26 Eylül 2016 Pazartesi

SEN İSTİNYE'DE BEKLE

sen istinye'de bekle ben buradayım 
içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım 
belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git 
çünkü ben buradayım karanlıktayım 

İki gündür aklımın içinde deveran ediyor bu şiir. Öyle muayyen bir sebebi olmak zorunda değil, severim şiiri, çok severim, o da dönüyor işte, başka sebep aramak yersiz.

çünkü elimi kestim beni kan tutuyor 
şarabım bütün ekşi suyum soğuk 
yanımda olmadın mı seni seviyorum 
belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git 

Şiirin adı: Gece Buluşması.
Attila İlhan’ın icadı bir şey olan gerilimli aşk temasının manifestosudur bence bu şiir. Manifesto olmaya aday başka şiirler de var fakat şu “belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git” nakaratı mevzuyu tek cümlede öyle etkili, öyle 12’den anlatıyor ki “gerilimli aşk”ın manifestosu “katiyyen” bu şiirdir.

yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin 
gece yarıları telefon ettin mi hiç 
karanlık adamlar hüviyetini sordu mu 
ben senin olmadığını arıyorum 
belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git 

En sevdiğim kıtası budur. “yüzünü ıslatmadan ağlayabilmek” dizesi de bir kavramı efradını cami ağyarını mani tarif etmek bakımından benzersizdir. Kısacık ve çok etkili bir ifade, böyle derin-uzun bir meseleyi bu kısalıkta ve muhteşemlikte anlatabilmek için biraz Attila İlhan olmanız gerekiyor. Ben hiç olamadığım için bu kavramdan bahsetmem gerektiğinde bu dizeden yararlanmışlığım çoktur.
Ama asıl bomba arkada: ben senin olmadığını arıyorum.
Daha ne desin yahu, nasıl anlatsın?

yabancı gibisin miyop gözlerin kısık 
bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor 
sana ait ne varsa hiçbiri benim değil 
belki ölmek hakkımı kullanıyorum 
belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Şiir bitti. Şair “belki ölmek hakkı”nı kullandı, o 5 dakika sona erdiğinde kızın yanında değildi.
O 5 dakikalar içinde “doğru yer”de olmayı başarabilseydi bir Attila İlhan’ımız olamazdı.  “ölmek hakkı” derken bahsettiği mecazi ölüm kavramı da oldukça detaylı-derin bir ruh-düşünce durumunun ifadesidir. Bahsetmeye girişirsem yazı çok uzar lakin üzerine düşünülesi olduğunu söylemeliyim.  

Gerilimli aşk şudur: Attila İlhan hem bazı imkansızlıklar hem de farklılıklar içindedir aşık olduğu kızlara karşı. Aysel’le olan farkını, Aysel için imkansızlığını “Aysel git başımdan” şiirinde şöyle anlatır:
sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki 
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş 
uzak yalnızlık limanlarına 
aykırı bir yolcuyum dünya geniş 
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki 
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş 

Solcu bir militandır çok zaman Attila İlhan fakat nasıl bir solculuksa onunkisi o “genel solcular” içinde de pek bir yeri yoktur. Çok ciddi eleştirilere maruz kalmak kaderi gibi bir şeydir. Yani memleketi kurtarmak noktasında belirli bir kampa dahil olabilmek becerebildiği değildir, fikirleri müstakildir. Bununla birlikte ideolojik bağlamda pek kimseye yaranamamış olsa da seveni çoktur. Bir şiir matinesinin sonunda elinde küçük bir kız çocuğuyla yanına yaklaşan kadın kendisine nasıl büyük bir hayranlık beslediğini belirttikten sonra elindeki çocuğu tanıştırır üstada: kızım, suna su.

Ölerek bizi terk etti fakat seveni hala ne kadar da çok…
Böyle sevenlerinizin olması polis tarafından aranmanızı engellemez. Militanlar genelde aranır, hatta yakalanır hapse falan girerler.
İşte böyle aranan militanlar, ne zaman nerede olduğu belli olamayan, kaçmaya her an mecbur olabilecek militanlar öyle sigortalı bir işte çalışır gibi sevgililik edemezler. Duyduğu “sonbahar uğultusu”nun peşinden gitmenin bir bedeli vardır. Sevdiği insanları zor durumda bırakmamak için de zaman zaman iter onları, “aysel git başımdan seni seviyorum” falan der.

