28 Temmuz 2022 Perşembe

MELANKOMİK NOTLAR - 42

Kendine yaşayacak bir şey bulmuş olanlar bir kenarda yaşarken ufak ufak bulduklarını, bulamamış olanlar öteki kenarda yaşıyor. Herkes yaşıyor işte ölüler hariç.

Bununla birlikte her şeyi yıkıcı bir kendinde olma halinde yaşayan bir tayfa var ki onların durumu tartışmalıdır çünkü onlar lüzumundan fazla bu dünyadadır.


Empati yoksunluğu bilgi değildir. Anlamamaktan bilgi doğmaz, bi bok doğmaz.


Sevilme ihtiyacı başkadır, sevmek başka. Karıştırmayın!


Öteki tekini bulmuş çorap gibi mutlu… gibisinden bir laftı.

Ağır saçmalık bu çünkü bir çorabın aradığı, öteki teki olamaz, bir ayak olur ancak. Eş olmanın şartı benzerlik değildir ki.

Bu hesapla Barış Manço’nun Kol Düğmeleri şarkısı da saçmadır, düğmeler gece iyiymiş de gündüz görev esnasında birbirlerine uzak düşüp mutsuzlanıyorlamış filan. (Çüş)

Bilakis sabah görev başladığında kol manşetine kavuşur da tamamlanmış olur her bir kol düğmesi, gece ayrılık. Böyledir.


Gözümün yaşı gibi düştü gözümden dünya. (Şem’i)

dizesiyle

Meyhaneler kapısı bahtım gibi kapansın,

Rindane bade içmek sensiz yasağ olaydı. (Harputlu Hayri Bey)

beytindeki benzetmeler aynı kandan. Birinde somut mecaza, öteki mecaz somuta benzetilmiş.

Demek ki somut-mecaz arasında benzetmeler yapmak iyi sonuçlar üretirmiş gibisinden salakça bir akıl yürütme mümkün tabi ama akılları yürütmemek lazım böyle çünkü salakça. Formül yok, zeka var, muhayyile var. Varsa var, yoksa yok.

Hangisi daha güzel peki? Valla ikisi de birbirinden güzel, ben seçemem. Bir de “bahtım saçlarımdan karadır” var aynı kandan ama o bunlar kadar güzel değil.


Kavgayı düşleyenler değil dişleyenler kazanır evet ama bazı dişler ısıra ısıra kaybetmeyi kazanır. Kazanmak diye neye dendiği de her daim müphemdir.


Nefes kesici bir şey ya çok güzeldir ya da boğazını sıkıyordur. Ya da ikisi birden.


Şu dünyada yarım kalmış tek bir işimin olmaması tamamlanmış bir işim olmamasından.


Comet filminde bizim Fiona (Emmy Rossum) diyo ki:

Gördün mü? İşte bu yüzden zamandan nefret ediyorum. Zaman yüzünden susamlı tavuğumun tadını çıkaramıyorum. (Ağzı tavuk doluyken söylüyor bunu, bir yere yetişmeleri gerek, aceleleri var) Keşke zamanı durdurabilseydim. Ya da en azından şu an gibi ihtiyacım olduğunda dondurabilseydim. Gerçekten, tamamen kurtulurdum.

Zaman bazlı sanatı biliyorsun, filmler, şarkılar filan, hepsi zaman bazlı sanat. Bir başlangıçları, ortaları ve sonları var. Ve başından sonuna görmen gerekiyor. O, zaman çizgisinde kısılıyorsun, ancak bu şekilde tecrübe edebiliyorsun.

Ama tablolar… onların başı, ortası, sonu yok. Görmek istediğini görmek istediğin zaman görüyorsun. Kısıtlama yok, sadece orada.

……………

Şiirin hep yanlış anlaşılmasının temelindeki sorunlardan biridir bu, zaman bazlı sanat zannedilir ama değildir. Açıklaması uzun bunun da lafın tamamı deliye söylenir, ben diyeceğimi dedim.

Ha bir de… insanın içine ateşler salan bazı gözler de zamansız şiir gibidir, net bir açıklamasının olamayışı bu yüzdendir. Nedir lan bu bizim zamana sıkışmışlığımız, "rüzgarsız kalmışlığımız", dehre düşmüşlüğümüz!


Yaşasın arabaların arkasından koşmayı bırakmış hevessiz köpeklerle tarla süren yarış atlarının örgütlü birlikteliği!

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...