24 Ekim 2011 Pazartesi

DELİLER EVİNDEN CANLI YAYIN


Haberler kapkara son günlerde, küçük bir nefes boşluğu bile bırakmadan kötü şeyler oluyor sıralı, sırasız.

Adetim olmadığı için tv seyretmiyorum çok şükür. Seyretsem bile haberler olan kanal açık olmaz bende…kumanda bendeyse tabi. 4 yıl boyunca antenim yoktu, yokluğunu hissetmedim, son bir yıldır var, varlığının farkında değilim. Gazetelerin internet sayfalarından takip ediyorum olan kötü şeyleri, gündemi. Bir de o maksatla kullanıyor olmasam da Facebook’un anasayfasından…

Sabah Cnn’i açtım bilgisayardan, depremle ilgili son gelişmeleri merak ettiğim için. İki tane kocaman ağız haberlerde ombudsman olarak mikrofonları ele geçirmiş “böyle de olur muymuş hiç, nasıl da yapılırmış, ne kadar da yanlışmış, zaten zaten zaten vır vır vır” diye ötüyordu, kafam çekmedi kapattım!

Bu ülkede herkes her boku bilir, her olaydan sonra “ben demiştim” demesine imkan veren laflar etmiştir kesin o olay daha olmadan önce. Aklın kazığından kurtulmuş, bilgiden yoksun, düşünceyle zaten ilgisiz hariçten gazeller, saçmalıklar saçmalıklar! Hepsi haklı, hepsi biliyor, hepsi erdemli, hepsi dürüst, hepsi duyarlıdır...Peki ya bunca rezilliği kim yapıyor, bunca hastalıklı icraat kimin eseri? Herkesin hırsızlıktan yakındığı ülkenin hırsızları kimdir mesela?

Kimdir bunlar bimiyorum ama galiba Van’da deprem oldu diye sevinen hasta beyinler var! Bunlara “faşistler, duyarsız insanlık yoksunları” diye bağırma fırsatı bulduğu için sevinenler de var! Bu şekilde bağırabildikleri için kendilerinin duyarlılıkları ispatlanmış oluyor. Bir çeşit onay beklentisidir bu, kendinden emin olmamanın göstergesidir. Layıkıyla yapılanmamış kişiliğini aidiyet desteği ile tam hissetme ihtiyacından kaynaklanıyor bu insaniyet gösterilerinin çoğu. Anladığım kadarıyla yardımların ilgisiz hesaplara yönlendirilmesiyle Pkk’ya yardıma dönüşmesi de söz konusu olmuş. Depremi hükümete küfür etme fırsatı olarak görenleri de atlamamak gerek elbette.

Hiçbir cümlesi hiçbir işe yaramayan, hiçbir şeyi değiştiremeyen, düşünme-muhakeme yeteneği olmadığı için fikir sahibi olamayan ama kayıt ettiği sloganları fikir sanan ve fikirmiş gibi peş peşe sunan kalabalığın bağırtısı beynime zarar veriyor, kimyamı bozuyor!

Televizyonun zararlarından korumayı başardığım beynimi internetten de korumalı mıyım ki acaba? Şu Facebook’u düzenli olarak takip etmem bana zarar veren bir hastalık mı ki, söküp atsam mı ki şu internet kablolarını? Telefonumu internete giremeyen ucuz bir telefonla değiştirsem mi ki?

Ya peki ben? Herkese bir mikrofon sağlayan internetin bana verdiği mikrofonlardan birine söylemiyor muyum şu söylediklerimi? Neden bunları bir bloga yazıyorum ki? Her şeyden şikayet eden “toptancı müşteki”lerden muzdarip olduğumu bir şikayet olarak yazmıyor muyum şuraya? Topyekun bir reddediş…gerekli mi? mümkün mü? Gerçekten bilmiyorum ama bu sabah bunu düşünürken buldum kendimi!


Her şey mevcut, her şeyden fazlasıyla var...bir tek samimiyet eksik. Ya da benim samimiyet beklentim gereğinden fazla...


Bir koza lazım şimdi bana...Herhangi bir kitabın arasında unutulmuş bir kitap ayracına en çok özendiğim zamanlar bu zamanlar.

Pazarda annesini kaybetmiş çocuk gibi hissediyorum. Bütün pazarcılar en iyi ve en ucuz sebzenin-meyvenin kendilerininki olduğunu kulağımın en içine bağırıyor, tanıdık tanımadık herkes burada, çok fazla kalabalık çok fazla insan…ama hiçbiri annem değil!

4 yorum:

  1. bir yerde okumuştum ,karbon bilinç düzeyinden ,silikonlu bilinç düzeyine geçiş çağındayız ...ve bununyan etkilerini yaşıyoruz...daha da yaşayacağız ..

    YanıtlaSil
  2. "Ya peki ben? Herkese bir mikrofon sağlayan internetin bana verdiği mikrofonlardan birine söylemiyor muyum şu söylediklerimi? Neden bunları bir bloga yazıyorum ki? Her şeyden şikayet eden “toptancı müşteki”lerden muzdarip olduğumu bir şikayet olarak yazmıyor muyum şuraya?"
    ????

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar çok soru işareti! :)
    Son paragrafta derdimi anlatmışım aslında, yabancılaşmadan muzdaribim. Beyan kirliliğinden asıl rahatsız olma sebebim beyanları yabancılaşmış bulmam...kişinin kendisine yabancılaşmış beyablar zira samimi değiller...tüm bu şikayetlenmelerin asıl sebebi hastalıklı bir "bilinmek istemek" ihtiyacı, hastalıklı çünkü onay beklentisi içinde ve samimiyetsiz.
    İnsanların şikayetlenmelerinden şikayet ettiğim için de kendimi de es geçmemişim...olay budur:)

    YanıtlaSil
  4. Anlamadığımdan değil, vurguladığımdan ?. Ünlem işareti gitmezdi o paragrafa :)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...