Son birkaç gündür çok pis sardım buna, ara ara açıp dinlemezsem
olmuyor. Arguvan türküsü olduğunu tahmin etmek zor değil, tam oranın kafası
çünkü... yakıcı!
Hayal Has (muhteşem insan) muhteşem söylüyor. Kelimeler
adeta sıvılaşarak çıkıyor bu kadının ağzından. Böyle yapmaya çabalayanı çok ama
yanık söyleyecem derken türkünün-şarkının kaşını gözünü patlatıyorlar. Hayal
Has'ın sesindeyse bir "zaten öyle" olma hali var, öyle bir
kendiliğindenlik, samimiyet, sıcaklık... çok başka bir abla.
Yutup'dan bulamadım, üşenmedim oturdum videosunu yaptım.
Ancak türkünün en mühim dörtlüğünü söylememiş, yazık
etmiş. Son dörtlük şöyle:
Havayı kapladı bir kara bulut,
Verdiğim gülleri koynunda kurut.
Vefasız güzelden sana yar olmaz,
"Hayırsız zalımmış" de onu unut.
Verdiğim gülleri koynunda kurut.
Vefasız güzelden sana yar olmaz,
"Hayırsız zalımmış" de onu unut.
Bu kız söylüyor son dörtlüğü, fena da söylemiyor ama
Hayal Has eksik etmeseydi keşke şu dört dizeyi.
Eksik etmeseydi keşke çünkü... o ikinci dize çok fena:
Verdiğim gülleri koynunda kurut...
Bu ne yaa, bu ne yaa!
Bu ne yaa, bu ne yaa!
Ne kadar çok şey var şu tek bir dizenin içinde; sevda, ayrılık,
eksiklik, arzu, acı...ve çok ince bir sitem. Güller kuruyor işte sonunda di
mi?
Soyutun somutla ifadesine muhteşem bir örnek!
Böyle açıklama gibi övünce hoş olmadı, türkünün içine
akıp içinde dağılmak lazım, kelimesiz bir güzellik şu türkü, gereksiz sözlerse
adı üstünde gereksiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder