla kovanı mızrakla dürtmek olacaktır. Bir sonra öğrendikleri şey de o kovanın öylece dürtüklenmemesi gerektiğidir. Bu bilgiyi vücutlarının bir çok yerindeki acılı şişliklerden öğrenirler. Devam eden süreçte kaç arı kaç yerliyi sokar bilinmez ama önünde sonunda kovanın içindeki enfes bal keşfedilir, arılardan korunarak o balın nasıl oradan alınacağına dair yöntemler geliştirilir ve ballı kabile hayatı başlar. Standartları yükselmiş bir yeni hayat.
Kovan nesnedir, arılar da öyle. Orda öylece duruyorlardır. Yanına gitmediğiniz sürece tehdit de içermezler fayda da sağlamazlar. O nesneler bir takım acılı tecrübelerden sonra fayda sağlayacak bir hale dönüşür, tehlikeleri belirlenir, yöntemler tarif edilir ve bu bilgi kuşaktan kuşağa aktarılır, bu aktarıma da uygarlık denir. Acılı tecrübeyi de sadece kovanı ilk keşfedenler yaşar, torunlar hiç bir yerleri şişmeden bal yer.
Uygarlık kendisini özne, kendi dışındaki her şeyi de nesne olarak tarif eden insan öğretisidir. Canlı cansız her şeye keşfedilip işe yarayacak şeyler haline getirilmesi gereken nesneler gözüyle bakar insan. Onlarla birlikte karşılıklı etkileşim içinde yaşamayı düşünmez. Bilgilerin toplanması konusunda kadın erkekten daha fazla role sahip olduğu halde uygarlık “erkek” bir şeydir. Ve bu uygarlık denen şey “erkek” bir şey olduğu için de kadına da nesne gözüyle bakar!.. Sadece temel estetik anlayışına bakmamız bile uygarlığın cinsiyetini anlamaya yeter. Uygarlık doğrudan erkeği özne, kadını nesne diye tarif eder.
Ha, sosyal hayatta başarılı olmuş günümüzün güçlü kadınları mı? Onları başarılı ve güçlü algılama fikri de erkeksidir bi kere…ve o kadınlar başarılı olabilmek için erkeksi enstrümanlar kullanmak zorundalar, giderek erkekleşmek zorundalar, giderek kadınlıklarından kaybetmek zorundalar…yoksa tahrif edemezler, şiddeti içselleştiremezler, yoksa başarılı olamazlar!
Stephan Hawking neyi çözmüş? Belki kafasında evrene dair normal bir insana göre bin kat daha fazla cevap var. Ama eminim ki normal bir insana göre yüz bin kat daha fazla da soru var! Çünkü her cevap yanında bir dünya yeni soru getirir, ulaşacağınız son nokta hiçbir şey bilmediğinizi anlamak olabilir ancak. (Bkz. Sokrates) Bir bilim insanının “her gizemi çözdüm” diye lafa başlaması sadece medyatikliğe işaret eder, başka anlamı yoktur. Kadınları çözmekten bahsetmesi bu hesapla ne kadar da sakil ve erkeksi… değil mi?
Sözün özü…entel dantel tespitleri bir kenara bırakırsak, bir erkek olarak;
Kadınlar da tıpkı bizim gibi iki ayağını kullanarak hareket eden canlılardır, onlarla yürünebilir, durulabilir, beraber gökyüzüne bakılabilir, beraber su içilebilir… dostluk edebilirsiniz onlarla, düşmanlık edebilirsiniz, çekişebilirsiniz, sevişebilirsiniz…onları koruyabilirsiniz, kendinizi onlardan koruyabilirsiniz…bi sürü bi sürü bir şeyi birlikte de yapabilirsiniz, onlara rağmen de yapabilirsiniz…onları çözmek neden?
Mühim not : Yıl şu an 2012 ve benim uygarlığı tarifim “batılı” bir tarif olmaya mahkum, 2012 itibariyle bu böyle.
Keşfet, tehlikelerini öğren, ne işe yarayayabileceğini öğren, nasıl işe yarar hale geleceğini öğren, işine yaraması için de ne gerekiyorsa yap…bu metod batının metodudur ve dünya üzerinde hakim olan anlayış an itibariyle budur. Böyle olmadığı zamanlar da vardı.