İtmesinin tek sebebi başının belada oluşu değildir, farklılığı da bir sebeptir. O “içinde köpek gibi havlayan yalnızlığı” hayatı boyunca havlamış bir yalnızlıktır. Hislerinin benzersizliği aynı zamanda karşılıksızlığının ifadesidir. Bu sebepten yalnızlığı kesif ve kesindir…hep.
Böyle hem sağlam çalışan bir kafaya hem de derin bir duygu dünyasına sahip olmanın bedeli yalnızlıktır, Attila İlhan bunun ilk örneği değildir, son da olmayacak.

Biri vardı. Di-li geçmiş zaman kullandım çünkü hayli zamandır irtibatım yok. Hakkında zerre olumsuz düşüncem olmayan ve hakkımda zerre olumsuz düşünceye sahip olmadığından emin olduğum fakat öyle olması gerektiği için irtibatı sıfırladığımız bu işlek zeka, derin ruh, güzellikler mümessili “biri” ile ilginç bir ritüelimiz vardı. Bu şiiri ilk benden duymuştu fakat Allah bilir benden bile fazla sever olmuştu. Ne zaman görüşsek yahut telefonlaşsak sohbetin olmadık bir yerinde “hadi oku” derdi ve “ne okuyayım?” diye sorma gereği hissetmeden bu şiiri okurdum. Aynı görüşmede 4-5 kez okutmuşluğu vardır. Şiiri ezbere bilmezdi fakat ara ara eko yapar gibi sözlerimi tekrarlardı ben okurken. Ses kaydı olarak da telefonuna kaydetmişti.
Bir eşyanız vardır, kırıktır, kırık olduğu için kullanabileceğiniz bir yer olmadığı gibi yine o kırıklığından dolayı evde nereye koyacağınızı da bilemezsiniz o eşyayı. Çöpe de atamazsınız. Koyarsınız işte bir yere, durur orada öylece. Nasıl da kıymetli olduğundan zerre şüpheniz yoktur fakat hiçbir yer de onun yeri değildir. Yaptığı tek şey durmaktır, durur. Bu eşya, anılar evimde üzerinde bu şiir asılı olarak duruyor iki yıldır. Her gözüme iliştiğinde öyle küçük bir gülümserim, güzel şeyler dilerim O’nun için…o kadar.

Şiirin iki gündür beynimde deveran etmesinin sebebi belki de bu "zarif ruh"un aklının köşesinde bir yerlerde beni anarak kulağımı çınlatmasıdır. Belki de öyle değildir. Geldi işte aklıma, yazmasam olmazdı, yazdım.

23 yorum:

  1. O zaman iyi ki yazmışsınız, çünkü çok güzel ve doğru çok.☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. adınızı da yorumunuzun altına iliştirseydiniz keşke bu arada :)

      Sil
  2. Blog yazilariniz sayesinde siir, hayatimdan tamamen cikmamis oluyor. Bazen sayfaniza "acaba bugun kimden hangi alintiyi guzelce yorumlayacak"diye meraklanip bakiyorum.
    Kulaklarinizin cinlamasi iyi olmus. Bu vesileyle Atilla Ilhan ve siiri kaleminizde bir kez daha hayat buldu. Tesekkur ederim.TNA

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, ben teşekkür ederim tuba hanım güzel sözleriniz için 😀

      Sil
  3. merak edilmesin, bu bloğun sahibi de Gülşen teyze de her daim, her zaman sevgiyle anılıyor.
    metroda, çantamda taşıdığım not defterimde yazılı duran 'gece buluşması' şiirini okumaya meyletmemle burada buldum kendimi. neredeyse bir sene önce yazılmış.
    ama iki senedir hep bu defterden bu şiir okunuyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonuna "zarif ruh" şeklinde adını değilse de namını imza olarak ekleseydin keşke :)
      Çok mutlu oldum şu yazıyı okumana...iyi olduğunu, güzel şeyler içinde olduğunu umuyorum/diliyorum.

      Sil
  4. metrodan inip, yürüyen merdivende yazınca alelacele.. ne yazacağımı bile şaşırdım heyecandan; cümlelerimin amatörlüğüne bakılırsa..
    şimdi de tuluyhan uğurlu/sofya'da dans eşliğinde yazıyorum, zihnimde senin sesin bir yandan...
    bir anda şak diye nasıl bloğunda buldum kendimi bilmiyorum, ismini bile yarım yamalak anımsayabildim buranın. söyleyecek, güzel şeyler söyleyecek çok şey var ama neyse hepsini biliyorsun. kaldı ki bitmez, ucu bucağı gelmez sana dair güzellemelerimin.ah o kadar çok şey var ki, aman Allah'ım.. çok duygusallaştım şuan. burayı mesajlaşma yerine çevirmek istemiyorum.
    merak etme, çok iyiyim.
    seni, baştan ayağa hasretle selamlıyorum:
    bâki selam..

