9 Temmuz 2016 Cumartesi

FARK

Nazım Hikmet "çok yorgunum" derse şiir olur, ben yorgun olduğumu söylersem negatif olurum.
O'nun yorgunluğu gerçektir. Benimki de öyle.

4 Temmuz 2016 Pazartesi

MELANKOMİK NOTLAR - 29

"Suzi" isimli kedi mi değil mi belirsiz yaratığın geçen akşam bana ettiğidir:
Elimde poşetlerle girdim eve. Girer girmez de poşetleri kenara bırakıp üstümü değiştirmek için odaya gittim. Ben daha bırakırken evin çavuşu (Suzi) "hımm neymiş ki bunlar?" şeklinde kokluyordu poşetleri. Üstümü değişip hemen geldim poşetleri boşaltmak için fakat...poşetlerden biri yok! İçinde tost ekmeği ve sigaralar olanı kayıp. Arabadan aldığıma gayet emindim ama üstümü tekrar giyip otoparka indim... fakat bagaja bakamadım çünkü arabanın anahtarını unutmuştum! Tekrar yukarı çık, arabanın anahtarını al, otoparka in...bagajda da yok! Yok yani, yolda mı düşürdüm, oraya buraya bak, yok! Biri aldı herhalde ki bizim sitede pek olacak bir iş değil bu. Yarım saatlik bu aptal mesainin ardından çaresiz vazgeçtim, yapacak bir şey yok, gitti sigaralar. (10 tane, 100 lira)
Çook sonra sahur yaparken balkonun zemininde bir paket sigara gözüme çarptı. Ne yani, nasıl? Balkona girdim ki her yer sigara! Ben üstümü değiştirene kadar geçen 2 dakikada Suzi hayvanı poşeti olduğu gibi balkona kaçır, içindekileri yerlere saç. Allah'tan tost ekmekleri jelatinin içindeydi. Poşetin içindekiler olduğu gibi balkona saçılmıştı ama poşet yoktu. Sonradan poşeti de balkona en uzak odada buldum, oynarken yırtılmış bir şekilde. Ne desem sana a hayvan! Ama iyi ki varsın. Seviyom kız seni!

Sahur dedim de...geçen ablamda sahur yaptık.  Enişte saat 02:30'da yeme içmeyle ilişiğini kesiyor. Diyanet zaten 1 saat temkin koymuş, bu diyanetin de üstüne 1 saat koyuyor. Yav arkadaş anladık müslümansın da az bi sakin yaa. Öteki tarafta çan eğrisi olursa senin yüzünden cehenneme düşecem. Tövbee!

Bayramda Şirince programı var ve fotoğraf makinesini götürsem mi diye düşünürken buldum kendimi. Son 10 yıllık tarihimde bir ilk bu. Ben şehir dışına gideceğim ve makine yanımda olmayacak, olacak iş değil! Değildi yani, böyle şeyler düşündüğüme göre fotoğraftan iyiden iyiye kopmuşum demek ki...

Çok tuhaf bir düşünce içindeyim son günler.
Çok nadir yalan söylerim ama söyledim mi de süper söylerim, yaşarım resmen. Zaten doğrucu davut olduğum için de hiç şüphe etmezler sözümden. Bir yalandan fazlasıydı bu seferki ama... Bir kaç ay öncesi, gerçekte var olmayan hayali biriyle alakalı hayali faaliyetlerimden bahsettim birine. Usturuplu detaylar verdim falan. Amacım netlikti. Başarılı bir operasyon sonucu arzu ettiğim netliği sağladım, istediğimi aldım yani bir şekilde.
"An itibariyle hiç bir önem arz etmeyen ve o yalanı söylemeseydim de zaten önem arz etmeyecek bir netliğe kendiliğinden kavuşacak bu durum için... yalan söylediğime pişman olmalı mıyım?" diye düşünüyorum son bir kaç gündür. Kimseye zararı olmayan ve benim için yararlı bir yalandı, netliği hızlandırdı sadece ama...yalandı işte, kendime yakıştırdığım değildi.
Raskolnikov'unkine benzer bir ikilem bu. Yük etmemek gerek bünyeye böyle şeyleri. 

Pek çok şey söyleyip aslında hiç bir şey söylemeyen bir insan türü var. “Prospektüs” diyorum ben bu türe. Söyledikleri her şey doğrudur bunların ama hiçbir işe yaramaz. Mesela “Çok hızlı gitmemek lazım kaza maza olur maazallah, ekmek yememek lazım kilo yapar, hamileler röntgene girmemeli” gibi şeyler söylerler. Kesinlikle haklıdırlar. Ama sıfır fayda.

Ön yargılarım:
- Bir filmde uzun duruşma sahneleri varsa o film güzeldir.
- Bir şarkının solosu piyano ile birlikte yürüyorsa o şarkı güzeldir.
- Bir türkü Mahzuni'ninse güzeldir ama kötü söyleniyordur.
- Net bir sebebi olmasa bile birisi bende bir türlü giderilemeyen bir şüphe uyandırıyorsa o kişi muhakkak mühim bir şeyleri gizliyordur. (Bende hisler beş tane, altıncısı yok, hem de hiç yok!..ama kesin gizliyordur.)
- O gün spontane bir şekilde dış görünüşümün önem arz edeceği bir durum hasıl olacaksa o sabah kesin özensizce çıkmışımdır evden.

Özlemişim kendimi.

Şimdiye dek izlediğim en muhteşem yabancı dizi: The Wire.

Hayatın sultanları: çay, sigara, seks, ramazan.

Ve bu gece son sahur...kan verdiğim gecenin ertesi günü hariç full tuttum, keşke o gün de tutsaydım. Şu ramazan bitti diye üzülenler üzüntülerinde samimi mi ki acaba? Bende sabahları filtre kahveyle sigara içebilecek olmanın sevinci var sanki. Neyse, çarpılmadan bitireyim en iyisi yazıyı.

Çok ramazan ve çok sigara bir yazı oldu. Normaal.

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...