Okyanusları aşabilen ilk gemileri Çinliler yaptı, dünyayı ilk onlar keşfetti. Nitekim hala denizcilik terimlerinin büyük kısmı Çince’den gelmedir. Ama sadece keşfettiler, spor olsun diye! Zarar vermediler kendilerine benzemeyen halklara… Kendilerinden çok daha güçsüz olan o halklardan yararlanmayı düşünmediler, onları ezmediler, öldürmediler, sadece keşfettiler. İspanyol’ların Güney Amerika’da yaptığı kıyımı yapmak akıllarına bile gelmedi çünkü bu biyofil doğalarına aykırı olurdu.
An itibariyle geçerli olan uygarlık tarifi nekrofil batıya aittir, diğerini nesneleştiren, kurbanlaştıran bir tariftir, “Yaşamak için öldür.” prensibini şiar edinmiş bir tariftir. Dolayısıyla yaygın "kadın algımız" da batının bu hastalıklı bakış açısının eseridir.
Not 2 : Erkek tarifli “başarı”yı yakalayan kadınların, kadınları-kadınlığı savunma adı altında (ya da niyetiyle) yaptığı bir çok faaliyet aslında kadınlara-kadınlığa yapılan en büyük saldırı…
Mekanik düşünceli, akıl dışında anlama enstrümanı kullanmayan feministlerin ettiğini kimse etmiyor kadınlara! Halbuki anlamak konusunda kadınlar erkeklerden daha fazla enstrümana sahipken kendilerine öğretildiği şekilde bu enstrümanları kullanmayı reddedip indirgenmiş bir algılamayı-anlamayı tercih ediyorlar. Bir intikam hissiyle hareket ettikleri izlenimi var bende ve almak istedikleri intikamın muhatabı erkekler değil!
Kendi kurban pozisyonlarını inkar edebilmek için diğer kadınları kurban pozisyonuna sokuyorlar. Niyetleri zulmetmek değil, kurban rollerini inkar edebilmek…Acılarını ortadan kaldırmak değil, acı duymamayı mümkün kılmak istiyorlar. Ve “başka kadınları kurtarmak “ kisvesindeki saldırgan tavırlarının altında erkek egemen sistemden onay beklentisi var. Fikrim odur ki doğalarındaki kadınlığa ihanet halindeler.
(Bu son paragraftaki düşünce biçimi “Empatinin Yitimi” kitabından doğrudan arak ve belki de biraz fazla iddialı bir paragraf olduğunun farkındayım.)
Çok güzel yazmışsın :) yazdığın her cümleye katılıyorum.
YanıtlaSilElbette yazdıklarına ilave farklı açılımlarda yapılabilir; Bilinmeyen, çözülemeyen şey tehlikelidir; çünkü korumaya çalıştığımız şeylere zarar verme ihtimali vardır. Bedenimiz zarar görebilir, ruhumuz zarar görebilir, savunmalarımız, inandıklarımız, bildiklerimiz vs. yani kısaca varlığımız zarar görebilir. O yüzden bilmek lazım...Kadın ilkel insandan bu yana bilinmez ve bunun sonucunda da tehlikeli algılanmıştır aslında. Regl kanamaları, doğurganlığı.Ortaçağdaki cadı avları falan. Hep bir tekinsizlik... Buradan da bir yerlere gidilir tabi.
Ama başka bir tarafta biraz kendi alanımla ilgili; aslında ruhsal bir çiftcinsiyetlilik kavramı vardır. Yani her insanda bir erkeksi bir de kadınsı taraf vardır. Bu taraflar elbetteki erken çocukluk dönemlerinde ebeveylerimizle yaptığımız özdeşleşmenin bir sonucudur. Bazen bu özdeşimlerde bir sorun olabilir ve o zaman içimizdeki bu kadınlık ve erkeklik arasında da çatışmalar olabilir.... Bu konuda çok uzun bir konu üzerinde sabahlara kadar konuşulabilir. Kısaca biz içimizdeki öteki tarafla ne kadar barışık olursak; kabul edersek, tehlikesiz bulursak öteki cinsi de tehlikesiz algılarız. Yani mesele ilkönce kendi içimizdeki ötekiyle barışmakta...........
Ellerine sağlık..
Ve evet kurban olanlar kendi acılarını unutmak için ötekileri kurban edebilirler. Bu hemcinsleri olabilir, karşı cins olabilir. Bunu önlemek "kendin" olmaktan geçiyor. Ne kadar basit di mi "kendin olmak" .Yazmak çok kolay ama nasıl zor bişey. İçimizdeki acılara ne kadar yaklaşabilirsek, dokunabilirsek ve o yaşanmayan acıları yaşayabilirsek ötekinede empatimiz artar. Çünkü kendi acılarını göerürsen, diğerlerindeki acıyıda görürsün ve kurban etmeye değil kendin gibi onu da iyileştirmeye çalışırsın. "Aslında acıya dayanma gücümüz bizim empati kurma kapasitemizi de belirler."
