Iphone 4’ler konuşmak için berbat! Konuşurken sürekli kulağım bi yerlere basıyor, konuşmalar gitmez oluyor ama farkına varmayan ben anlatıyorum da anlatıyorum…ses çıkmayınca da “alo!”
Alo alo…ses yok. Boşa konuşmuşum meğer kim bilir ne kadar zaman! Biri dinliyor sanarak, orda biri var sanarak anlatmışım anlatmışım…kimse yokmuş.
Kimse yokmuş ya da olan şey kimse değilmiş, olmayan şey hiç kimseymiş falan… tam burada dilediğince laf döndürebilirsin, nasıl anlarsan anla. Ya da bi türlü anlama, anlayama…
- Alo orda mısın?
- Burdayım evet.
“Yalan söylüyorsunnn!” diye tokadı Mülüm Gürses gibi yapıştırmayı ihmal ettiğim, ne yazık ki ihmal ettiğim ne çok “evet buradayım”larım varmış, yazık!
Yazmamam gereken bir akşam olduğunu da biliyorum bir yandan, çünkü lüzumundan çok fazla “ben” var bu akşam. Ama başladım artık, durana kadar durmak yok.
İnsan aptal değildir, aptallar bile insandır, insanı aptal eden muhtemel güzelliklerdir, yoksa konu asla ne gözle ne de zeka ile ilgilidir, kifayetsizlikle de ilgisizdir konu, aptallık bir insanlık tercihidir, insanın kendi eliyle yarattığı bir almaşık düzlemdir, kendi için yarattığı ve bir güzel inandığı.
Abartılı sanrılar neticesi oluşan muratların rotası hep yüksek bir yerden geçer ve senaryoda abartı varsa o yüksek yerden düşmek sonuna kadar mukadderdir. Bunun öğrenilebilen olanına tecrübe deniyor ama bu tecrübe denen şey özünde insanın kendini inkarı olduğu için öğrenilmiş bilmeler rahatsızlık vericidir ve unutmayı seçer insan çaresiz. Eroin de kurtuluşu olmayan bir uyuşturucudur.
İşte insanın bu sebebi gayet meşum sanrıları her şey bittiğinde skor değeri olmadığı için herhangi bir yere yazılmasına asla gerek olmayan sonuçlar üretir. Log tutan müflistir. İnsan anlamak için kendine lazım olduğunu düşündüğü ama arayıp da bir türlü bulamadığıyla enkazın arasında amaçsız dolaşırken göz göze gelebilir…”aaa öyleymiş meğer!”, “değilmiş” ya da, ne fark eder ki? Farkı fark etmeyi tersi halden farksız kılan bir doğal sayıdır enkaz, sıfırın piç kardeşidir.
Güvenmek nedir ki? “Bu şey o şeydir” demekte ısrar etmektir. Gücünün bir kısmını kibirden alır, insanın doğru bildiğini doğru bilmesi kendi zekasına iltifatı değil midir, o akıl o iltifatı ne zaman hak etmiştir ki, güven düpedüz kibir değil de nedir! Gücünün kalan kısmını da murattan alır. O şeyin o şey olmasını istiyor olduğunuz için “sizce” o şey, o şeydir. Ama değildir işte bazen! İstediğiniz kadar isteyin, değildir. Bambaşka bir şeydir! Bütün renkler karanlıkta siyah gözükmez mi?. Pür hayal-i ruh-i maşuka iken dide-i kays, neye kim kılsa nazar suret-i leyli görünür. Leyli karanlık demektir, leyl gece demektir, Leyla da bu belanın gece bekçisidir, özü murattır, ümittir, elinde hep cezbedici bir şeylerle gezinmez mi? Gezinir.