25 Ocak 2012 Çarşamba

RAHATSIZ KARI


-          Pardon, bir ricam olacak beyefendi, beni rahatsız eder misiniz?

-          Pardon???

-          Beni rahatsız etmenizi rica etmiştim.

-          !!! Bana ihtiyacınız yok ki, belli ki rahatsızsınız yeterince!

-          Güzel espri ama ben ciddiyim. Rahatsız eder misiniz gerçekten?

-          Nasıl yapacağım?

-          Yalan söyleyin bana.

-          Nasıl yalan?

-          Beni özel bir insan insan olduğunuza inandırın mesela.

-          Sonra?

-          Sonra da beni özel olduğuma inandırırsınız.

-          Pardon da…anlamakta güçlük çekiyorum…neden rahatsız olmak istiyorsunuz?

-          Bakın şimdi, bana bakın. Bu belediye otobüsünün koltuğunda rahat bir şekilde oturuyorum değil mi? Rahatsız gibi görünmüyorum değil mi?

-          Evet, sanırım…eee?

-          İşte lüzumundan fazla rahatım ben bu koltukta! Bu rahatlık o kadar lüzumsuz ki bir an evvel inmek istiyorum.

-          E bu normal!

-          Nesi normal! Yakalanmış bir rahatlığı sona erdirmek için neden acele ediyorum o zaman? Dışarıda yağmur var, indikten sonra daha az ıslanmak için bir dünya çaba sarf edeceğim, koşturacağım, üşüyeceğim, rahatsız olacağım… bu kuru ve sıcak yerde güzel güzel oturmaktan kurtulmaya neden acele ediyorum sizce?

-          Bilmem, neden?

-          Çünkü rahatlık rahatsız eder!

-          İyi de…bu otobüse binmek için durakta beklerken de üşüyordunuz, ayaktaydınız, rahatsızdınız ve otobüsün bir an evvel gelmesini umuyordunuz. Çelişki yok mu burada?

-          Neden olsun ki, demek ki rahatsızlık da rahatsız edermiş, bu kadar basit.

-          İyi de, otobüsten sonraki koşturmanız eve varmak için olacak, asıl orada rahat edeceksiniz, tüm bu rahatsızlıklara bunun için katlanıyorsunuz.

-          Eve ne için gideceğim peki? Yarın işe gidebilmek için, uyuyabilmek için. Amaç kademe kademe en rahata varmaksa yarın bu saatlerde neden yine bu otobüste olacağım?

-          İyi de buna devr-i daim denir, kainat bunun üzerine kurulmuştur, her şey döner, Ay  da döner, Dünya da, Güneş de…dönüş daimidir.

-          Ay Dünya’nın, Dünya da Güneş’in etrafında dönüyor, elektronlar çekirdeğin etrafında…biz neyin etrafında dönüyoruz madem? ve neden dönüyoruz?

-          Aklımı karıştırıyorsunuz! Bilmiyorum elbette ki, kimse bilmiyor…Peki başa dönelim, ben sorayım… madem rahat da rahatsızlık da rahatsız ediyor, neden tercihiniz rahatsızlıktan yana? 

-          Çünkü bazı rahatsızlıklar dönmez.

-          Nasıl? Ne gibi?

-          Aşk mesela.

-          Aşk?

-          Evet, aşk bir geçtiği yerden bir daha geçmez, dönmez.

-          Hanımefendi, kötü kokulu, kasvetli bir otobüsteyiz…ve konu aşka geldi! Aşkın ne işi olur bu otobüsün içinde!

-          Bilakis, otobüs aşkın içinde.

-          Ve dönmüyor…ve rahatsız edici…ve yalan…aşk yani…öyle mi?

-          Yalan kısmı karışık, nerede durduğunuza bağlı. Ama dönmüyor elbette…ve tabi ki rahatsız! Aşkın rahatlıkla ilgisi nasıl olabilir ki?

-          Evet, bu sözünüz aklıma yattı, aşkın rahatlıkla ilgisi yok gerçekten. Peki  madem neden peşindeyiz bu kadar?

-          O bizim peşimizde. Kurtulamıyoruz…bazen.

-          İstemiyor muyuz yani???

-          Bonuslarını istiyoruz, ama kendisini değil. Evet istemiyoruz.

-        Karışık gibi biraz..
-        Aşık olabilme yeteneğindekiler aşık olmak istemezler ama önünde sonunda aşka maruz kalırlar. Bu kapasitede olmayanlarsa “aşk istiyorum aşk” diye bağrınırlar ama onların da istediği aşk değil aşkın bonuslarıdır.
-          Saçma! Herkes aşktan bahsediyor? Nasıl istemiyor olabiliriz?

-          Herkes depremden de bahsediyor! Ayrıca aşktan bahsetmiyoruz, etkilerinden bahsediyoruz. Görünmeyen güçler binaları yıkarken orada olmuyoruz ama yıkıntıları incelemeye meraklıyız nedense?

-          Madem istemiyoruz… aşk madem rahatsızlık…neden rahatsız edilmeyi istediniz benden?

-          Çünkü rahatlığım anlamsız…

-          ???

-          Dönmekten rahatsızım ben.




     Not: Bu yazı bir beyin fırdöngeçidir, yazılma amacı belirli olmak zorunda değildir, içinde mantık aranması mantıksızdır.
       
     Not 2 : Fırdöngeç dönen bir şeydir. (Ama yenmez.)

3 yorum:

  1. Yeni başlık acık argo olmuş ama yazarın bi bildiği vardır elbet:)

    YanıtlaSil
  2. argo kötü müdür ki? :)
    bir bildiğim yok da...daha doğal gibi oldu sanki böyle:)

    YanıtlaSil
  3. Argo her zaman kötü değil elbet, ama içeriğe uymuyor gibi. Karı...yok, uymamış bence,acuze filan desen belki olurdu:))

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...