Toparlanmak, top haline gelmek gibi bir anlama geliyor olmalı…Bir araya getirmek manasına geldiğini biliyoruz da o bir araya getirilenlerin merkezden maksimum uzaklığı baştan sınırlandırılırsa ortaya küre şeklinde bir toplanma çıkıyor, yani top.
Bu kelimeyi icat eden türk atalarımız bin yıldan fazla bir zaman önce bize “bir araya getirdiklerinin en uzağında olanı bile görüş menzilin dışında olmasın” diyor yani…Topun çapı da görüş menzilimizden daha küçük olmamalı tabi ki bu denkleme göre.
Hımm…Kontrol yeteneği yüksek, şahin gözlü birisi kendisini ilgilendiren şeyleri bir basketbol topu şeklinde bir araya getirip onlara gayet de güzel hakim olabilirken basiretsiz ve beceriksiz biri (ebleh) o kendini ilgilendiren şeyleri tenis topu şeklinde bir araya toplasa bile hakim olamayabilir yani…
İşin ironik yanı da şu ki; o tenis topuna hakim olamayan eblehin bir araya getirdiği şeylerin önemli bir kısmı da kesin kendisini ilgilendirmeyen şeylerdir:)
Edip Cansever’in “masa” diye bir şiiri vardı, adam her şeyi masanın üstüne diziyordu tek tek, masa da hepsini çekiyordu ve şiir “masa da masaymış haa” diye bitiyordu.
Masayı topun dik açılısı olarak düşünmek mümkün. Adam masanın bir köşesindeyken o köşeden geçen köşegenin diğer ucundaki köşedeki şeylere lüzumundan fazla uzak kalır …ve bulunduğu yere en uzakta bir tek nokta vardır hep. Adam masanın merkezinde durursa kendisine en uzak şekilde duran 4 nokta bulunur. Top öyle değil ama…Adam akıllıysa, merkezde durursa, kendisine en uzakta duran sonsuz adet nokta bulunur ve o noktalar bir düzlem teşkil eder. Bu sebepten top iyidir ve bin yıldan eski (muhtemelen şaman) atalarımız bu bir araya gelme meselesini “dikdörtgenlenme” ya da “karelenme” olarak değil de “toplanma” şeklinde tarif etmiştir.
Masanın merkezinde duran ve en uzaktaki şeyleri 4 noktada bulunduran adama “akıllı” dedim demin. Top şeklinde bir araya getirip merkezde duran adamınsa sonsuz sayıda noktası var ki bu adama da “gerçek akıllı” diyelim o zaman. Zaten akıllı bi adamın masanın tepesinde ne işi olur!
<<<<<&a4 TANE NOKTALI MASA SONSUZ ADET NOKTALI TOP
Şimdi toparlanmakla ilgili büyük resmin nasıl olması gerektiğini iyice anladığımıza göre asıl mevzuya gelebiliriz. Asıl mevzu tasniftir, hatta tasnif bütün mevzuların anahtar kelimesidir.
“Masa” şiirindeki adam uzanıp pencereden sonsuzu falan koyuyordu masaya. Çok lüzumsuz ve akıl dışı bir tavır bu…Akıllı adamın sonsuzla falan ne işi olur. Zaten bir çok sonlu nicelik kendisini rahatlıkla alt edebiliyorken ayarı iyice kaçırıp sonsuzu masaya yerleştirmeye çalışmak düpedüz ahmaklıktır. “Sonsuz”u alacak bir top da yok zaten…Yani önce bir araya getireceğimiz şeyleri bizi ilgilendirip ilgilendirmediğine göre tasnif etmeli, bizi ilgilendirmeyenleri topa sokmaya çalışmamalıyız.
Mesela “kendi himmete muhtaç bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede” türünden bir çok insanın kendi basit meselerini çözmekte fena halde acizken sıra memleket meselerinde ahkam kesmeye gelince kaplan kesildiğini görmüşüzdür çok. Hadi bu abartılı oldu diyelim ki “vatandaşlık görevleri” olan vatandaşlar olarak ahkam kesmek bi bakıma görev de sayılabilir ayrıca…Ya hani kendisi fena halde akla muhtaçken ısrarla ona buna akıl verip onun bunun hayatını düzeltmeye çalışanları kastetmeye çalışıyorum da…kastedemedim bir türlü. Neyse işte, kendisini akıl dağıtmaya vakfetmiş bu kişiler abartıp başkalarının dertleriyle dertlenebilir de…uykusu kaçanına bile rastlamak mümkündür. İşte tasnif buradan başlıyor, bu sebeplerden mühimdir. Topun içine değişmek için senden hamle bekleyen mevzuları koyacaksın ki top gereksiz dolmasın.
Buraya kadarı kolaydı…seni ilgilendirmiyorsa koyma…iyi.
Ama kendi geçmişini nereye koyacaksın? O geçmiş senin şimdiki ve gelecek zamanınla ilgili olabilir de, olmayabilir de. Mesela artık içine düşülmesi manasızlaşmış geçmiş hüzünlerini neresine sokacaksın zavallı topun? İşte tam burada himmete muhtaç dedelikten kim kurtulabilir? Gamsızla arsızdan başka…Bundan sonraki “meli-malı” lı cümleler “arsız ve gamsız olmalı” şeklinde mi olacak? Yok artık!
Pek güzel pek bir analitik gidiyordu yazı, şekiller falan da iyiydi ama bu tasnif işi bozdu her şeyi…Bu yazı giriş ve gelişmeden ibaret kalacak sanırım…
Amaaan nebliim ben.
bende bir zamanlar top,yuvarlak ,küre yani toparlanma halini mi diyelim ne diyelim sanksritçe dilinde daire anlamına gelen mandala ile açıklamıştım kendime ...sonra onun ayrı bir dünyası olduğunu öğrendim ve fazla dalamadım içine ...... onu hatırladım okuyunca ..:)biraz egoist okur oldum bu yazında galiba kusura bakma :)
YanıtlaSil"mandala"nın daire anlamına geldiğini bilmiyordum ama çok sevdiğim bi parçanın adı, sayende anlamını da öğrenmiş olduk:)
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=AwS3VQPD9eM
aha bak bu parça, başları biraz sıkıcıdır ama sonradan güzel açılır:)
bu arada yuvarlak manasına gelen çok sevdiğim bi eski türkçe kelime var : değirmi
dağlarca çok kullanır bu kelimeyi, çok daha derin-ayrıntılı bişi sanıyorsun ama basitçe yuvarlak demek:)
nerden de bulursun ve bilirsin .. :) teşekkür ederim ........
YanıtlaSil