YanıtlaSilBir kere ya haberi servis edenlerin kafaları kıyaktı, ya da mister Hawking'inki.
YanıtlaSilikincisi, tam itiraz şerhi düşecektim birinci notu düşmüşsünüz.
Üçüncüsü,erkek olduğunuza emin misiniz :))ya da bir bayandan mı arakladınız yazıyı :)
Dördüncüsü, kadın ve erkek farklıdırlar ama ikisi de homo sapienstir. Abartmaya gerek yoktur bence.İnsana insan gibi davranıldığı sürece.
Beşincisi,bence de bu dünya siz erkeklerin egemenliğinde. KAdınlar zorlanıyor. Tek suçumuz Ademden sonra yaratılmış olmak:)bla bla bla
Karışık di mi Hülya:) Konuş konuş bitmez konular. Bi yandan iyi tabi de bi yandan da...bilemedim ki!
YanıtlaSilİlavelerin benim için çok besleyici,çok teşekkür:)
Üçüncüsü : erkeğim çok şükür:)hatta oldukça kadir inanır ekolü bi erkeğim:)) Yazıyı da ben yazdım:p
Dördüncüsü : o "evet farklıdırlar"ı "evet bayağı bi farklıdırlar" olarak düzeltesim var, homo sapienslik de bir yere kadar yani:)
Beşincisi : asıl suçunuz Adem'e elmayı yedirmekti, sizin yüzünüzden düştük bu dünya yollarına:)
Allahın takdirini inkar ediyorsunuz yani :))
YanıtlaSilTövbee, nerde inkar ettim! Bilakis kabul ediyorum ki dünyadayım:)
YanıtlaSilHavva da Adem'i böyle bir demagojiyle kandırıp elma yemeye ikna etmişti:))
Dua edesim geldi aniden:
YanıtlaSilAllah'ın en çok korktuğum şeyden(kadınlardan bahsetmiyorum, iftiradan bahsediyorum) sana sığınırım, sen muhafaza eyle.
Allah'ın en korktuğum 2. şeyden de sana sığınırım.
Amin.
Dua edin iyi günümdeyim:)
YanıtlaSilEttim ya:)
YanıtlaSilSon paragraf için vayyy beaaa dedim, bir tahlil yapmış ki travmayı çözmek amaçlı desensitizasyon deneyimine uyuyor...Yani problem varsa hangi yolla olursa olsun,ister inkar ,ister bastırma ;üstüne git..Varsın seni ona karşı çıkıyor sansınlar...Oysa asıl amacın travmanı kontrol edip kabul edilebilir ayarlarda tutmaktır...Arada yoklamak da çok iyi gelir ,onun orada ve o kadarcık kaldığını biliyor olmak her daim insanı rahatlatır...
YanıtlaSilTabii şöyle de bakılabilir inkar varsa zaten orada kabul vardır...Kadınlığın tu kaka birşey olduğunu söylemek bilinçdışında: aslında ben de feminen ve pasifize olmak isterdim ama öyle olamıyorum,çünkü bana doğuştan GÜÇLÜ OL demişler...Ben de başka yol bilmiyorum ve bu fena halde moralimi bozuyor,keşke ben de saçlarımı sarıya boyayıp bakımlı ve seksapel olabileydim düşüncesini derinlerde barındırıyor olabilir....
En son ve bence en makul teori: Elektra teorisidir.Dinamik açıdan değerlendirirsek kadın varolduğu ale içinde bilinçdışı olarak annesine anne merak etme ben senin için bir tehdit unsuru olmayacağım diyerek kendini erkekleştirebilir....Ancak bu da beraberinde dünyada tüm diğer anne türevi kadınların baskısını hissetmek demektir...Bu ağır durumla baş etmek de oldukça zordur ve hep savaş gerektirir...
Her neyse,bunlar da benim teorim...
Haddimizi aşmaksa...Şunun şurasında oturup iki beşlik bozdurduk:)))Beyin jimnastiği ya da laflamak gibi...
Teorileri teorisyenlere bırakarak ve bütüüün bu söylediklerimin dikkate alınmayacağını hesap ederek son sözümü söylemek istiyorum...
