19 Ekim 2011 Çarşamba

BU DA BU


Sayın sevgili günlük;
Aslında biliyorum ki sen bir günlük değilsin, bunu bildiğimi sen de biliyorsun ama kendi kendine konuşana deli yahut yazar dendiğini de biliyorsundur, her ikisi de olmadığım için biriyle konuşuyormuş gibi yapmam gerekiyor, idare et.
Şizoya da bağlama sakın, sadece bu seferlik böyle davranacağım sana!
Aslında Oktay'a yazar gibi yazasım var, "niçin"i bende saklı bir sebeple böyle olacaktı. Olsa güzel olurdu yani ama benim Oktay'ım yok! Ahmet abiliğe terfi ettirip "ah be" diye de başlayabilirdim. Fakat öyle de olmayacak.

Beş gün sonra kırkım çıkacak günlük! Teleffuzu ürkütücü bir sayı 40 ama öyle olacakmışım gibi de gelmiyor. Benim bildiğim 40 yaşındaki adam öyle kocaman falan bi adamdır, adam gibi bi adamdır, ne bileyim bıyıkları falan olur, bayağı bayağı ciddi bi adamdır yahu o adam... ama öyle hissetmiyorum ki, hiç de öyle değilim! Ne hissediyorum peki? Hiç bir şey...
Farklı hissetmek için neden yaşımın 10'un katı olan sayılardan birine denk gelmesini sebep sayayım ki ha günlük?! Hem 10'un katı olduğu için özel muamele gören bu 40 sayısının bu itibarı 10'luk düzendedir sadece, insanlık 9'luk düzeni kullanıyor olsaydı 4 yıl önce farklı hissetmek zorunda olacaktım. Hasılı hiç bir farklı şey duymak-hissetmek zorunda falan değilim, yaşımın kağıt üzerindeki ifadesinin artık 4 rakamıyla başlayacak olması benim sorunum değil...ki bu bir sorun değil:)
Kemiyetsel simetri obsesyonundan azadeyiz di mi günlük, aslolan mazruf di mi? Evet.

Bir şarkıyı çok sevdim bu günlerde ("bu günlerde" tamlaması "oktay'a"dan arak) ama o sevmedi. Şarkı beni sevmedi yani. Oluyor böyle bazen.

Gene bi tek kendimin anlayacağı şekilde yazıyorum, ne zamandır yapmamıştım böyle ama ne gam, okuyan varsa bile "illa anlayacam" takıntısında değildir ki yani bence kesin di mi? Bi fotoğraf sitesine yüklediğim sarhoş bir Sulukule yaşlı insanının hafiften dramatik portresine "miami sun" diye isim koymuştum da kimse sormamıştı "ne alaka?" diye, bakana hep "neyse odur" yani, bu da budur.
Gerçi bloga giriş sayısal olarak son 4 ayda kat be kat artmış durumda ama girenlerin okuyup okumadığına dair bilgi içermiyor istatistikler. Birilerinin girdiğini biliyorum ama girdikten sonra burda ne yapıyorlar, kimdir onlar? Hiç bir fikrim yok! Delil bırakmadan, girdikleri gibi çıkıyorlar:) 
Para çekecekleri için değil de (ne parası bankamatik kartları bile yok) dışarısı soğuk olduğu için bankamatik kulübelerinde uzun yatay saatler geçiren homelesslar gibi giriyor olabilirler mi? (Komik olmadığını ben de biliyorum:p)

Sabah çok kötüydü be günlük, haberler okunacak gibi değildi ama okuduk. Gerçi hala iyi değil, içimden kendim için güzel bir şey yapmak gelmiyor, hiç bir şeye hakkım varmış gibi gelmiyor ama... insan denen mahluğun en temel niteliği alışmak ve unutmak değil midir?..İki gün sonra aynı değil miyiz gene, lüzumundan fazla "gene" aynı olmayacak mıyız? "Gülemiyorsun ya, gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir" cümlesi de iki güzel dizedir sadece be günlük, okadar...
"Kanıksamak" ne kadar utanç verici ve ne kadar da insani, ikisi birden aynı anda...dehşet verici bir şey aslında bu.
Bir yanımız var plastik, plastik kaplı bir eşyanın plastiği gibi plastik, varlığı çok zaman rahatsızlık verici ama bir o kadar da elzem!

Sayı düzenini takmaz bir muhasebe canavarına mihmandarlık yapıyorum sanırım bir zamandır. Bilmem değişen havalardan mıdır yavaşım bi de son günlerde. Bi de eter gibi hissediyorum.

Kız isteme evlerinin full mutabakat sohbetlerinin vazgeçilmez kurtarıcı mevzusu "havalar"ın (ah o havalar di mi orhan abi) bir gelişkin versiyonu "havalardandır" gerekçesine serin bir çay bahçesi sonbaharında sarınılan ("eski ama çok bildik"e sarılır gibi sarınılan) yünlü bir hırkaya sarılır gibi sarılıp içimden içime "uzanıversegövdemtaşlaraboydanboyaalsabuzgibitaşlaralnımdanbuateşidalıpsokaklarkadaresrarlıbiruykuyaölsekaldırımlarınkarasevdalıeşi" diyesim çok bi de bu günlerde böyle muttasıl. Determinizm de bi yere kadar yani! Di mi sayın günlük, canım günlük.

4 yorum:

  1. komikti komik.
    31.yaş günümde apaynı şeyleri hissetmiştim, üç yıl öncesi gibi aklımda.

    YanıtlaSil
  2. 31, 10'a kalansız bölünmüyor ki, hatta asaldır o kimseye kalansız bölünmez.
    neden 1 yıl beklediniz bunları hissetmek için? :)

    YanıtlaSil
  3. herşey yavaştır bende.anlayışım da.

    YanıtlaSil
  4. yavaş anlamak bir lütuftur, bütüncül ve derinlemesine anlamaya delalattir, ne mutlu size:)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...