Elimdeki okumakta olduğum kitapları biraz da hışımla bir
kenara fırlatıp ilkel doğamın çağrısına uydum bu akşam, bir Panait Istrati romanına
başladım. Yakın zamanda birine bu yazarı tavsiye ettiğimden beri içten içe zehirliyormuş
meğer beni yıllardır okumadığım Istrati'yi okuma fikri. Zehir etkisini bu akşam
gösterdi...saat üçe geliyor ve uyumak ne mümkün!
Okurken iki soru tırmaladı beynimi, okumayı bırakıp düşündüm. Düşüncelerimi fikselemek için de kalkıp bilgisayarı açtım işte
sonunda, yazıyorum.
20'li yaşlarımın başlarında içer gibi okurdum Istrati'yi,
yavaş yavaş, sindire sindire, bitmesinden korkarak. Ama biterdi işte sonunda. Piyasada
ne kadar kitabı varsa toplamıştım, sayısından emin değilim ama 20 civarında
kitabı hala elimde olsa gerek. Ben galiba o yaşlarda şimdikinden çok daha
entelektüel bi kafa yapısındaydım. Çok daha az şey biliyordum evet ama ölesiye
bir merak ve hevesle sürekli hareket halindeydim, kollarımı tek seferde bütün
dünyayı kucaklayabilecek kadar açabilme hayalindeydim. Dünyanın içerdiği bayağılık
ve riyadan nispeten habersizdim...ve otların arasında mutlulukla koşuşturan bi
çeşit aptal tavşan gibi koşuşturuyordum işte kelimelerin arasında. Sonbahar uğultusuna da
eksiksiz bir iman halindeydim. Gerçi o iman yerinde hala ama...çok fazla
"şey" biliyorum artık!
Bu duygusal paragrafın araya girmesinin sebebi okuduğum
kitabın bende baba ocağına dönüş hissi uyandırmasıdır. Kitap başladı, dakka bir
gol bir, dakka iki gol iki...altını çizmek istediğim ne çok yer var, ne çok şey
hatırladım. Nostalji falan değil bu, değerlinin değerli olmaya dair sebeplerini
yitirmemesi sadece.
Ara not: Hümanizm; insancıllıkla, merhametle falan ilgili
bir kelime değildir. Çok yanlış bilinir ve kullanılır ve bu kelime bu yazının
konusu değildir. Bu kelimeyi kullanmayı düşünenlere de tek bir kaynağa bağlı
kalmadan kelimeyi araştırdıktan sonra kullanmalarını tavsiye ederim.
Mevlana'nın hümanist olduğu düşüncesi de hayatımda duyduğum en saçma şeydir.
Aklıma takılan sorulardan ilki bu herifi neden bu kadar
sevdiğimdi, yıllar sonra artık unuttuğum o hazzın tad diye direkt damağıma
yerleşmesinin sebebi olmalıydı.
Mantık duyguları kapsar. Mantıklı biri duyguları göz ardı
ederek mantık silsilesi kurmaz çünkü, duygular vardır, yok sayılamazlar ve
mantıklı biri de onları hesaba katar. Romantizm duyguları büker, uzatır,
radikalleştirir. Quantum gerçekliğinin fluluğunda çalışmaya alışmış gerçekçi
bir beyin ise her şeye yaptığını duygulara da yapar, olduğu gibi anlar-anlatır.
Panait Istrati'nin yaptığı tam da bu işte. Bu adamı tek bir kelime ile
anlatmaya kalksak "insancıl" derdik muhtemelen. O hep iyilikten
bahseder, dünya algısı iyilik üzerine kuruludur. Ama bu iyiliği öyle gerçek
gerçeklerle, gerçek duygularla abartısız anlatır ki yazdıklarını hem realist
hem duygusal bulursunuz. Mantığın duyguları kapsamasının en somut ifadelerinden
işte bu adam, iyiliği anlatır hep ama asla ütopik değildir. Bu anlattıklarım
meselenin yarısı...öteki yarısı ise üslubundaki muhteşemliktir. Öyle bir
"zaten öyle olma" halinde, duruluğunda anlatır ki anlattığını,
ışıltılı muhayyilesinin farkına varmazsınız. Halbuki her şey hep o ışıltının
içindedir.
