2 Mart 2016 Çarşamba

KAHVE DEĞİL COFFEE

Adam gülümsedi. Muayyen bir sebebi olduğundan falan değil, öyle, ipneliğine. Böyle gülümseyince dışarıdan bir bildiği varmış gibi görünüyordu hem, hayatı geniş bir gülümsemeyle karşılıyormuş falan…yalanını yiyim, bi bok bildiği  yoktu. “Karar verdiniz mi?” dedi garson. Karar? Haa, “kapuçino lütfen” dedi. Bu kapuçinoyu iyi öğrenmişti. Çayın olmadığı yerlerde “şu var mı bu var mı?” işine bulaşmak zorunda kalmıyordu kapuçino sayesinde çünkü bu zıkkım her yerde vardı. Başka sorulardan azade oluyordu hem, “bilmem neyiniz şöyle mi olsun böyle mi olsun?” türünden ek soruları yoktu kapuçinonun, bunu istedin mi “tamam” deyip gidiveriyordu hemen garson. Tadı da fena değildi Allah için ama öyle çok da severek tükettiği değildi, yeter ki garson çok soru sormasındı. Çevresine ilgisiz duruşunun aristokrat sebepleri falan yoktu, çevresinde ilgisini çekecek bir şey olmadığı için ilgisizdi sadece. Gülümseyerek kapuçinosunu bekleyen, ne istediğinden gayet emin, böyle sağlam duruşlu, güvenilir görünümlü falan bi adam…güvenilirdi ama Allah için ta doğduğu günden. Mahalledeki en favori arkadaşının annesi “salmazdı” oğlunu pek dışarı, mahallenin diğer anneleri kadar liberal değildi. O arkadaşın dışarı çıkabilmek için en sağlam argümanı da “Ceysın’la çıkıcam anne” cümlesiydi. (Adamın adı temsili olarak Ceysın olsun ama adam Türk yani)  “Haa, Ceysın’laysa tamam, çık o zaman.” Mahallenin aslında hepsi gayet iyi aile çocuğu üyelerine değil ama Ceysın’a güveni tamdı kadının. Bu kapuçino öyle köpüğüyle falan “zaten şekerliymiş” imajı veriyor insana ama şeker atmazsan bir halta benzemiyor, bildiğin şekersiz yani. Amaan, zaten hangi şey göründüğü gibi ki? İyice de karıştırmak lazım. Ama köpük de karışıyor o zaman! Karışsın. Fincanı sol elle tutmak gerekiyor çünkü insiyaki olarak sağ el telefonu kurcalamaya başladı. Bakalım ne varmış Instagram’da? Hiç bişi yok tabi, layk mayk etmişler işte biraz, hep aynı hikaye. Face? O daha da boktan. Watsap’ı açarsam tikler maviye döner cevap  yazmak zorunda kalırım, maviye döndürmemeyi başarmak mümkün de son girdiğim saat görülür... hiç bulaşmamak en iyisi. Gazetelere bakiim bari. Üff çok sıkıcı, hayırlısıyla gelseydi şu beklenen…gecikmedi aslında ben erken geldim, trafik yoktu napiim. 3. tekil şahıs olarak başlayan anlatımın 1. tekil şahsa dönüştüğünün de farkındayım bu arada da…tutarlı olmak zorunda mıyım ki? Neyse işte gelseydi beklenen kişi de bitseydi şu lüzumsuz iç monolog. Gelecek de ne olacak sanki, “eee, ne var ne yok?” Bi bok yok, ne olacaktı ki? Öyle oluyor, zamanında konuşacak pek çok ortak şeyin olduğu kişiyle konuşacak şey bulamıyorsun bi zaman sonra. Gerçi ben konu bulurum o sorun değil de…neden ki yani? Evlenmişse kocasıyla yahut karısıyla da arkadaş olmak zorunda kalıyorsun, hele çocuğu olmuşsa sohbetin yarıdan fazlasının çocuğa ayrılması kaçınılmaz. Ya o değil de mahallenin diğer çocuklarına güvenmeyen o arkadaşın annesi neden güveniyordu ki acaba Ceysın’a? Sıkıcı olduğu için mi lan yoksa? Kadın “bu malın aklına öyle abuk subuk şeyler gelmez nasıl olsa, duvarın üstünde hödük gibi otursun anca” diye düşünüyor olabilir miydi? Öyleyse fena valla. Menü karıştırmak zahmetine girmeyip her seferinde kapuçino isteyen birinden de beklenirdi yani sıkıcılık. Off nerden girdik ki şimdi bu konuya? Hah geliyor, yırttık, gülümsüyormuş gibi yap, yok yok gülümsemek kurtarmaz direkt gülüyormuşa bağla, dudak uçların falan hareket etsin, o bayağı bayağı gülüyor çünkü seni gördü diye. Kalk şimdi, öp. Ay ben de çok sevindim seni gördüğüme.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...