10 Haziran 2010 Perşembe

MELANKOMİK NOTLAR 4

Yazmamışım ne zamandır. Yazmak için doğru bir zaman varsa o da şimdi olmalı. Ama yazasım yok.

Net olmayan alan çok derin. Yüzme de bilmiyorum. Sanırım.

Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine diye başlayan şey şarkıydı di mi Cevat abi? Evet Benjamin.

34’lere iş lütfen…

Ahmet abi, güzelim. Bir mendil nasıl kanar? Diş değil tırnak değil….Edip CANSEVER

Fakat alıp verilür bir selam kalmıştır…. NABİ

Ben gidip başıma belalar aramışım, O kalıp mevlasını bulmuş…. Attila İLHAN

Kim ki o kalıp mevlasını bulan? Yalan anasını satiim, sadece kalmıştır o.

Akşam baktım, elimdeki filmlerin % 39.82 sini harici harddisklere kaydetmişim. Bu yüzde 1 ay önce de böyleydi. Arttırmak lazım.

Şimdi uzanıp öyle Kanlıca’nın orta yerinden Hisar’a doğru ne yüzdürmek lazımdı? Unuttum orasını. Benim uzanasım yok kanlıca, sen üstüne rahat bişiler giy, nereye istiyorsan git oraya uzan. Ya da sittir git en temizi.

Şimdi aslında birden fazla kişilik sanılan bazı olaylar son derece tek kişilik. Galat-ı meşhur sahih-i lügatten evla falan değil bu konuda, yanlış herkes tarafından öyle bilinen olsa bile gene yanlıştır. Bi de zer düz palan vursan eşek yine eşektir var. Paşalığın kötüyse de Ziya’lığında sorun yok sayın rahmetli. Bazı konular seni aşar ama, ne demiş Şeyhülislam Yahya;

Ders-i aşkın müşkilin Yahya nice haleylesin,
Söyleyenler kendini blmez, bilenler söylemez.

Manasızca diye bi dil olsaydı o dili öğreten kursta hoca olurdum. Güzel olurdu valla.

Hayat beni bi müddet yok yazsan? Söz bak kısa bi müddet. Şunca yıl olmuş daha bir gün kullanılmış yıllık iznim yok. Kullanılmış cümlelerim var sadece.

Hayat “masumiyet” filmi gibisin. Ama masum değilsin.

Bu beyinde dönüp duran düşünceler meselesi de yalan. Gerçekten dönen bir şeyler olsaydı bazı durumlarda merkezkaç kuvvetine dayanamayıp oraya buraya fırlardı o şeyler. Fırlıyorlardır belki de.

Hayatımın kalanını bi karikatür kahramanı olarak tamamlamak istiyorum. Kitaplığın bir köşesinde unutulmuş sıkıcı bir kitabın içinde unutulmuş ayraç olmak da fena fikir değil. Bir internet sayfası metni de olabilirim. Ama google aramalarında çıkmamak kaydıyla.

Maviden siyaha geçiş degrade olamadı. Olsun. Hem kırmızı yandımı duracaksın. Yeşile küfredesim var. Sarı da çok kahpe. Beyaz giyince söz oluyordu di mi? Olsun.

Uf ya bi telefon çalsa şu 34 lere iş gelse…en banko makinalar piyasada full yatıyor. Fena çok.

Çaldı ama saçma sapan bişi için.

Git şimdi sen eylülde gel. Eylüle kalmaz gelirim ben ya da. Şarkıydı di mi bu da? Ne saçma.

Hemzemin geçitlerden arabayla geçerken sağa-sola 40 kere bakıyorum, çok korkuyorum trenin altında uzun uzun ezileceğim diye. Işıklara da güvenmiyorum, haberlere "sinyalizasyon hatası" diye haber olmak var. Ama beni asıl bitiren sinyalizasyon değil de sembolizasyon hatası...Bişiler hep yanlış yunluş sembolize olup duruyor kafada. Sonra yanılmış bir kapı olarak hep kendi üstüme kapanıyorum. Kötü oluyor.

Bi de...Yoruldum her yol ağzında kendime rastlamaktan....Ahmet ERHAN

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...