Bir gülüşe yahut bakışa
aşık olmanın şartı manalı bulmaktır hatta manalar bulmaktır. O esnadaki ümitse
gülüşün-bakışın çalışılmış bir rol ürünü olmamasıdır, aksi türlüsünden Allah
korusundur. Gerçekten de Allah'ın en koruması gereken kişilerdendir çalışılmış
bir gülüşe maruz kalıp çözülen-dökülen bibaht kişi.
Ses tonuna aşık olmak var
bir de yahut konuştukça şekli değişen bir yüz kıvrımına. (Sırf o kıvrım sabit dursun
diye kıvrım sahibinin konuşmasının istenmediği zamanlar şüphesiz var olmuştur) Ses
tonu, kıvrım gibi şeyler somut olmaları hasebiyle kazazede için daha manalı kaza sebepleri gibi
görülebilir ancak asıl anlam aranması gereken kazanın kendisidir çünkü hiçbir
somut herhangi bir soyuttan daha fazla değildir.
Tam burada " kazada
mana bulamazsın vilayete bak istersen" diye iğrenç bir espri yapasım var çünkü
şu anlattıklarım beynimin öyle kenarından öyle geçip gidiyor ki... Beyin merkezine
hiç bakmadan geçiyor, gece mezarlığın yanından geçerken mezarlara hiç bakmadan
geçen yolcu gibi geçiyor... ve de tabi ki ıslık çalarak. Tam bu esnada
mezarlardan birinin korkak yolcuya nanik yapmasından daha doğal ne olabilir ki?
Demek istediğim... insanın
dikkati ses tonu, kıvrım, kaş kıpırdaması, ne kadar da zarif ayakkabı, düşecekmiş
gibi duran saç tokası, eğri dikilmiş
biye, göz teması gibi şeylerdedir hep ancak dikkatini asıl vermesi gereken hızla
harekete geçmiş olan mana bulutlarının lüzumsuzca bir yere takılıp kalmaması
gerekliliğidir. Zira biz (insan nesli) kaderimizi yanlış etkiler altında ziyadesiyle
yanılmış bir şekilde inkişaf ettirmeye çok meyyalizdir. Yahut doğru kelimeleri
yanlış deftere yazmaya, aynı şey.
Bu yazıyı tek bir paragraftan
ibaret olarak yazacağım çünkü paragraf açmayı hak etmiyor.
Bu arada belirtmeliyim ki ben
bakışları görsel kategorisine değil edebiyat kategorisine koyuyorum. Film izlerken
mesela gözler görselin değil senaryonun parçasıdır. (Bkz. Meryl Streep)
Tekamül hazretlerinin şimdiye
kadar söylediklerime bakışı çok farklıdır. O hazret "yanlış, eksik,
yanılmış, yazılmış, saç tokası, dudak kenarı, paralize olmak" gibi
kavramları zavallı insan neslinin ancak becerebildiği türden bir manalandırma gayretini
manalı bulmaz. Bizde amaç olan onda araçtır ve herkesin bildiği gibi yolda
kalan araçlar çekiciler tarafından çekilir. (Çekicilerin çekme yeteneği ayrı
bir hayret konusudur, bu yazının konusu değildir)
Dünyadaki tüm hadiseler
başı kıçı belirsiz savruk bir yazının yazılması gibi gelişiyor, şu yazdıklarım
gibi. Bir final hep gereklidir ama aslında o bir final değildir. (Vizedir :p )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder