14 Eylül 2015 Pazartesi

KÖŞEYİ KAPTIRMACA

Şöyle bir yazı yazmışım buraya neredeyse 3 yıl önce, Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirine nazire olarak:

“Köşe kapmaca” diye aptal bir oyun vardır.  Oynamışlığım da var haliyle. (İlk okul 1-2)  Bi başkasıyla köşeni değiştirmek için köşenden ayrılırsın ve bu esnada ebe köşelerden birini kapar da köşesiz kalırsan ebe sen olursun. Ebe olmak da kötüydü tabi. Çocuk aklımla bile anlamazdım neden köşe değiştirme ihtiyacında olduğumuzu. Adamın köşesi seninkinden daha iyi olsa senin köşeni istemez, seninki iyi olsa sen bırakmazsın köşeni…peki nasıl oluyordu da köşelerimizi değişmek için anlaşabiliyorduk? Üstelik bu karsız alışveriş için ebe olma riskini alıyorduk. Nedendi ki?
Mesele bir mülkiyet meselesi değil hareket meselesiydi. Ebe olma riskini göze alıp bedavadan heyecan yaratıyorduk. Gerçekten de ebe olma riskini almayıp tuttuğu köşeyi hiç bırakmayanlar kös kös oyunun bitmesini bekliyordu bi “köşe”de, üstüne korkaklıkla suçlanıyordu. Ben fır fır köşe değiştirenlerdendim.

Ebe olmak çocukluğa ait bir risk, bu risk daha sonraları “ebesini görme”ye evriliyor.

Panait Istrati…ne çok severim. Ebesini uzak diyarlarda aramış, bulduklarını muhteşem şeyler olarak kağıda dökmüş muhteşem adam. Gözüne kaçan hiçbir toz boşuna kaçmamış yani. Nazım Hikmet de böyle bir hasılat telaşıyla mı yazmış o şiiri yoksa bencilce hazlar için miydi her şey? İnsanlar için ölmekten bahsediyor, bir ateisti böyle bir motivasyona iteni anlamakta güçlük çekiyorum. Ayrıca ismi “yaşamaya dair” olan bir şiirin içindeki bu ölüm methiyesi de (nekrofilya) oldukça sakil duruyor. İş olsun diye mi yazmış yoksa lan?
Bu arada bu “insanlar için” işinin babası Faust’tur. Goethe’nin inancı belirsiz. Resmi olarak Hristiyan ama kiliseyle arasının hiç iyi olmadığı biliniyor, Müslüman olduğu iddiaları da var. Ateist de olabilir ama deist olma ihtimali daha yüksek bana göre.  Ahiret inancı sarsılmışların hayata tahammül etmek için sarıldıkları bir şey mi ki  yoksa bu “insanlar için” düsturu? Cevaplarsam yazı çok uzar, konumuz bu değil ama :)

Konumuz: risk almak. Bunun “kişisel menkıbesini yazmak”, “yüreğinin götürdüğü yere sittirolup gitmek” gibi romantik adları da var. “Aslolan varılacak yer değil gidilen yoldur” şeklinde şiirimsi açıklamalar da mümkün ama bir yere varmayacaksak ne gidecez anasını satiim. Ulan peki bu iki kapılı handa varmak istediğin ne ki? Hah, girdik mi felsefeye? Yok yok, çıkıyoruz.

Bu filmi anlayanlar pek çok şeyi anlarlar. Ama anlamayanlar daha mutludur. (Yazısını da yazmıştım bunun ilk izlediğimde)

Adrenalin…yaşam hormonu. (Bkz. Pulp Fiction) olmasa ölürsün, öyle mühim bi hormon. Bu hormonun salgılanmasını kontrol eden dna zinciri tespit edilmiş ve bu zincir olması gerekenden kısa ise yeterinden az adrenalin salgılıyormuş o bünye. Bu kısa zincirli insanlar da tehlikeli sporlara meraklı oluyormuş, hızlı araba kullanıyormuş falan.  Vücut adrenalini yeteri kadar basmadığı için yaşadıklarını yeterince hissedemiyorlar ve bir dış etkiyle adrenalin salınımını arttırmaya çabalıyorlarmış.
Kimin zinciri ne kadar bilemem tabi de…bildiğim bir şey var. Otobanda 180’den aşağı düşmeyen insanlar bir şey olduktan sonra birden 120’nin üzerine çıkmamaya başlıyorlar. Evlenince? Hayır, çocuk sahibi olunca.
Bu “yüzünü görmediğin insanlar için” meselesi  romantik cümlelerden başka hiçbir şeydir aslında, asıl motivasyon çocuktur.
“Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam,
Viran olası hanede evlad ü ıyal var.” Aşık Dertli
“Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.” Münafikun suresi 9. ayet


Konu “risk”ti ama “motivasyon”a dönüşmesini engelleyemedim…şu saatten sonra da toparlanmaz artık bu yazı. İki farklı konuyu  eksik gedik yazdığım için eksik-gedik bi yazı oldu… neyse dursun bu burada, belki buraya bakıp derli toplu bişiler yazarım sonradan. Bi de lüzumsuzca samimi senli-benli yazmışım, yayınlamasam mı ki? Naslolsa kimse okumuyor, yayınla gitsin Hüseyin :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...