19 Ağustos 2011 Cuma

BİR FOTOĞRAF NASIL ÇEKİLİR

Bu yazı formal-analitik bir yazı değildir, didaktik kaygılardan azadedir, eksikleri kesin vardır, mantık hatalarının olması da beklenendir. Neden yazdığım tam olarak bilinmemekle beraber…galiba daha sonra okuyup üzerinde fikir yürütüp orasını burasını derli toplu yapma amacı gütmekteyimdir. Amaç sadece düşünmek de olabilir.  Amaç düşünmemek de olabilir.
Püskürtüp bırakıyorum buraya, sonradan el atacağım ama kesin…galiba.

1-      Bir kadraj seçilir.

Seçilmiş bir kadraj seçilmiş bir konu demektir, anlatılacak bir hikaye demektir. Kadrajdaki öğeler çok zaman izleyicinin hafızasında kodludur. İzleyicinin hafızasındaki kod kadrajın anlamıdır.

Kadrajdaki objelerin görsel özellikleri ise konunun biçimidir. Tıpkı şiir gibidir bu bakımdan fotoğraf, şiirdeki kelimelerin yerini objeler almıştır, objelerin anlamı kelimelerin sözlük anlamına, objelerin görsel formlarıysa kelimelerin ses özelliklerine-ahengine tekabül eder.  Anlam-biçim ikilisi her zaman olduğu gibi iş başındadır.

Tam burada anlamsal cazibenin sözlük anlamından çok çağrışım yükü etkisiyle belirlendiğini söylemezsem olmaz ama uzun açıklamalara, örneklemelere girişmeyeceğim zira açıldımı kapanmama ihtimali yüksek, uzun bir mevzudur.

Meselenin  püf noktası anlamı seçince biçimi kabul etmiş sayılmanızdır. Yani bir dozerin fotoğrafı çekildiğinde anlam tartışılmaz bir şekilde dozerdir ve görsel özellikler-biçim temel olarak dozerin  görüntüsüne bağımlıdır. Aynı dozerde bir balerinin yumuşak hatlarını  görmeyi bekliyorsanız…hayal kırıklığına uğramanız pek de zor değildir. Ama imkansız da değil tabi…sanırım:)

Benzer şekilde şiirinizin cümlesinde anlam olarak size “beklentilerimizden” kelimesi bu haliyle lazımsa ses-ahenk bakımından kötü durumdasınız demektir. Ahengi önemsiyorsanız tabi…Yahya Kemal’in ya da Haşim’in bu kelimeyi bu haliyle kullandığını pek sanmıyorum açıkçası…ama bu kelimeyle de ahenk tesis etmek mümkün tabi…sanırım:)

Fotoğrafın cazibesi iki farklı cazibenin etkisi altındadır : kadrajdaki öğelerin kendilerine ait cazibeleri ve fotoğrafçının bakış açısının kattığı cazibe… “Toplam cazibe bu iki cazibenin toplamı kadardır” diyemiyorum zira bu iki cazibenin etkileşimi tek boyutlu bir toplama işlemine sığacak gibi değildir, küçük bakış farklılıkları kelebek etkisi şiddetiyle sonucu ciddi şekilde değiştirebilir.

Birini elindeki kazmayı diğerinin kafasına tam geçirirken yakalamayı başardıysanız elinizde fevkalade cazibeli (cazip, çekici) bir fotoğrafınız var demektir, Pulitzer yolları falan açılır önünüze. Kazmayı altın noktaya koymasanız da olur, ışık parçalı da olsa, eksik pozlamış olsanız da pek sorun yoktur. Bu fotoğrafın cazibe kaynağı çok ciddi oranda kadrajdaki öğelerin cazibesinin etkisindedir, fotoğrafçı tarzını konuşturmasa da bu fotoğraf değerlidir. Beri yandan herkesin her gün geçtiği, gayet bilinen bir caddeyi o zamana dek hiç fotoğraflanmamış bir bakış açısıyla ilgi çekici bir şekilde fotoğraflamayı başararak da değerli bir fotoğraf çekmiş olabilirsiniz. Bu fotoğrafın cazibesi büyük oranda fotoğrafçının ürettiği bir cazibedir.

Kadrajında bir sanat eseri bulunan fotoğraflar için “bu fotoğrafa fotoğrafçının kattığı şey nedir, var mıdır, obje zaten güzel, fotoğrafçı ne yapmış peki?” sorusu tam burada hatırlanası bir sorudur.

2-      Perspektif seçilir.

Kadrajın seçilmesiyle bakış yönü ve açısının da seçildiğini kabul ediyorum.

Aynı kadrajı farklı noktalardan farklı odak uzaklığı değerleriyle, dolayısıyla farklı perspektif etkilerle oluşturmak mümkündür. Sonsuz sayıdaki perspektif etkilerden birisi seçilmek zorundadır. Çekim noktamız, odak uzaklığı değerimiz ve kadraj sınırlarını perspektif etkiyi belirleyen saç ayağı olarak düşünmek mümkündür. Objelerin çekim noktasına yakınlıkları, büyüklükleri, hikayemizde ne büyüklükte olmasını tercih ettiğimiz önemlidir, çekim noktamızı ve odak uzaklığımızı seçerek tüm bunlara karar vermiş oluruz.

3-      Diyafram seçilir, netleme mesafesi seçilir.

Odak uzaklığını ve çekim noktasını seçmiş olmamız net alan derinliği etkisi konusunda da tercih yapmış olmamız manasına gelir ki net alan derinliği tercihini tam olarak yapmamız için geriye sadece diyafram kalmıştır. Net alan derinliği hikayeyi ciddi şekilde etkileyebilen bir etken olduğu için diyafram seçimi de elbette ki mühimdir.

4-      Işıkla sohbet edilir, arka plan ikna edilmeye çalışır.

Çekim açımızı-noktamızı belirlerken göz önünde bulunduracağımız tek etken objelerin konumu ve perspektif değil elbette ki….Işık da çekim noktamızı belirlemekte ciddi etkilidir. Bir de arka plan var:) bu üç faktörün üçü size ayrı ayrı bir ideal çekim noktası tarif edecektir, şansınız varsa üç ideal nokta da aynı yerdedir:)

5-      Bulanmış su optimal düzeyde durulmaya zorlanır.

Ritm, altın oran, hareket etkisi, uyum, türlü çeşit kontrastlar, şemalar vs. gibi bir çok faktör çekim noktanızı-açınızı değiştirmek için size baskı uygulayacaktır. 4. maddede üç olan ideal çekim noktası adet olarak astronomik değerlere ulaşmak isteyecektir, kafanızı karıştıracaktır. Bu bir dünya noktadan birini seçip oradan yapın çekiminizi ve en iyi noktanın orası olduğunu, en iyi fotoğrafın sizinki olduğunu iddia edin…etmeyin ya da:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...