2 Ağustos 2018 Perşembe

REH-İ BİHUDE AMA DEĞİL


- Yolumuz uzun.
- Nereye gidiyoruz?
- Uzun işte.
- Sen de bilmiyorsun di mi?
- Fikrinin bile ulaşamadığı yerlere yalınayak düşmüşlüğün hiç mi yok?
- Var.
- Ağlamayı biliyor musun?
- Çok şükür.
- E daha ne soruyorsun?
- Özel bir sebebi yok, sürprizi bozmak istemiştim sadece.
- Bozma.
....................
- Şu tepeyi de aştık mı sonrası düz mü?
- Yoo.
- Başka bir tepe mi var ki?
- Muhtemelen.
- Tamam.
....................
- Yürümemiz manasını kaybetti, her yer birbirine benziyor.
- Durmaya layık bir yer göster, duralım o zaman.
- Yok yok, gidelim.
- Hangisi daha korkutucu, manasızlık mı yoksa durmak mı?
- Layık bulmak.
....................
- Şu tepeyi de aşınca aniden denizi göreceğiz bence, güzel olacak.
- Çok romantiksin, Orhan Veli şiiri değil bu.
- Ama öteki türlüsü de çok sıkıcı.
- Haklısın galiba.
- Tamam, deniz olmasa da başka türlü bir yeşil görelim o zaman o tepeyi aşınca.
- Dua mı bu?
- Galiba.
....................
- Duan kabul oldu.
- Evet ama gözüm çabucak alıştı. Koyu mavi ağaçlar istiyorum şimdi, meyveleri de açık mavi olsun.
- Maviliği mufassal bir vaha gibi... durmaya değer bir yer.
- Yok, değmez.
....................
Derken orman bitti, ardından toprak bitti, yoğun bir boşluğun içinde yüzer gibi yürür oldu yolcular.
Derken ferahlık başladı.
­....................
- Elimi tut.
- Tuttum.

1 yorum:

  1. Fotoğraf da yazı da sade ve yalın. Sadelik ve yalınlık benzer gibi görünse de tamamlıyor, arttırıyor birbirini sanki. Modern hikayecilik diye bir kavram edebiyat içine yerleşecek belki, biraz öyle de hissettim okurken.Elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...