Kadın olmak erkek egemen dünyada gerçekten zor...Kendimizi kabul ettirmenin değişik yollarını bulabiliriz...Bunun için zekamızla erkeklerin aklını karıştırdığımız bir gerçek...Ama bunun sorumlusu ve suçlusu da erkekler...Kendilerini kadınların efendileri sanırken aslında onları bizim o mertebelere çıkardığımızı ,çünkü alt yapıda onlara aşkın ötesinde hissettiğimiz ,yaratıcılıktan kaynaklanan annelik duygularıyla sarıp sarmaladığımızı bilmiyorlar...Öyle ki zaman zaman tıpkı yaramaz çocuklar gibi yapacakları hataları bile öngörüp baştan affettiğimizi ,,,ama hep ve hep bir adım önde olduğumuzu bilmiyorlar...
Bu yazıya itirazım yok...Elbette eşitiz ..Ve bizi bir meta gibi görüp formülümüzü bulmaya çalışmak çok saçma...Birbirini tamamlayan iki cinsiz...Bunu böyle değerlendirmen müthiş:)))
Fakat ben de şimdi yazdıklarımı okudum...Yukarıda azıcık feminist mi olmuşum ne:))))
eh be filiz! burdan adsız diye yazıp yazıp sonra da mesaj atıyorsun "o adsız bendim" diye:) ne kadar pratiksin yaa, yazının altına "selamlar, filiz" yazmak daha kolay değil miydi? :))
YanıtlaSilben de sana bu cevabı yazdıktan sonra mesaj atacağım "sana cevap yazdım" diye zira yorumu yollarken "cevap yazılırsa şu mail adresine mail yolla" kutucuğunu tıklamamışsındır:) gerçi ben de 2 yıldır blog yazıyorum, geçen gün farkettim öyle bir kutucuk olduğunu!!! orayı hiç karıştırma:)
sorun şu : ne taraftan bakarsan ordan doğru görünüyor:) yani bilinen teorilerin dışında yepyeni teoriler uygulayarak da doğrulayabiliyorsun söylediklerini çünkü "gösterilenin tersi doğrudur." kuralı allak bullak ediyor her şeyi, yanlışı doğru, doğruyu yanlış görmek çok kolay.
elektra meselesi zaman-mekan-kültür üstü bir mesele, elbette ki etkisi yüksek ancak 1940 senesinin kadını ile bu günün kadını arasındaki farkı tarif etmekte geçersiz olmak zorunda...
1945 sonrasında kadınlar-kadınlık yeni dünya düzeni içinde daha ciddi şekilde ele alındı çünkü ekstra lazımdılar, hem değişmeleri hem değiştirmeleri gerekiyordu. benim bakış perspektifim buradan, bize son 60 yılda ne yapıldığını anlamaya çalışıyorum asıl...hippiler, serbest sex, uyuşturucu, feminizm vs. daha bir çok yeni şey gündeme girip girip çıkıyor, sanki başarısız deneyimlermiş gibi hepsi...ama hepsinin kalıcı etkileri var! ve sistemin ana kuralı insana yapmak istediğini kendi eliyle yaptırmaktır, dirençsiz ve kraldan çok kralcı bir hevesle...
erkekleri şımarttığınız kesin, doğar doğmaz emziriyorsunuz:) şu kainattaki en işe yarar ve en tehlikesiz şey meme ucu:)ve daha sıfır yaşındayken tanıştığımız kainatın en muhteşem şeyinin yerine bir şeyler koymaya çalışarak geçiyor ömrümüz:)
peki, bir kaynana gelinine karşı erkek tarafını tutar şekilde mi düşünür yoksa kadın tarafını mı? gelinine karşı daha çok erkek midir kadın mı? bir kadının hem kaynanası hem gelini olabiliyor, birine erkeksi diğerine kadınsı düşüncelerle karşı duruyor:)bence yani...
ve erkek anasıyla karısı arasında paylaşılamayan varlık, neden şımarmasın ki? :)
yav bu mevzuları otopsiye yatıralım, pek keyifli:) yakında benden bir davet maili alacaksın, üçlü bi seans yapacaz inşallah:) içeriğini açıklarım orda ama önce kendimi ayarlamam lazım.
ve fakir ama gururlu bir psiko proje vardı, sanma ki unuttum, bilesin:) lüzumsuz bir konu seçmemişsindir inşallah! :)
Teknoloci özürlü olduğumu anladın ,özelden mail attın:)Helal...yoksa cevap yazamayacaktım...
YanıtlaSilSana fahri Psikolog ünvanı verdiricem biizm Enstitüden ,ama 10 dk bi konuşturucam önce:)))
Teori bitmez Hocam ,
Unutmadım,
Asistan sensin.......
süpersin:)
YanıtlaSil