15 Kasım 2017 Çarşamba

9348

Dünya kurulalı beri 110 milyar insan doğmuşmuş. Nasıl saymışlar bilmiyorum ama öyleymiş, uzmanlar böyle buyurmuş.
Bu 110 milyarın takribi 7,5 milyarı an itibariyle aktif, yani yaklaşık % 7’si, % 93 gayri faal.

Peki benim şimdiye kadar tanıdığım-tanıştığım, bir şekilde bir şeyler ettiğim, hayatıma sorti yapmış insanların % kaçı an itibariyle hala sorti halindedir? Oturdum bunu düşünüyorum… % 7 yoktur valla! Uzmanlar şunu da hesaplasa keşke!

Tuhaf bir matematiğin peşinde olduğumun farkındayım da oransal olarak dünyanın milyonlarca yılda tükettiğinden fazlasını tüketmiş olmam da tuhaf yani.
Şehirde yaşamaktan oluyor…doğduğu köyden hiç çıkmadan ölen bir dünya insan var, onların hayatına biri girdi mi hiç çıkmıyor çünkü çıkamıyor, aynı köyde yaşıyorsun neticede, çeşmenin başında görmesen kaavede rastlarsın, nereye çıkartıyorsun? Çıkartmak istesen bile araya zaman girer neden bozuştuğunu unutursun, araya birileri girer barıştırırlar kesin…çok sıkıcı!
Sadece şehirde yaşamak değil elbette, kolay irtibat kurabilen biri olduğum için (canım isterse tabi ki) lüzumlu-lüzumsuz bir dünya irtibatın hasıl olmuş olması normal. Bu herkes için böyledir, bir zamanlar senin için yüksek önem arz eden birinin adını hatırlayamaz olursun sonra, bu da normal.

“Lan şu napıyo acaba” muhabbetleri vardır, ortak tanıdıklarla yapılır. Ölü balık gözleriyle takip ederim ben bu muhabbetleri… o işte kalem toptancılığı işinden parayı bulmuş şimdi ama mutlu değilmiş çünkü karısı kötü çıkmış filan…bana ne!?
Meraklı biri olduğum kesin ama merakım böyle kişisel menkıbelere yönelik değil…eğer ilginç-orijinal değilse.

Ama merak ettiklerim de yok değil. “İpne olmak istiyordu o, olabildi mi acaba” türünden meraklar değil, yani gündelik hayatının ayrıntıları değil merakımı celbeden, neye dönüştüğünü merak ediyorum. Bakışları değişmiş mi, hala aynı şeylere mi sinirleniyor, değer yargıları değişmiş mi, hayalleri değişmiş mi, hala kolay mı gülüyor…gibisinden meraklar.

Bazen bu merakımı giderme imkanım oluyor ve genelde hazin değişiklikler oluyor bu şahit olduklarım. Hiçbir yere sığmayan bir yaşam enerjisinin yerinde yeller estiğini görebiliyorum mesela ya da yüksek bir dünyayı değiştirme arzusunun sistemin kıçı kırık bir parçasına dönüşmesine, müthiş bir merak duygusunun iflas etmişliğine…kırmızı çizgiler esnetilmiş, prensipler berhava olmuş…öyle değilmiş di mi, dünya düz değilmiş, orijinal olmaktan daha zormuş di mi orijinal kalmak?

Pek çoğu da servet saydığını cebine doldurmuş şıngırdatarak geziniyor…sıkıcı oluyor bu tipler, en azından benim için. Nerelerdeki arsaların değerinin artma ihtimalinin daha fazla olduğunu dinlemek pek de ilgimi çeken değil nitekim ya da Prag için hangi mevsimin  neden en uygun olduğu…
“Boşa geçmedi şu ömrüm”ü ispatlamak için neyi var neyi yok masanın üstüne diziyor, benden onay alacak ki kendi de inansın. Prag’ı görmüş mesela, kesin değerlenecek yerlerden tarlalar kapatmış, çocuklar peydahlamış vs. O kadar boşa geçmediyse oldu olacak diz iyice masaya da fotoğrafını çekelim, Instagram’da yayınlarsın!..ki yayınlıyor da zaten, ne kadarrr da mutlu olduğuna cümle alem şahitlik etsin istiyor.
Şu paragrafı hiç açmasaydım keşke, aklım sıra sıkıcıları betimleceyeceğim de…ne gerek var?

Stil sahibi meraklarım var benim ama bir yandan da yok. Galip Usta’ya benziyorum sanki ama hiç de benzemiyorum :)

Not: 9348…olsun bu yazının adı. Sayı herhangi bir anlam ifade ettiğinden değil, yazıya isim bulmak zahmetinden kurtulmak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...