15 Mart 2016 Salı

PANAIT ISTRATI

Elimdeki okumakta olduğum kitapları biraz da hışımla bir kenara fırlatıp ilkel doğamın çağrısına uydum bu akşam, bir Panait Istrati romanına başladım. Yakın zamanda birine bu yazarı tavsiye ettiğimden beri içten içe zehirliyormuş meğer beni yıllardır okumadığım Istrati'yi okuma fikri. Zehir etkisini bu akşam gösterdi...saat üçe geliyor ve uyumak ne mümkün!
Okurken iki soru tırmaladı beynimi, okumayı bırakıp düşündüm. Düşüncelerimi fikselemek için de kalkıp bilgisayarı açtım işte sonunda, yazıyorum.

20'li yaşlarımın başlarında içer gibi okurdum Istrati'yi, yavaş yavaş, sindire sindire, bitmesinden korkarak. Ama biterdi işte sonunda. Piyasada ne kadar kitabı varsa toplamıştım, sayısından emin değilim ama 20 civarında kitabı hala elimde olsa gerek. Ben galiba o yaşlarda şimdikinden çok daha entelektüel bi kafa yapısındaydım. Çok daha az şey biliyordum evet ama ölesiye bir merak ve hevesle sürekli hareket halindeydim, kollarımı tek seferde bütün dünyayı kucaklayabilecek kadar açabilme hayalindeydim. Dünyanın içerdiği bayağılık ve riyadan nispeten habersizdim...ve otların arasında mutlulukla koşuşturan bi çeşit aptal tavşan gibi koşuşturuyordum işte  kelimelerin arasında. Sonbahar uğultusuna da eksiksiz bir iman halindeydim. Gerçi o iman yerinde hala ama...çok fazla "şey" biliyorum artık!

Bu duygusal paragrafın araya girmesinin sebebi okuduğum kitabın bende baba ocağına dönüş hissi uyandırmasıdır. Kitap başladı, dakka bir gol bir, dakka iki gol iki...altını çizmek istediğim ne çok yer var, ne çok şey hatırladım. Nostalji falan değil bu, değerlinin değerli olmaya dair sebeplerini yitirmemesi sadece.

Ara not: Hümanizm; insancıllıkla, merhametle falan ilgili bir kelime değildir. Çok yanlış bilinir ve kullanılır ve bu kelime bu yazının konusu değildir. Bu kelimeyi kullanmayı düşünenlere de tek bir kaynağa bağlı kalmadan kelimeyi araştırdıktan sonra kullanmalarını tavsiye ederim. Mevlana'nın hümanist olduğu düşüncesi de hayatımda duyduğum en saçma şeydir.

Aklıma takılan sorulardan ilki bu herifi neden bu kadar sevdiğimdi, yıllar sonra artık unuttuğum o hazzın tad diye direkt damağıma yerleşmesinin sebebi olmalıydı.
Mantık duyguları kapsar. Mantıklı biri duyguları göz ardı ederek mantık silsilesi kurmaz çünkü, duygular vardır, yok sayılamazlar ve mantıklı biri de onları hesaba katar. Romantizm duyguları büker, uzatır, radikalleştirir. Quantum gerçekliğinin fluluğunda çalışmaya alışmış gerçekçi bir beyin ise her şeye yaptığını duygulara da yapar, olduğu gibi anlar-anlatır. Panait Istrati'nin yaptığı tam da bu işte. Bu adamı tek bir kelime ile anlatmaya kalksak "insancıl" derdik muhtemelen. O hep iyilikten bahseder, dünya algısı iyilik üzerine kuruludur. Ama bu iyiliği öyle gerçek gerçeklerle, gerçek duygularla abartısız anlatır ki yazdıklarını hem realist hem duygusal bulursunuz. Mantığın duyguları kapsamasının en somut ifadelerinden işte bu adam, iyiliği anlatır hep ama asla ütopik değildir. Bu anlattıklarım meselenin yarısı...öteki yarısı ise üslubundaki muhteşemliktir. Öyle bir "zaten öyle olma" halinde, duruluğunda anlatır ki anlattığını, ışıltılı muhayyilesinin farkına varmazsınız. Halbuki her şey hep o ışıltının içindedir.
Söylemeyi eksik bıraktığım bir kelime var: tevazu. Asla göze sokmaz, batının iflah olmaz kibrine inat yazarımız pürüzsüz bir tevazu ile tastamam bir insan olma halindedir.

İkinci soru da ilk soruya bağlıydı: dilini ve başka pek çok şeyini tatsız bulduğum neden bu kadar çok yazar-şair var idi? Bu Istrati gibi adamlar yüzünden işte, neden olacak! Şöyle bir benzetme uygun olur sanıyorum; Istrati elindeki altını hiç pazarlama yapmadan, parlatmadan olduğu gibi sunar size. Pek çok yazar müsveddesi ise tenekelerini pazarcılar gibi bağırarak kakalamak telaşında. Tabi ki pek çok gerçek yazar şu lafımın dışında ama o müsvedde dediklerimin sayısı da hiç de az değil. Cümlelerin-fikirlerin pazarlanmasına tahammülüm yok, kendiliklerinden değerli olmalılar. Pazarcı kafasıyla kitap yazan yazarlar ve iğrenç çeviriler yüzünden okumaktan soğuyabilir insan, o derece!
Çok sert oldu bu son kısım...ama haklıyım!
Neyse...yatayım bari.

5 yorum:

  1. Istrati kitaplari okunacak!
    Kendini mukemmel bir sekilde pazarlayan/pazarlatan yazarlardan birini okuma gafletinde bulunmus ve buyuk hayal kirikligi yasamistim. Yeni yontem: Kendini sunumda abartmayan yazarlara oncelik tanima.
    TNA

    YanıtlaSil
  2. Aklima gelmisken... Kodin'i okudum. Dost, arkadas, menfaat, gercek/yalan sevgi... hersey tum acikligiyla ve huzunlu bir sekilde dile getirilmis.
    Ve cok alakasiz bir soru: Yorum yazdigimda adim sanim belliydi. Simdi olmusum adsiz! Ki; yine 'anonim'i secerek yolluyorum. Sizce niye? Tuba Nil Akcayli

    YanıtlaSil
  3. bilmem ki, google'ın eşref saatine gelmişsinizdir belki :)
    ıstrati hep öyle...basit, açık, samimi ve gerçek. tüm bunlar bir araya gelince hüzünlü de oluyorlar ne yazık ki çünkü dünyanın kuruluşu böyle. pembe şeyler için yalan gerekiyor.
    yalnız hüznünün içindeki şiiri de anmadan geçmeyelim zira adam roman mı yazıyor şiir mi belli değil...bana göre.
    ıstrati gibi bi abim olsaydı...ara sıra yanına gidip çay içebileceğim, akıl alabileceğim bir abi. türk olsaydı bi de tabi...başka arkadaş istemezdim...
    gece gece bendeki fanteziye bakın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fantezinizi okurken, cevrenizdekilerin gozunde Istrati yerine konulabilecek bir karakter (arkadas) olabileceginizi dusunuyordum blog yazilarinizdan edindigim izlenime dayanarak.
      Su dunyada herseyi tum ciplakligiyla gorup cogu zaman sakin kalabilmek, icindeki isyani hatta umudu-dediginiz gibi- siirsel anlatimla ifade edebilmek...cok gezip cok insan taniyip ve degisik kulturler icinde kendini bulmus olmak... Kalabalik cevre icinde bile insani yalniz hissettirir gibime geliyor.
      Gonlunuze gore gececek bir pazar olsun. :-) TNA

      Sil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...