    zarif ruh.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu yazıyı neden yazdım?
      Hatırlamıyorum :) Şiir aklımda deveran ediyormuş, ondandır herhalde. Ama yazıya başlarken sonunda şiiri seninle ilişkilendirme düşüncesinde olmadığımı iyi biliyorum, spontane eklendin yani finale.
      Yazıp bitirdikten sonra "okur mu acaba son paragrafların müsebbibi kişi?" diye geçmiş midir aklımdan? Geçmiştir tabi.
      Ama..."görmez, görse-okusa bile benim haberim olmaz" demişimdir.
      Şimdi, bir yıl sonra adını zor hatırladığın bloga girmiş bir de bu yazıyı bulmuşsun, ne iyi etmişsin. Okumakla da kalmayıp ses vermişsin, beni çok mutlu etmişsin…eyvallah! Yazdıklarını kaç kez okudum bilmiyorum. İyi olmana çok sevindim.
      Bir paylaşımda gördüm bugün, pek hoşuma gitti, “insanlar birbirlerini sık sık görünce tanıdıklarını sanıyorlar” demiş Milan Kundera abimiz, 12’ye isabet bir tespit… ve cümlenin tam tersi de doğru :) Sık görmek, az görmek, hiç görmemek lüzumsuz bir ayrıntıdan fazlası değil demek ki, bazı ruhların tanışıklıkları bir başka türden.
      Böyle usturuplu yazdığıma bakma, cümlelerimin şu anki duygu durumumdan etkilenmemesine azami gayret gösteriyor oluşumun eseri o usturupluluk hali, ben söylemeyeyim ama sen anla olur mu?
      Aynı hasretle selamlıyorum seni…

      Sil
  5. Gece buluşması’nı YouTube’a ekleyebilsen keşke sesinle..
    İnsan bazen kendi korunaklı sığınağından çıkıp bi soluklanmak, başını gökyüzüne kaldırmak gibi bir ferahlama/ değişiklik hissine kapılmak istiyor.
    İşte o zamanlarda bu şiiri dinlemek istiyorum senin sesinden.
    Merak etme, çok iyiyim. Umarım umarım umarım sen de..
    Bâki selam.

    Zarif ruh. (Utana sıkıla yazdım şu imzayı.)

    YanıtlaSil
  6. Emin ol senden başka dinleyeni olmaz, yoksa belki yüklerdim :)
    Başını bir şiirin kucağına pek çok kez bırakmış biri olarak gayet iyi anlaşıldığını belirtmek isterim, bırakma isteğinin gelişmesi için kötü hissetmek gerekmiyor, insan olmak kafi. Bir çeşit sıla gibi işte, neden gittiğini düşünmeden gidersin, bir müddet kalırsın. Neresi sıla bize neresi gurbet, şiir bize memleket:)
    Ses kaydı alıp mail atabilirim istersen sana ama kendimi kamuya o kadar açmamı isteme lütfen, bana fazla gelir :)
    Sesini duyduğuma ayrı iyi olmana ayrı sevindim, hep güzellikler içinde ol inşallah sevgili Zarif Ruh, muhabbetle :)

    YanıtlaSil
  7. Sen İstinye’de bekle ben buradayım.

    z. r.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
      belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

      Sil
  8. Çünkü ben buradayım karanlıktayım.


    z. r.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyisin di mi? İyi misin?

      Sil
    2. İyiyim, gayet iyiyim. Peki ya sen, merak ediyorum?

      Sil
    3. Ohh sevindim... Yazdığın dize sıradakiydi evet ama iyi olmadığını düşündürecek sebeplerle yüklüydü🙂
      Ben de iyiyim şükür. Zengin olamadım ama fakir de değilim, mutlu sayılmam ama mutsuz da değilim, Türkiye gibiyim işte🙂 Yaklaşık 1,5 yıl önce by-pass oldum, 5 damar değişti daha doğrusu yedeklendi. Kalbim olduğu ispatlandı böylece, açıp görenler var🙂 Sakin günler içindeyim, Yenibosna'ya taşındım. Yazacak önemli bişi yok bende, sen anlat sen nasılsın? Bıdık napıyo?