Söylemeyi eksik bıraktığım bir kelime var: tevazu. Asla
göze sokmaz, batının iflah olmaz kibrine inat yazarımız pürüzsüz bir tevazu ile
tastamam bir insan olma halindedir.
İkinci soru da ilk soruya bağlıydı: dilini ve başka pek
çok şeyini tatsız bulduğum neden bu kadar çok yazar-şair var idi? Bu Istrati
gibi adamlar yüzünden işte, neden olacak! Şöyle bir benzetme uygun olur
sanıyorum; Istrati elindeki altını hiç pazarlama yapmadan, parlatmadan olduğu gibi
sunar size. Pek çok yazar müsveddesi ise tenekelerini pazarcılar gibi bağırarak
kakalamak telaşında. Tabi ki pek çok gerçek yazar şu lafımın dışında ama o
müsvedde dediklerimin sayısı da hiç de az değil. Cümlelerin-fikirlerin
pazarlanmasına tahammülüm yok, kendiliklerinden değerli olmalılar. Pazarcı
kafasıyla kitap yazan yazarlar ve iğrenç çeviriler yüzünden okumaktan
soğuyabilir insan, o derece!
Çok sert oldu bu son kısım...ama haklıyım!
Neyse...yatayım bari.
Istrati kitaplari okunacak!
YanıtlaSilKendini mukemmel bir sekilde pazarlayan/pazarlatan yazarlardan birini okuma gafletinde bulunmus ve buyuk hayal kirikligi yasamistim. Yeni yontem: Kendini sunumda abartmayan yazarlara oncelik tanima.
TNA
Pişman olmayacaksınız :)
YanıtlaSilAklima gelmisken... Kodin'i okudum. Dost, arkadas, menfaat, gercek/yalan sevgi... hersey tum acikligiyla ve huzunlu bir sekilde dile getirilmis.
YanıtlaSilVe cok alakasiz bir soru: Yorum yazdigimda adim sanim belliydi. Simdi olmusum adsiz! Ki; yine 'anonim'i secerek yolluyorum. Sizce niye? Tuba Nil Akcayli
bilmem ki, google'ın eşref saatine gelmişsinizdir belki :)
YanıtlaSilıstrati hep öyle...basit, açık, samimi ve gerçek. tüm bunlar bir araya gelince hüzünlü de oluyorlar ne yazık ki çünkü dünyanın kuruluşu böyle. pembe şeyler için yalan gerekiyor.
yalnız hüznünün içindeki şiiri de anmadan geçmeyelim zira adam roman mı yazıyor şiir mi belli değil...bana göre.
ıstrati gibi bi abim olsaydı...ara sıra yanına gidip çay içebileceğim, akıl alabileceğim bir abi. türk olsaydı bi de tabi...başka arkadaş istemezdim...
gece gece bendeki fanteziye bakın :)
Fantezinizi okurken, cevrenizdekilerin gozunde Istrati yerine konulabilecek bir karakter (arkadas) olabileceginizi dusunuyordum blog yazilarinizdan edindigim izlenime dayanarak.
SilSu dunyada herseyi tum ciplakligiyla gorup cogu zaman sakin kalabilmek, icindeki isyani hatta umudu-dediginiz gibi- siirsel anlatimla ifade edebilmek...cok gezip cok insan taniyip ve degisik kulturler icinde kendini bulmus olmak... Kalabalik cevre icinde bile insani yalniz hissettirir gibime geliyor.
Gonlunuze gore gececek bir pazar olsun. :-) TNA