9 Ekim 2011 Pazar

BUNLARA GICIK OLUYORUM



Haklı çıkma ihtimali ortaya çıktığında bokunu çıkaranlar.

Güzelim asfaltı orasından burasından kesildiği için (kesiyorlar hakikaten) langır lungur gitmeme sebep olan yollar.

Bir tek kendisini akıllı sananlar.

Klavyenin tuşları arasına giren parçacıklar.

Mutfak kalebodurlarının üzerinde oluşan yapışkanlık, bu yapışkanlığın üzerine basmam. (Şekerli bir şey dökmüşümdür.)

Evde terlik giymek.

Balkondaki yaseminlerin yapraklarının üzerinde oluşan ve bir türlü giderilemeyen tozlar.

Temizlikçi kadın gittikten sonra bir takım eşyaları bulamamak, bulduktan sonra tekrar eski yerlerine almak. (Defaatle ikaz etmeme rağmen eşyaların yerlerini değiştiriyor. Kendince ve anlayamadığım bir mantığı var ve o mantığa göre düzenlemeler yapıyor.)

Bilgisayar başında iken internetin pırt diye gitmesi.

Bi halt olmadıkları halde kendilerini bi halt sananlar.

Dans vs. ile ilgisi olmayan cafelerdeki yüksek müzik sesinden dolayı sohbeti bağırarak yapmak zorunda olmak, karşıdakini duyabilmek (ve anlayabilmek) için ilave çaba sarf etmek.

Cd player’a film koyunca (bazı filmlerde) “vıhhhffşşdunnnnn” diye çıkan aşırı yüksek ses. Filmin kalan hiçbir yerinde bu yükseklikte ses çıkmıyor, sadece en başına koyuyorlar  en yüksek düzeyli sesi, kumanda elinizde yokken, henüz ne olduğunu anlamamışken.

Arabada müzik dinlerken bozulan cd yüzünden 3 dakikalık şarkının atlaya atlaya 1 dakikada dinletilmesi.

Uçağa biniş seramonisi. (Kontrol, kontrol, sıra, sıra sıra!!!) Uçaktan inerken de ilk inen olamamanın verdiği ruhsal acı!

Yer bulunamayan otoparkta fır fır dönenmek.

Arabayı  henüz  yıkatmışken yağan yağmur. (Buna istisnasız herkes gıcık oluyor.)

Çok kolay yargı sahibi olanlar, çok kolay taraf olanlar, tuttukları tarafın kötü iş yapmayacağından, düşmanı oldukları tarafın da iyi iş yapmayacağından emin olanlar. Kısaca “lüzumsuzca emin olanlar.”

Temcit pilavına dönmüş sığ cümleleri “yeni bulunmuş muhteşem şeyler”miş gibi sunanlar. Bi de akıl verir durur bunlar…akıllarınca.

Akılları sıra cool görünmek adına eylemsizliği yüceltenler.

Battaniyenin nevresimin içinde toplanması, yattığın yerden bir türlü düzeltememek.

Yemek ya da benzeri şeylerin taşarak ocağın henüz temizlenmiş emayesine dökülmesi. Böyle durumlarda kapak açıklığı-alev şiddeti ayarını doğru yapamadığım için kendimi affetmem çok zor oluyor.

Damsız içeri alınmamak, hödük bir bodyguard tarafından sapık muamelesi görmek.

En zeki hatunun bile yakasını tam olarak kurtaramadığı bir takım kadınsal garabetlikler.

Sürekli gülümseyen, daima uzlaşmacı sahtekarlar.

Yalancı coşku.

Evde geçirmeyi tasarladığım pazar gününde havanın çok güzel olması veya tam tersi. Bir de, ben ne zaman fotoğraf çekmeye çıksam ışık kötü olur, ne zaman evde olsam ışık süper olur…gibi bi hissim var.

İmla hataları. Özellikle konması gerektiği halde konmamış  virgül. Bir de şu ayrı-bitişik yazılma durumları bir türlü çözülememiş “de-ki-mi” lerin yarattığı kaos.

Aptal çeviriler! Kitap okumaktan soğuttular beni! Hele de çok güzel bir kitap berbat bir çeviriyle elinizdeyse…doğrudan travma! Bıraksan olmaz, okusan olmuyor.

Bir şeyi almak için o şeyin üzerinden ya da önünden başka bir şeyi almak-çekmek zorunda kalmak. Bunu nasıl atlamışım bunca zaman, en tepeye yazılası bir gıcık olma bu benim için, ifrit olurum! Bence eşyalar-şeyler bitişik nizam apartmanlar gibi değil müstakil evler gibi konuşlandırılmalı.

Bir dünya insanla her daim çepeçevre çevrili iken o insanlardan hiç birinin olmasını istediğiniz insan olmaması.

3 yorum:

  1. Aytül DUMAN10 Ekim 2011 20:37

    ayakkabı dunyası emlak dunyası bilgisayar dunyası adı altında faaliyet gosteren tum mekanlar - simit saraylarına bilgisayar hastanelerine yaw adam gibi isim koyun şunlara:) gıcık oluyorum ...telefon meselesi tam gıcıklık:)

    YanıtlaSil
  2. "duman mobilya" mesela di mi:)

    YanıtlaSil
  3. Aytül DUMAN11 Ekim 2011 20:40

    duman mobilya fena değil ama,olabilir gıcık olmam ona:))

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...