25 Ağustos 2015 Salı

ŞİMDİSİZLİK

Çingeneler Zamanı filminin finalinde Perhan üstü açık bir yük vagonunda sırt üstü yatmaktadır.  Damadını öldürdüğü için hayal kırıklığına uğrattığı öfkeli bir gelinin kurşununa gelmiştir. Yaralıdır, kan kaybetmektedir. Ölmektedir.

Gökyüzüne bakmaktadır. Ne düşünerek bakmaktadır, bir şey düşünerek mi bakmaktadır? Meçhul…sadece bakmaktadır.

Tren hareket ettiği için yattığı buğdayların üzerinde sarsılarak trenle birlikte hareket etmektedir.

Bu dünyanın bir tarafından bir diğer tarafına istemsiz ve gideceği adresten habersiz yolculuk etmektedir tüm bunlar olurken yani... Trenin durduğunu göremeyeceği için nerede  duracağının önemi olmadığını bilmektedir ve bu yüzden nereye gittiğini merak etmediğini söyleyebiliriz. Merak ettiği başka bir şey olup olmadığındansa habersiziz.

Planları mesela…suya düşmüş yahut düşmemiş, hepsi artık önemsizdir. Plan yapmak ve uygulamak zahmetinden artık azadedir. Razı olacağı bir daha azı ya da isteyeceği bir daha fazlası söz konusu bile değildir.

Ameliyat masasında yatarken ve henüz uyutulmamışken “iyi ki tam anestezi oluyorum yoksa çok sıkılırdım ameliyat boyunca” şeklinde aptalca bir düşünce gelmişti aklıma. Öyle ya, bir uyanacağım odadayım, ameliyat olurkenki hiçbir şey yapmadan bekleme halinden sıkılmak zorunda olmayacağım. O da düşünmüş müdür buna benzer bir şeyi? “Biraz sonradan sonra olacaklar artık beni ilgilendirmiyor olacaklar.” Artık sıkılmayacağı için rahatlamış olabilir  mi? Ölüler sıkılmaz mı? Sıkılır mı?

Bildiğimiz tek şey korkmadığıdır. Ölümünü gören insanın ölümden korkusu olmaz.

Bunlar hep sembol tabi, ölüm gerçek de olabilir mecazi de…olan şey aynı: şimdisizlik.

Şimdisiz insan geçmişe dönemediği gibi (kimse dönemez) geleceği de bekleyemez. O yapamazken olur her şey…ama çok yavaş olur. Ağır çekim bir başarısızlıktan başka hiçbir şeydir zaman. İstemeyi isteyemediği gibi zamanın yavaşlamasına sebep olan şeylerden dolayı istememeyi de isteyemez. Upuzun ve daracık bir sokağın en sonunda sokağın çıkmaz olduğunu öğrenmek kötü değil midir? Öyledir. Dönecek yer de yoktur, ağır çekim bir geri geri gitme hüküm sürer sokak boyunca. Başladığın yere döndüğünde de o sokağa girerkenki o sokağın seni istediğin yere götürecek sokak olması ümidinden artık yoksunsundur. Elde var eksi bir midir? Öyledir.

“Olsun” dersin, “ucunda ölüm yok ya!” Sen böyle her şeye “olsun, olsun” derken o “olsun” dediklerinden birinin ucunda ölüm belirir bir gün hakikaten. Öyle ya, Perhan vagonlardan birine atlayıp kaçmak için çıkmıştı köprünün üstüne, tam da atlayacakken vurulacağını bilmiyordu ki, “kaçmak” diye düşündüğü çok başka bir şeydi ki…kaçamadı ama ya da hiç düşünmediği bir yere oldu kaçışı. Evrensel ahengi etkilemekte ne kadar  etkili  olabilir ki tek bir kişilik bir irade?


Ölüm falan yanıltmasın, karanlık şeyler değildir şuraya kadar yazdıklarım, basit bir farkındalığın ifadesidir sadece. Özetle diyorum ki; zaman içimizden geçer. Ve zamanın içimizden geçiyor oluşunu lüzumundan fazla hissediyorsak  şimdimizi kaybetmişiz demektir, şimdisizlik hüküm sürmektedir…pek çok yerimizde.

20 Ağustos 2015 Perşembe

MELANKOMİK NOTLAR -23

İnsan antisosyal bir varlıktır. (Sade insan değil tüm hayvanlar, özellikle de etçiller) Bu bir beka tedbiridir. Gören bir göz bunun yansımasını nereye baksa görür. “Koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başkolmasa”

“Antisosyal” demişken… “Asosyal” yerine daha havalı olsun diye “anstisosyal” diyen varlıklar mevcut yurdumuzda. Bilseler ki ne ilgisiz şeylerdir bu ikisi! “Hız” yerine “ivme” diyenler de var. Bunlar hep hava  işte:)

İstanbul’u terk etmek için trafik yeter sebep!

Yeni oyuncağım Instagram. Cehennem’in en dibinde yanmak için orada like yaptığım iğrenç fotoğraflar yeter. Allah affetsin :)
Bi de ters ışıkta en çok yamulanlar dijitaller, dijitallerin de küçük sensörlüleri olduğu halde içinde güneş olan ne çok fotoğraf var! Neyse büyük konuşmiim, aslolan insanlık naslolsa :p

Telefonda ismi A,H ve S harfleriyle başlayan birini aramak ne kadar zor! Rehberimde isimler genelde bu harflerle başlıyor, aradığım kişiyi bulana kadar canım çıkıyor. Herkesin rehberinde böyle midir ki?

9 ayda 25 kilo verip fit insan oldum çok şükür. Gören herkes nasıl da güzel bir insana dönüştüğümü söylüyor. Seviniyorum :)

İşler açıldı nihayet de…dereye su inene kadar kurbağanın gözü patlamamıştır inşallah. Amin.

Spartacus’e sardım. Adamlar dövüşmüyorsa sevişiyor. Nereden bu enerji, ne yiyorsunuz lan siz! Bi de bi kaç kere kılıç batmadan ölmüyorlar. Öyle bi seferliğine kılıç önden girdi arkadan çıktıya ölüm yok. Ne güzel.
Kafa kopunca kesin ölüyorlar yalnız!

Şu sıralar çevremdeki herkes evleniyor. Evli arkadaşlarım da bekar olduğum için bana nasıl da özendiklerini anlatıyor. Nasıl bir olmayana erginin içindesiniz ulan!

Sayfiye yerleri kışın, İstanbul da gece güzel. Net. Kalabalığı sevmiyosam demek!

Son zamanlarda blogun izlenme oranları patlamış. Doğru dürüst yazmıyorum bile artık, neye bakıyorsunuz ki?

Denize girmek tıpkı oynamak gibi (çiftetelli falan, düğünlerde hani) anlamlandıramadığım “keyif”lerden. Nasipsiz bırakmış Allak beni bu zevklerden. Giriyorum, usülen yüzüyorum biraz ordan oraya, sıkılıyorum çıkıyorum. Sonrası güneşlenme. İyi de benim bronzlaşmaya ihtiyacım yok ki doğuştan halledilmiş o iş bende. N’apsam bilemedim.

Fotoğraf çekmeye çabalıyorum ama müşkülpesentlikten basamıyorum deklanşöre! Kalabalığa uymaya çalışıyorum, olmuyor. Çok özlüyorum o maymun gibi şak şak şak deklanşör günlerimi. Şu sonbahar da gelse de şu ışık biraz  yatsa…du bakalım hayırlısı.

Çok günlük gibi bu oldu bu melankomik not, hem sadece melan var komik yok hiç. Dur biraz ülke gündemine dair tespit yapayım.  Yok yapmayayım.


İnsanın bir kedisi olması güzel, tavsiye ederim. Özellikle de Scottish Fold cinsini. (Benimkinin cinsi bundan da… kesik kulak, şirine, şerefsiz)

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...