5-6 yıl evvelisi... O sıralar sıkça görüştüğüm biriyle konuşurken içinde
“hissikablelvuku” geçen bir cümle kurmuştum. Gülerek “o ne be?” diye sorup ben anlamını
açıkladıktan sonra kendisi de heves etmişti yeri geldiğinde bu kelimeyi
kullanmaya…fakat bir sorun vardı, kelimeyi hatırlayamıyordu bir türlü,
telaffuzda da zorlanıyordu. Tam kendine göre bir çözüm buldu sonradan bu
probleme, “hebelük” diye isim taktı bu anlı şanlı kelimeye, o “hebelük” deyince
ne demek istediğini anlıyordum artık ve her seferinde gülüyorduk.
Çook sonradan Marlyn Monroe gibi bir yıldıza dönüştürüldü
bu kelime bir kelime şirketi tarafından. (Bazı kelimeler güzeldir A.Ş.) Hoş
oldu, güzel oldu, kelimenin aslını zaten hep sevmişimdir fakat rast geldiğimde hala
“hebelük” diye okuyorum bazen ben bu kelimeyi. :)
“Lalettayin” vardır bir de, onu da hep sevmişimdir.
Kelimeyi uzuuun bir zaman boyunca tek bir kişiden duydum sadece, babamdan. Fakat
o “lanetaym” derdi, ben de bu kelime böyle sanırdım. Böyle İngilizce gibi bişi,
zamanla ilgisi var falan sanki…ama kullanış şeklinden “gelişigüzel” demek
olduğunu çözmüşlüğüm taa çocukluğumdadır, zaman maman yoktu yani işin içinde,
gelişigüzel demekti bu kelime ve kötü bir şeydi. Kötüydü çünkü her işin düzgün
yapılması gerekliliği konusunda sağlam bir hassasiyet geliştirmiş olan babam
için “lanetaym” yapılan işler kötü işlerdi. Ben severdim ama, kelimeyi de
anlamını da…hala böyleyim.
Bir de toplantılarda falan gülmemek için kendimi çok zor
tuttuğum bir kelime vardı, daha doğrusu ifade. Patronumun kullanmayı pek
sevdiği ve sık kullandığı bir ifade: amiyane tabirle.
“Kaba söylenişle” gibi bir manası var bu ifadenin ve
komik falan da değil hiç. Komiklik başka yerdeydi, patronum yanlış anlamıştı bu
ifadeyi. Gayet donanımlı ve ağzı süper iyi laf yapan patronum nasıl becerdiyse “abiyane
tabirle” şeklinde anlamıştı bu ifadeyi ve anladığı anlamda kullanıyordu. Yani “abice
bir söyleyişle, abican bir tavırla” manasında. Eleştireceği zaman cümlenin
başına “ben senin abinim bak” manasında “abiyane tabirle” diye bu uyduruk ifadeyi
koyar sonra büyük bir ciddiyetle eleştiriye başlardı. Bense gülmemek için
dudaklarımı ısırırdım.
Benim gibi bu tarz hataları düzeltmeye son derece meyyal
bir redaktör ruh onca zaman neden düzeltmedi patronunu? Bilmiyorum. Patronum
olduğundan falan değil, beni hem çok severdi hem de dandun konuşabilirdim
kendisiyle, bu yanlışı düzeltmeme sebebim korku değildir kesinlikle. Hayallerini
yıkmak istemiyordum sanırım, ben onu bir kez düzeltirsem o artık hiç kimseye “abiyane”
nasihatler edemeyecekti. İyi ki de düzeltmemişim.
Sonradan ek: Şu “abiyane tabir” meselesi...o çok sevdiğim
“Bana hakikati değil muradını ver. Olmak istediğin gibi görün olduğun gibi
değil. Çünkü her yalan bir yaratış.” sözüne acayip cuk oturuyor. Adamın muradı “abiyane”
telkinlerde bulunmaktı ve ben o muradı “amiyane” hakikatlerle bozmamışım
düzeltmeyerek. Hülyasını lekelememişim. Dahası bir yanlış anlamadan dolayı
uydurduğu “abiyane”lik müessesesi de “her yalan bir yaratış” cümlesine cuk
oturuyor. Demek ki Hüseyin’lik yapmadığımda daha mutlu edici olabiliyorum :)
Sonradan ek 2: İstatistik.
Kelimeye karşı fetişim yok da anım var. Hayatımın kahkahayı
patlatmamak için kendimi ennn çok sıktığım anlarından birinin müsebbibidir bu
kelime.
Sene bilmem kaç…iş görüşmesi yapıyorum. Alacağım adam da
makineci, örme makinesine bakacak, beden işçisi yani. Ama öyle bir entel dantel
kasıntılarda ki görüşme yaptığım işçi, Mustafa Yolaşan gibi konuşma telaşında
benimle. İncelmekten kopacak neredeyse ama giymeye çabaladığı gömlek de kendisine hiç
uygun değil. Alengirli kelimeler kullanmaya çalışıyor, yanlış yerlerde
kullanıyor ama yanlışın farkında olmadığı için mahcup da olmuyor. Bu halleri de
bende göstermediğim bir gülümse yaratıyor ama bozmuyorum, gayet ciddiyim…ciddiydim
yani, taa ki “yalan söylemek benim istatistiklerime uymaz.” cümlesini yumurtlayana
kadar.Gariban “yalan söylemek bana yakışmaz.” cümlesini yeterince tumturaklı
bulmadığı için “istatistik” kelimesini kullanarak gözlerimi kamaştırmayı hedeflemişti
sadece aslında... ama o cümleden sonra görüşmeye devam edemedim artık. Hızlıca bitirdim,
acilen yolladım ve kendi kendime gülmeye başladım odada.
İşe? Almadım tabi ki, öteki işçilerin ahlakını bozardı.
:)
Sonradan ek 3: Bu kelimeleri de severim, bazılarının
sesini, bazılarını nedensiz. Aklıma şimdilik bunlar geldi, gene gelirse gene
yazarım:
Meyyal, beyaban, filhakika, requiem, tahayyül, muhayyel, muhayyile, dilemma, meyus, fresh, dıngıl, saba, müspet, bakiye, hamuş, temayül, mütemayil, bibedel, gıllıgışlı, süfli, münasip, beyhude, münzevi, neva, bineva, mutmain, müştemilat, müdrik, aguş, nigah, değirmi, rücu, ruhsar, didar, dildar, bilmukabele, bilakis, amenna, ruberu.
Meyyal, beyaban, filhakika, requiem, tahayyül, muhayyel, muhayyile, dilemma, meyus, fresh, dıngıl, saba, müspet, bakiye, hamuş, temayül, mütemayil, bibedel, gıllıgışlı, süfli, münasip, beyhude, münzevi, neva, bineva, mutmain, müştemilat, müdrik, aguş, nigah, değirmi, rücu, ruhsar, didar, dildar, bilmukabele, bilakis, amenna, ruberu.
Ek 3e anılar bulmak lazım öyle siralamakla olmaz bence:)
YanıtlaSilHer biri için anım yok tabi ki de 😊 Ama yeni anılarımın içine 3e kelimelerini ilave etmenin gayretinde olacağım. Söz 😊
YanıtlaSilredaktör ruha selam.. 😀
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAleyküm selam :)
YanıtlaSilSuzi'nin de selamı var sana :)