5 Ocak 2012 Perşembe

AMAN NEBLİİM BEN!

İki haftadır her şeye ince plastik eldivenle dokunuyormuş  gibi yaşıyorum. Zihinsel melekelerim gayet yerinde ama hissizleştim sanki. Sanki bana uzak olmadığını bildiğim şeyler öyle değilmiş gibi. Kötü de değil iyi de değil bu ki bunun bir süreçten ibaret olacağının, bir sonu olacağının da bilincindeyim. Mühim değil yani, altı astarı süreç işte:p

Bir film seyretmiştim çok eskiden. Kadın geçici hafıza kaybı yaşıyordu, hastanede başlıyordu film. Olaylar geliştikçe bir yandan hafıza ufaktan ufaktan çözülüyor bir yandan da geriye dönük olayları aydınlatacak gelişmeler oluyordu. Gayet müşfik ve ilgili bir de kocası vardı kadının. Filmin sonunda anlaşılıyordu ki bu müşfik görünümlü şerefsiz koca dile gelmez rezillikler yapmış, kadın bünyesinin kaldıramayacağı bir şeye şahit olmuş ve…beyin fişi çekmiş! Geçici hafıza kaybının sebebi buymuş meğer, bünyenin kaldıramayacağını bildiği için kaldırma işini zamana yaymış beyin. Böyle çok kötü bir şey olduğunda hafızanın fişini aniden çekiyor beyin ve yavaş yavaş veriyor geri!.. Film olsun diye uydurulmuş bir şey değil bu, böyle bir beyin koruması (sigortaların atması işte) gerçekten var, psikolojide buna bişi bişi deniyordur kesin de ne dendiğini ben bilmiyorum, ama bu filmi izleyene kadar varlığından haberdar olmadığım bir şeydi bu, çok etkilenmiştim. Gözünü sevdiğimin bünyesi, ne acayip marifetlerin var senin!

Bünyenin kendini korumaya dair başka bir dünya yöntemi var, hatta o korumaları kendimiz zannederek yaşıyoruz biz. Filmdeki kadar üst düzey travmatik olmasa da herkesin aktif halde korumaları var, istisnasız herkesin var ve bu korumalar aslında öz benliğimize ait nitelikler değil, şartlardan dolayı geçici olarak yürürlüğe konmuş, bir çoğu da yürürlükten hiç kalkamamış (ne yazık ki)korumalar. Olağanüstü hal uygulaması gibi bir şey işte yahu! Depresyon da bir hastalık değil aslında, yasın 4. evresine denk düşen bir koruma sadece. 5. evreye geçene kadar (5 son) bünye insanın elinden bir şeyler yapma isteğini alıyor ki o abuk subuk ruh haliyle atraksiyonlar çevirip saçma işlerin altına imza atmasın, başına olmaz işler almasın kişi. İnsan en az evde pineklerken tehlikeli oluyor demek ki…hem kendisi, hem başkaları için. Zaman dolunca “çıkabilirsin artık” diyor beyin, tahliye oluyorsun. Yani depresyon kişi hayata olumsuz baktığı için falan ortaya çıkmıyor, insanın kendi içinde başlayıp biten bir şey değildir, bir dış sebebi vardır, o olumsuz sebebe beynin öngördüğü bir koruma tedbiridir. Bünyeyi antidepresanlara boğarak (duygusal ağrı kesiciler) süreci kesintiye uğratmak sorunu çözmüyor, sadece yokmuş gibi yapabilmeye yarıyor. Sorunu çözmediği gibi yasın layıkıyla yaşanmasına engel olduğu için de yaşanmamış yasların bizi ömrü billah takip etmesine yol açıyor. Vücudun normal çalışma düzenini bozması da cabası! Pis,toksik şeyler yani. Bu son derece kapistalist ilaçların (evet kapitalist ilaç) leblebi gibi yutulması hakkında çok fena düşüncelerim var! Üst düzey hastalıklar hariç tabi. Gerçekten hasta olana verilmeli bu ilaç ancak, dertliye değil. Derdi olmak bir hastalık değil ki herkesin derdi var. İşte dertli olmayı hastalık diye tarif edip onu uyuşturmaya çalışan sisteme de kapitalizm deniyor!

Konu bu değildi ya, nerden girdim, bi sürü yazmışım depresyonla ilgili! Korumaydı konu. İşte bu korumaların “normal davranış” olarak değerlendirdiğimiz bin türlü çeşidi türlü çeşit insanlar tarafından her daim gözümüzün önünde sergileniyor. Uzaklara bakmaya gerek yok, aynaya bakınca da bir çok koruma görür gören bir göz:) Kötü şeyler değil bunlar, hep olan gündelik şeyler, korunuyoruz işte fena mı! İşte her ne olduysa (her neler ya da, her ne bir çok şeyler belki de) benim beyin galiba 15 gündür kaşarlanma kürü uyguluyor bana, korumaya aldı beni. Bütün sesleri suyun altından duyuyorum sanki, cin gibi uyanığım her sesi duyuyorum her şeyin farkındayım  ama tepki veresim yok, üşeniyorum:) Allahtan çevremde “mutlu oll mutlu oll, mutluluk senin içinde, pozitif falan yani, virk virk” diye tepinen “mutsuz” kimseler de yok:) (Kel olayı, merhem olayı) Devinimsiz, nemli-sıcak uyuşuk günlerimi gürültüsüz geçiriyorum çok şükür:) Paso film seyrediyorum bu güzel, okuyorum da az da olsa, bunlar iyi. Fotoğraf üretmiyorum hiç o fena! Gerçi sabah otoparkta çekiyordum az daha…ışığı tutturamadım:p  bi de acelem vardı, bi de köpek gölgeye kaçtı!

