29 Temmuz 2013 Pazartesi

LA SPETTATRICE

Seyirci demek “la spettatrice”, İtalyanca. Aynı zamanda şu linkteki muhteşem filmin adı:

Filmden çok şiire yakın filmlerden.

Yanlış bir dünyaya açılıp duran bir kapıyı ya da bir dünyaya açılan yanlış bir kapıyı zorlayan kızın hikayesi.
Bütün hikaye kızın yüzü üzerinden anlatılıyor. Fabrika ayarları hüzne dayalı o muhteşem yüz de kelimelerden (kifayetsiz şeyler) çok daha yüksek bir beceriyle anlatıyor hikayesini.

Kaybolmak hatta yok olmak istiyor kız, daha doğru bir tabirle “içinde kaybolmak” istiyor. Aşkın semptomlarının depresyonunkilere çok benzediğini ve bu aşk hastalığına tutulmuş kişilerin aşktan kurtulmak için acilen kavuşmaya çalıştıklarını (vuslat aşkı öldürür) bu blogun bir yerlerine yazmıştım. İşte bazıları, (neden öyle yaptıkları başkaları tarafından pek anlaşılmayan bazıları, filmin sonunda kendisinin de anlamadığını söylüyor) aşktan kurtulmaya taraftar olmaz, acının tam ortasında durup durmayı yeğler. Paradoks gibi görünüyor ama değil, neticede Fuzuli’yi yöneten o temel duygunun akla yatan bir izahı var. Her ne var alemde aşk içre imiş...

Barda kendisine özendiğini söyleyen kız arkadaşına “neden?” diye sorup “kimseye ihtiyacın olmadan tek başına yaşayabiliyorsun” cevabını aldıktan sonra kelimelerle bir karşılık vermek yerine piste doğru kayıp gözleri kapalı bir şekilde kendini müziğin ritmine kaptırmasında saklı kızın çözülmezi-bilinmezi. O anki “ah bir bilsen ama nerden bileceksin ki... nasıl bileceksin ki hem sende bunu anlayabilecek donanım yok” bakışlarının içerdiği hüznün sebebi de kendisinin bunları anlayabilecek donanıma sahip olmasıdır...Donanıma sahip olmayan kız normal insan işte, herifin birini çok seviyor, kavuşmaya çabalıyor, farklı şehirlerde olduklarından yeteri kadar görüşemiyorlar ve aynı şehirde olmak istiyor falan...bir şehirde buluşunca da sevişiyorlar. Sevgilisinden başka kimseyle de sevişmiyor, bunu da aşk sanıyor. Mutluluk denen hazzın peşindeki sıradan bir arsız yani o kız arkadaş, bizim kız gibi değil.

Hasılı içindeki "nurlu kutu"nun kendisini terk etmesi korkusuyla kendisini anlamlandıramadığı haller içinde bulan kızın hikayesi...


Görsel muhteşemlik ve Barbora Bobulova'nın muhteşem oyunculuğu filmin şiirleşmesinde ana etkenler. Bir çok yerde nefes almayı unutarak izledim.

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...