16 Mart 2016 Çarşamba

KAHROLSUN BAĞZI KELİMELER

Şu paylaşımı yaptım bu gün Facebook'ta da, ordan çağrışım şeyetti. Tepesine bir açıklama yazmadım da yazsaydım muhtemelen "Kürt kardeşlerim" ifadesi geçerdi o açıklamada..onu düşündüm işte, sonra şu cümleyi istemsiz kurdum kendime: Kürtler benim kardeşim değil ki!
Evet, ben Türk'üm ve Kürtler benim kardeşim değil. Türkler de kardeşim değil. (4 tanesi hariç) Ha iyi ki de değil, yoksa kimden hoşlanırdım, kime yürürdüm, kimle evlenirdim ben, (gerçi gene evlenemiyorum) düşünsene yer-gök kardeş, rezillik! Bu "kardeş" kelimesini diyorum, ne kadar da kolay kullanıyoruz!
Hem sonra bırak bu mecaz kardeşliği, ana bir baba bir kardeşler birbirine neler etmiyor ki? Kardeşlik miras kalana kadar, üç kuruş için kardeşinin gözünü oyan oyana. Ağzımızdan çıkan kelimenin hakkını hiç vermiyor olmaktan bu düzey  rahatsız olmamak bi çeşit hastalık bana göre...ki uzmanlar farklı düşünüyor, bunun tam tersi hastalıkmış. Şizofreninin kaynağı bu riyakarlıktan yeterli derecede nasipli olmamakmış. Şizofreni de tedavisi olmayan bir şey ve hastalık mı değil mi o da tam belli değil. Neyse ayrıntıya yürüyüp orada kaybolmayalım ama mühim bir şey şu dediğim.
Sonra benim gıcık olduğum için kullanmadığım, hatta kullanana bile gıcık olabilidiğim "dost" kelimesi, "dostlar" hitabı var. Ne dostu lan, herifin arkamdan kazmadığı kuyu yok, dostmuş bi de! Ağır kelimedir yani, kullanmadan önce iyice düşünmek gerekir ama...havada öyle rahat öyle serbest uçuşuyor ki bu "dostum"lar, şaşarsın. Yoo, şaşmazsın aslında, normal.
"Normal" deyince bu gün gördüğüm bi Sami karikatürü geldi aklıma, dur ekleyeyim de renk olsun.

Ama "normal"in karikatürü bu değildi, onu da ekleyeyim bari.
O "yoo bence normal" diyen adamda öyle bir buluyorum ki kendimi, o kadar olur :) Ha bi de inceltme işareti var, a'nın üstünde oluyor ya hani, "hala" ile "hâlâ"yı birbirinden ayırmamıza yarayan işaret. Kullanmıyorum onu ben hiç ama kullanmak lazım. "Kâlp" ile "kalp"ın arasındaki yegane fark o işarettir ki nasıl da mühimdir o fark di mi? İşte o ehemniyete hürmeten kullanmak lazım. Gerçi kalp kâlpliler için gerek yok ama konumuz onlar değil şimdi.
"Kalp" deyince pek güzel bir Sultan Makamı repliği geldi aklıma, onu da paylaşmasam olmaz şimdi:
Sultan- Kazanması için elimizden geleni yapıyoruz.
Asiye - Ne o?
Sultan- Doping.
Asiye - Ne yani?
Sultan- Bir nevi geçici aşk etkisi, yalancı dolma, ya da sallanan bir sandalyenin altına takoz sıkıştırmak gibi bişey.
Asiye - Önemli bişey yani!
Sultan- İşte... içimizde kalp bir şey taşıyoruz artık, çünkü sermayemiz kadar temiz kalabiliyoruz. Tertemiz vicdanları kim istemez...
Asiye atın (Nefise, yarış atı) doping ilaçlarını görür de sorar, oradan kopar bu muhabbet. Gözünü sevdiğimin Ali Ulvi Hünkar'ı, nereden buldun da sıkıştırdın gözümüze edebiyat diye bu incelikleri, ah ki ne ah! Daha da mühimi bundan niye başka yok, aynı şeyi izle izle ezberledim artık!
Neyse, konu dağıldı, yazıyı örtmenin vaktidir. Blogun en savruk yazısı olmaya aday şu kelime yığınını (araya karikatür bile aldım) bilerek paragraflara bölmedim çünkü paragraflara bölünmeyi bile hak etmiyor, öyle gayriciddi bir istif... Bu gün de böyle :)
Not: Halıcı kızlar arasında yaygın bir atasözü varmış ki muhteşemdir. Diyormuş ki halıcı kızlar: Her yanlış, bir nakış... kaderi, hayatı ve başka her şeyi almak-kabul etmek-karşılamak noktasında ne kadar temiz bir tevekkülün, ne  kadar duru bir ifadesidir bu söz, hayranıyımdır, çok! Gerçi kaderimle aram "men çi guyem tanburem çi guyed" formundadır ama olsun, olması gerekeni biliyor olmak ayrı bir güzellik, bir işe yaramasa da... Ben yazıyı "bu gün de böyle" diyerek güya bitirince bu söz geldi aklıma, paylaşmasam olmazdı, paylaştım. Şimdi bitti ama yazı gerçekten, çağrışım musluğunu da kapatıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...