7 yorum:

  1. Depresyon ile dertli/stresli olmayı karıştırmamak lazım,evet. Ama antidepresanlarıma laf dedirtmem ona göre :))

    Fotoğraf çekin siz en iyisi,ihmal etmeyin, süreci hafifletir :)

    YanıtlaSil
  2. Oyy hassas laflar etmisim bilmeden:)

    YanıtlaSil
  3. Gerçek depresyon teşhisi çok önemli,malum, gerektiği gibi çalışmayarak serotonin dengesini bozan bir ön frontal lobumuz var. Onun tedavisi yıllar yıllar alan bir şey, stresle karıştırıp depresyona girdim demek en basitinden kolaycılık oluyor bence. Merak etmeyin o hassasiyetleri atlatalı çok zaman oluyor,şükür :))

    YanıtlaSil
  4. Bünyenin (ruhun) kendini koruma mekanizmaları hakkında da doğru yaklaşımlarınız var, bir nevi emniyet sübapları :)

    YanıtlaSil
  5. Aslında mevzu çetrefil biraz. Bir ruh halinin bir ya da bir kaç hormonun seviyesiyle ilişkili olması doğal ama tek ölçütün hormon seviyeleri gibi görülmesi biraz indirgenmiş-mekanik bir bakış açısı, daha bütüncül bakmak lazım bence. Bilim beynin % 30'unu keşfetmişmiş...% 100'ünü keşfetmedikleri bir şeyin yüzde kaçını keşfettiklerini nerden biliyorlar ki? "Bilimsel" bir yöntem yıllarca baş tacı edilip bir anda tü-kaka olabiliyor. Bilimsel taassubun psikolojik konularda ekstra etkin olduğunu düşünüyorum, "bu böyledir" demek daha zor olmalı ve her şeyin sayılardan-oranlardan ibaret olduğu fikrinden vazgeçilmeli.
    Mesela "gerçek depresyon" diye neye diyoruz ki? Bazı dönemlerde serotonin iyice düşebilir, kaça düşünce "gerçek depresyon" oluyor? Tarifi yapılmış mıdır? Hem sonra birine serotonin testi yapıldığını hiç duymadım ama herkes antidepresan kullanıyor! Psikiyatristler neye göre tanı kouyor, beyana göre mi? Dönemsel olarak düşmüş serotonin çıkabilir de sonra, bu mantıkla anlık bir test yetmez bir müddet takip etmek gerekir, hiç duymadım böyle şeyler. Serotonini yükseltmenin başka yolları da var hem.... Kişinin depresyon semptomları gösterdiğini anlattıklarından çıkarır çıkarmaz derhal ilaca başvurmanın yanlışlığından bahsediyorum ben....Bünye bir kere ilaca alıştımı da artık hep istiyor zira vücut serotonin üretiminde iyice tembelleşiyor çünkü yeni ilaç destekli sistemi baz alıyor, yeni duruma ayak uyduruyor. Sebeplere inmedikçe seotonini yapay olarak yükseltmek tedavi mi yoksa geçiştirme mi sonra?..
    Açıldım gidiyorum gene:)
    Ruhumuz bu işleri o koca koca diplomalı bilimsel insanlardan daha iyi biliyor aslında, mahalledeki-köydeki filanca teyzeler bile daha iyi biliyor bazen:) Bu "bilimsel" hanedanlıkla aram iyi değil pek galiba, asilik yapasım var:)

    YanıtlaSil
  6. Evet,sadece kimyasal bir belirtiye bakılmıyor,onu destekleyecek- araştırtacak tüRlü çeşitli -zamana yayılmış- kronik tablolara bakılıyor,evet, uzun süreli bir sorgu-takip-muayene ile teşhis konuyor.(en az bir ay) Evet,evvelden elektro şok vardı, şimdi birtakım kimyasallar,ilerde belki başka bir yöntem...Psikyatrist seçerken çok dikkatli davranmak zorundasınız. Çoğu Türk doktorunda olduğu gibi doğrudan ilaca dayanan hekimlerden korunmalısınız. Evet, ilaç sanayicileri stres vs. konusundan çok tatlı paralar kazanıyorlar,herkes bilinçli olmak zorunda...Yalnız onca makale okudum vücudun serotonin tembelliği yaptığını duymadım,nasıl insülin tembelliği yapamıyorsa :) Yine de son zamanlarda "sektörü" takip etmediğim için bir şey diyemem :) Depresyon ile stres vb. karıştırmak sanırım burda başlıyor. Depresyonu tetikleyecek dış unsurlar vardır, kayıp vb.Ama işin içinde serotonin dengesizliği yatar.Bu yüzden ilaç tedavisi başlar. Sizin dediğiniz durumlarda zaten doktor sizi doğrudan "psikoterapiye" gönderiyor,sizi sıkan sebepleri bulup izale etmeniz için.

    YanıtlaSil
  7. Karşı beyanım yoktur, mutabığız:)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...