4 Temmuz 2011 Pazartesi

ZİYARET-Çİ

“Bir kuş konsa badi parmağıma” diye bi şarkı vardı ya…Ona benzer bir şey oldu dün.

Badi parmağıma konmak için fazla büyüktü kuş ki ben o parmağa “badi” demedim hiç, İstanbul türkçesine uygun olarak “serçe” idi o parmağın adı hep. Söz konusu kuş da serçeden hayli büyüktü zaten, güvercindi.

Benim en sevdiğim hayvan güvercindir. İki numarayı bilmiyorum ama güvercin açık ara birincidir.

Mübarek bir pazar günü (dün yani) öğleden sonrası olmamam gereken bir yerdeydim, evde tek başıma pc başında fotoğraf ayıklıyordum. Yapacak daha iyi bir işim olmadığından değil, yapacak daha iyi bir iş yapmak istemediğimden evdeydim. Evde olmasam bile olurdu, o pek afili “herhangi bir hiçbir yerde” olamadığım için ve fiziksel koordinatlara bağımlı, yer çekimine dahil bir yerde olmak zorunda olduğum için evdeydim. Evde olmak için herhangi bir yere gitmek zorunda olmadığım için evdeydim.

6. kattaki açık penceremin kenarına kondu. Öyle çok ilginç bir durum falan değil bu, denizliklerdeki kuş pisliklerinden ara sıra oraya kuşların konduğu bilgim dahilindeydi ama çerçevenin  ona göre daha emniyetli olan cam kısmına değil de açık pencere  tarafına konması o an için ilgi çekiciydi. Derhal monitöre bakmayı bırakıp kendisine bakmaya başladım, kafasını çevirip o da bana baktı, ciddi ciddi bakıştık bir süre. Uçar gider sandım ama gitmedi. Cesaretlenip “gel” dedim birkaç kez, ciddiye almadı normal olarak. Ama gitmedi de. Yüzünde ancak “kuş işte” diye özetleyebileceğimiz bir ifade vardır kesin ama bana öyle gelmedi. Hiçbir canlıya yakınlaşmadığım koca pazar gününde bana yakınlaşan tek canlıydı, kapıdan gelemediği için pencereden gelmişti. Kendimce farklı manalar çıkartmama bu durum sebep olmuş olabilir bilmiyorum. Ama ziyaret eder gibiydi, öyle bir güzeldi,  güzellik  içindeydi.

Dünya üzerinde üzerine en çok şarkı yapılmış kuş turnadır ve ben bu türkülerin imalatçısı ırkın standart bir üyesi olarak onun için “herhangi” olan bir pencereye konmuş bir güvercinin konduğu pencerenin benim evimin penceresi olmasından dolayı aptalca heyecanlanmış olabilirim. Heyecanım aptalca olabilir evet ama…benim pencereme kondu işte daha ne olsun! Dışarıdan oynayan çocukların sesleri geliyordu ama birbirlerine bağırıyorlardı bana değil, ben evde olmasam da bağırırlardı, o esnada bir yerlerde telefonlar-kapılar çalıyordu ama benim için çalmıyorlardı…Asla şikayetim yok,  günü evde geçirmek tamamen benim tercihimdi ama…o kuş beni ziyaret etti, evde olmasam konmayacaktı, evde başka birisi daha olsa da konmayacaktı o pencereye. O beni ziyaret etti, ben bunu önemserim ve hiç bir akıl beni bunun aksine inandıramaz!

Kuşlar özgürlüğün falan simgesidir. Saçmadır. Uçabiliyor olsalar da onlar da bizim gibi midelerinden yerçekimine bağlıdırlar, kimseyi uçuyor diye özgür addetmemek lazım. Bunu bildiğim için 4 yaş duyarlılığı ile ekmek içi ufalayıp pervaza serpmek aklıma gelmedi değil, ne bileyim biraz da su belki. Ama sadece aklımdan geçti, geçip gitti yani, oraya sanki bir menfaat için konduğunu vurgularmışcasına aramıza ekmek gibi su gibi süfli şeyler sokmak son derece onur kırıcı olurdu, bu terbiyesizliği ona yapmadım. “O gittikten sonra koyarım, canı isterse gelir yer içer.” diye düşündüm ve orada bulunduğu 5-10 dakikalık zamanı kendisine gülümseyerek geçirdim. Evet yaptım bunu, bir çoğundan esirgediğim için eleştirildiğim gülümsemeyi esirgemedim bu kalender arkadaştan. Kafayı falan yemedim, öyle hüzünlü-duygusal bilmem ne falan da değilim, depresyonda bile değilim... Bi arkadaşla birazcık hasbihal ettim o kadar. 5 dakikalığına durduk yere güzel bir şey oldu, 5 dakikalığına mutlu oldum, 5 dakikalığına yaşadığımdan iyice emin oldum. Güzeldi.

5 yorum:

  1. hep o güvercindir aç kalan,
    uzak duran hayattan.
    aşık olamayan.
    korkar çünkü sevmeye, değer vermeye.
    bir an olup istese de
    vazgeçer yine,
    gömer sevdiğini kalbinin derinliklerine... dizelerini anımsattı ...5 dklığına mutlu olabilmek , o günü mutlu geçirmeye yeterli bence..

    YanıtlaSil
  2. güzel bi gündü zaten de...o 5 dakika da iyi bonus oldu:)

    YanıtlaSil
  3. ama olmaz ki,bir daha gelmesi zor olan o güvercinle şöyle şıpın işi bir kahvaltı yapacaktın ...:) sizinki sessiz bir senfoni olarak kalmış ama yazınla bizede dinlettiğin için sağol :)

    YanıtlaSil
  4. senfoni değildi yaa, "dursun bu musiki-i semavi içinde saz, leyl-i tarabda bir dahi mızrab uyanmasın" makamında kısa bir semaiydi:)
    yazının içinde de söylediğim gibi kızarmış ekmek, peynir, reçel gibi süfli şeyler gayet sakil dururdu, musiki bitince normal hayata döndük:) ama gönüller bir:)

    YanıtlaSil
  5. sen saz semaisine meyilli gönül ,gönüller bir olsun :))

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...