30 Ağustos 2018 Perşembe

TARÇINSIZ SALEPLER VE SOĞUK LİMONLU SODALAR

Bir gülüşe yahut bakışa aşık olmanın şartı manalı bulmaktır hatta manalar bulmaktır. O esnadaki ümitse gülüşün-bakışın çalışılmış bir rol ürünü olmamasıdır, aksi türlüsünden Allah korusundur. Gerçekten de Allah'ın en koruması gereken kişilerdendir çalışılmış bir gülüşe maruz kalıp çözülen-dökülen bibaht kişi.
Ses tonuna aşık olmak var bir de yahut konuştukça şekli değişen bir yüz kıvrımına. (Sırf o kıvrım sabit dursun diye kıvrım sahibinin konuşmasının istenmediği zamanlar şüphesiz var olmuştur) Ses tonu, kıvrım gibi şeyler somut olmaları hasebiyle  kazazede için daha manalı kaza sebepleri gibi görülebilir ancak asıl anlam aranması gereken kazanın kendisidir çünkü hiçbir somut herhangi bir soyuttan daha fazla değildir.
Tam burada " kazada mana bulamazsın vilayete bak istersen" diye iğrenç bir espri yapasım var çünkü şu anlattıklarım beynimin öyle kenarından öyle geçip gidiyor ki... Beyin merkezine hiç bakmadan geçiyor, gece mezarlığın yanından geçerken mezarlara hiç bakmadan geçen yolcu gibi geçiyor... ve de tabi ki ıslık çalarak. Tam bu esnada mezarlardan birinin korkak yolcuya nanik yapmasından daha doğal ne olabilir ki?
Demek istediğim... insanın dikkati ses tonu, kıvrım, kaş kıpırdaması, ne kadar da zarif ayakkabı, düşecekmiş gibi duran saç tokası,  eğri dikilmiş biye, göz teması gibi şeylerdedir hep ancak dikkatini asıl vermesi gereken hızla harekete geçmiş olan mana bulutlarının lüzumsuzca bir yere takılıp kalmaması gerekliliğidir. Zira biz (insan nesli) kaderimizi yanlış etkiler altında ziyadesiyle yanılmış bir şekilde inkişaf ettirmeye çok meyyalizdir. Yahut doğru kelimeleri yanlış deftere yazmaya, aynı şey.
Bu yazıyı tek bir paragraftan ibaret olarak yazacağım çünkü paragraf açmayı hak etmiyor.
Bu arada belirtmeliyim ki ben bakışları görsel kategorisine değil edebiyat kategorisine koyuyorum. Film izlerken mesela gözler görselin değil senaryonun parçasıdır. (Bkz. Meryl Streep)
Tekamül hazretlerinin şimdiye kadar söylediklerime bakışı çok farklıdır. O hazret "yanlış, eksik, yanılmış, yazılmış, saç tokası, dudak kenarı, paralize olmak" gibi kavramları zavallı insan neslinin ancak becerebildiği türden bir manalandırma gayretini manalı bulmaz. Bizde amaç olan onda araçtır ve herkesin bildiği gibi yolda kalan araçlar çekiciler tarafından çekilir. (Çekicilerin çekme yeteneği ayrı bir hayret konusudur, bu yazının konusu değildir)
Dünyadaki tüm hadiseler başı kıçı belirsiz savruk bir yazının yazılması gibi gelişiyor, şu yazdıklarım gibi. Bir final hep gereklidir ama aslında o bir final değildir. (Vizedir :p )
Seni bazen seviyorum ey okurcu ama genelde dalga geçesim var :)

2 Ağustos 2018 Perşembe

REH-İ BİHUDE AMA DEĞİL


- Yolumuz uzun.
- Nereye gidiyoruz?
- Uzun işte.
- Sen de bilmiyorsun di mi?
- Fikrinin bile ulaşamadığı yerlere yalınayak düşmüşlüğün hiç mi yok?
- Var.
- Ağlamayı biliyor musun?
- Çok şükür.
- E daha ne soruyorsun?
- Özel bir sebebi yok, sürprizi bozmak istemiştim sadece.
- Bozma.
....................
- Şu tepeyi de aştık mı sonrası düz mü?
- Yoo.
- Başka bir tepe mi var ki?
- Muhtemelen.
- Tamam.
....................
- Yürümemiz manasını kaybetti, her yer birbirine benziyor.
- Durmaya layık bir yer göster, duralım o zaman.
- Yok yok, gidelim.
- Hangisi daha korkutucu, manasızlık mı yoksa durmak mı?
- Layık bulmak.
....................
- Şu tepeyi de aşınca aniden denizi göreceğiz bence, güzel olacak.
- Çok romantiksin, Orhan Veli şiiri değil bu.
- Ama öteki türlüsü de çok sıkıcı.
- Haklısın galiba.
- Tamam, deniz olmasa da başka türlü bir yeşil görelim o zaman o tepeyi aşınca.
- Dua mı bu?
- Galiba.
....................
- Duan kabul oldu.
- Evet ama gözüm çabucak alıştı. Koyu mavi ağaçlar istiyorum şimdi, meyveleri de açık mavi olsun.
- Maviliği mufassal bir vaha gibi... durmaya değer bir yer.
- Yok, değmez.
....................
Derken orman bitti, ardından toprak bitti, yoğun bir boşluğun içinde yüzer gibi yürür oldu yolcular.
Derken ferahlık başladı.
­....................
- Elimi tut.
- Tuttum.

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...