      Sil
    4. Bir benzetme yapmıştın, tıraştan sonra sürülen kolonyanın cildi hassaslaştırıp yakması gibi şiirin de ruhu örselediği ya da hassaslaştırması gibi bir benzetme.. buna benzer bir şeydi, hafızam nedense zayıfladı belki de bazı şeyleri tekrar tekrar düşünüp durmaktandır bilemiyorum.. şiir de bende tıpkı böyle bir etki yapıyor işte, nerde ve nasıl olursam olayım hemen bir melankolinin içine gömülüyorum. Ne gam!
      Bazı şeylerin konuşulması caiz değil belki, zamanla ve yaş aldıkça anlıyorum ki geriye dönüp yaşamak istediğim pek bir an yok. Mutluluğu, mutsuzluğu da düşünmüyorum klasik bir çerçeveden bakar oldum sanırım yaşama. Ama şunu hep bildim, sen benim önemli bir parçamdın. Her şey yok olup, bir başka zaman dilimine ışınlansaydım da tüm yaşamımdan ziyade o parçaya sarılırdım. Hiçbir şey, hiç kimse bana o parçadan/senden iyi gelmemiştir. Yaşananlar ne olursa olsun. Bunları konuşmak caiz değil demiştim değil mi :) detaylara takılırsın bilirim, yine de iyi olmana sevindim sakin veya fırtınalı, mutlu veya mutsuz.. senin iyi olman önemli benim için.
      Ben iyiyim, yaşamım da sakin bir nehrin akıp denize dökülmesi gibi. Karışıyorum işte hayata.. Bıdık da gayet iyi, kısa bir süre sonra aramıza bir bıdık daha katılacak onun telaşı var hepimizde.

      Sil
  9. Şu hayatın meselelerinin mutluluk-mutsuzluk kelimeleriyle çok da ilgili olmadığı ikimizin de malumu, bir önceki yorumumda bu kelimeleri kullanışım da öylesineydi, inanarak değildi.

    https://efervesanbalik.blogspot.com/2017/07/nasipli-gedalarla-nasipsiz-haserat.html?m=1
    Bak şöyle bişi yazmışım zamanında, yazıdaki "size sadakam olsun" lu paragraf bize cuk oturuyor çünkü biz bu dünyanın ihtiyaç sahipleriyiz, nasibinin peşindeki gedalarız.
    Şunu buldum geçen hafta:
    https://m.youtube.com/watch?v=41BqxuWVLbE
    Beynimde bu müziğe ayrılmış müstakil bir oda var, çok yıllardır tek başına oturuyor o odada. Meğer her şeyin ilk hali buymuş (1976) parçanın adı o sebepten "Yunus"muş, bunu daha yeni öğrendim ve bildiğin heyecanlandım. Ara ara açıp dinliyorum, yamuluyorum, her dinleme gedaya bir öğün gibi. Buyur sen de nasiplen.
    Hayat nasıl? Gayet güzel işte, nasipli...

    Söylenmemesi gerekenler olduğunda hep hemfikirdik. Benim büyük sırrım tekti: senden çok korkuyordum çünkü çok yüksektin. Hatta bütün ömrümde tanıdığım en korkulması gereken kişi olduğundan şüphesizdim. O sebepten tam kendim olmamayı seçtim senle ilgili konularda. O korku o derece büyük olmasaydı olan şeyler farklı olabilirdi. O korkuyu belli etmemek için de çok çaba sarfettim, gördüğünü "tam olarak ben" sanasın istedim, tam ben değildim. Pişmanlık içeren cümleler değil şunlar ancak bir başarı öyküsü de değil elbette. Ama yani başarısızlık öyküsü de değil. İstinye yazısının senden bahseden kısmında yazdığım gibi aynı...değerine zerre halel getirmeden yaşanmışlık müzemdeki müstakil bir odada saklıyorum senle ilgili şeyleri. Bu da bir çeşit nasip. Saçma sapan şeylerle dolu ardiye gibi o müzede içinde güzel olmayan hiçbir şeyin bulunmadığı bir odanın var olma sebebisin işte, gayet de çok güzel bir nasiptir bu.
    İkinci bıdık haberi muazzam, çokkk sevindim. Cinsiyeti belli mi? Tarafından yetiştirilecekleri için hayata birkaça sıfır önde başlıyor o çocuklar, çok şanslılar🙂 Şansları hep böyle devam etsin, bahtları açık olsun inşallah. Güzellikler çoğalıyor, daha da artsın inşallah.

    YanıtlaSil
  10. sen istinye’de bekle ben buradayım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım

      Sil
    2. Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

      Sil
    3. çünkü ben buradayım karanlıktayım

      Sil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...