İyi ki her yer barlar gibi değil, damsız da alıyorlar. Ki
zaten bu bar dediğin benim işim olan bir mekan değildir. Hayat ne kadar da
bonkör.
Bifteği mesela...tek kişilik satıyorlar, "400
gram" dedin mi kesip tartıp veriveriyor güzelim kasap, yeter ki çıkışta
parasını öde. Yahut haftanın 3-4 akşamı karnımı doyurduğum balıkçı bana balık
vermek için yanımda başka birini aramıyor. O kadar ki artık ben daha siparişi
vermeden sipariş almaya gelen garson elinde mis gibi bir balık çorbasıyla
geliyor, çorba isteyeceğimden kesinlikle emin çünkü. Şahsıma özel bir tanıma
halinin, bir çeşit özel ilginin hatta şefkatin ifadesi o bir tas çorba. Ama adını
bilmiyorum o garsonun.
Hal-hatır, "e napıyosun yahu?" tarzı bir
telefon konuşmasının artık bitmesini istediğimde "e görüşemiyoruz yahu,
olmuyo böyle görüşelim " falan diyorum, ya da o benden önce diyor bunu.
"Tabi tabi, ayarlayalım, şöyle edelim böyle edelim" falanlar, sonra
"kendine iyi bak"lar. Gayrisamimi olarak etmiyorum bu lafları, o
esnada gerçekten görüşesim oluyor ama niyeyse pek çok "görüşememe"yi
takip ediyor pek çok "e görüşelim yahu"lar. Görüştüğüm de çok oluyor
tabi, pek çok farklı kişiyle pek çok farklı faaliyetin sonu hep aynı oluyor
yalnız: arabayı park et, evin kapısını anahtarla aç, evde biraz bişiler et, sonra
uyu. Benimle bir hafta sonu planı yapmak isteyen arkadaşıma 7 hafta sonu
sonrasına randevu verdiğimi hatırlıyorum ama o "dopdolu" hafta
sonlarında neler yaptığım şu an hatırımda değil. Ben bu işin fotoğraf
gösterisini yapmış insanım, "yekpare yalnızlıklar" diye isim koyup
bunu fotoğraflarla anlatmış insanım ve "parçalı yalnızlıklar" bitebiliyor
iken yekpare yalnızlığın bitebilen bir şey olmadığı bilgisine de sahibim. Mfö
de şarkısını yapmıştı bunun: senle beraber olsak da, hep yalnızlık...yalnızlık ömür boyu.
Netice-i kelam, üst üste kaç hafta sonun dolu olursa
olsun, telefonun ne kadar çalarsa çalsın, ne kadar gürültünün içinde olursan ol,
bir biftek 400 gram olarak satılabilmeli. Her şeyin tek kişilik versiyonu
olmalı ve insanın bu tek kişilik versiyonlara erişimi olabilmeli.
Dünyanın en büyük derdinin insanın kendi derdi olduğunu
biliyorum. Dünyanın en büyük yalnızlığı da insanın kendi yalnızlığıdır.
Arkadaşlarım bana içlerinin en dibindekini, en gizlilerini anlatmakta mahsur
görmedikleri için (sır küpüyüm çünkü) herkesin ama herkesin nasıl da yalnız
olduğu bilgisi bana açık. Sonra hiç öyle görünmeseler de içlerinde derin
kırıklıklar, olmamışlıklar yaşattıklarını biliyorum. Bunların bana
anlatılmasına bile ihtiyaç yok hatta, pek çok sosyal medya paylaşımının satır
arasında okuyorum bu sessiz yalnızlık çığlıklarını, olmamışlıkları.
Başkalarının yalnızlığından tabi ki teselli bulmuyorum, dedim ya, dünyanın en
büyük yalnızlığı insanın kendi yalnızlığıdır.
Uzun zamandır ilk kez bir pazar gününü evde geçiriyorum
diye oturdum işin teorisini yazdım, öyle de şımarığım!.. Anlatsam daha pek çok
şey anlatırım, böyle kallavi sosyal tespitler falan da yaparım ama...gerek yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder