Geçen haftadan bir haber. Aynen şöyle:
“48 yaşındaki Malcolm Jarvis iki kızı ve eşiyle birlikte nehir kıyısında yürüyüşe çıktı.
Bu sırada ailenin köpeği Bentley kazların peşine takılıp buz tutmuş nehrin üzerinde koşmaya başladı. Ancak buz kırılınca köpek kendini suda buldu. Sulara gömülmeye başlayan köpeğin yardımına ise sahibi yetişti.
-4 derece havada kıyafetlerini çıkaran Jarvis, buzda sürünerek köpeğinin sıkıştığı kırığa kadar ulaştı. Köpeğe ulaştığı sırada ikinci talihsizlik yaşandı ve Jarvis'i taşıyan buzlar da kırıldı.
Ancak suya düşen Jarvis, köpeği yakalayarak kıyıya çıkarmayı başardı. Kurtarma anı o sırada nehir kıyısında yürüyüş yapan Peter Lawson tarafından görüntülendi.”
Haberde ilgimi çeken şey içinde erkekliğin tarifinin saklı olmasıdır. O kadar ki “erkeklik nedir?” diye bir ders olsa o derste örnek olarak gösterilebileceğini söyleyebilirim.
Aile güzel güzel gezerken birden aileden saydıkları köpek aptalca bir kararla (köpek işte neticede) kendi hayatını tehlikeye atıyor ve kendisinde aile bütünlüğünü sağlama sorumluluğu gören baba -4 derecede soyunuyor, buzlar üzerinde emekliyor ve ailesini muhtemel bir travmadan kurtarıyor. Adam ailesinin huzurunun bozulmasını engelliyor bir başka bakış açısıyla.
Adamın kısa macerasında fiziksel güç, dayanıklılık, koruma ve güven bir arada. Evet adamda bir “erkek “gücü ve dayanıklılığı var ama bunu abuk subuk bir gösteriyle göstermiyor, işe yaradığı anda ortaya çıkartıyor bu fiziksel üstünlüğü ve ailesini gerektiğinde nasıl koruyabileceğini gösterip ailesine güven veriyor.
Kızlar bu sebepten babaları gibi koca arar, babalarına güvenirler çünkü.
Suya düşen ailenin köpeği değil de bebeği olsaydı bu güven verme bu derece yüksek olmazdı zira o zaman anne de hayatını riske atabilirdi, bir “kim olsa yapardı” durumu oluşurdu. Adamın hareketinde “köpek de ailedendir, ailemin bütünlüğünü bozdurmam” kararlılığı var. Gezintide baba olmasaydı, anne köpek için suya atlamazdı muhtemelen.
Bir erkeğin kendisini en erkek hissettiği an kadınını (ya da ailesini) koruduğu andır. Erkek genetiğinin özü budur. Kendisine kadından daha fazla miktarda verilmiş olan fiziksel gücün bir amacı mağara döneminde yabani hayvanları avlayıp ailesinin et ihtiyacını karşılamaksa diğer görevi de ailesini dış tehlikelerden korumak, gerektiğinde savaşmaktır. Evet, erkek doğası şiddet barındırır, görevi olan, işe yarar bir şiddettir bu. Bir kadın istediği kadar erkeğinin nazik, romantik vs. olması gerektiğinden bahsetsin, bir erkekten ilk beklentisi kendisini koruması ve koruyabilmek için de “erkek gibi erkek” olması, erkek gücüne sahip olmasıdır. (Erkek gücünden sadece fiziksel gücü kastetmiyorum, ruhsal güç de buna dahil, kararlılık, cesaret, azim, çalışkanlık vs.)
Peki ya güçlü olduğunu karısını döverek gösteren “güçlü” erkekler? Gücün kadın döverek gösterilmesi?
Böyle bir şey söz konusu değil…erkeğin bu tavrı gücün değil güçsüzlüğün ifadesidir. İçinde “gücün ancak kadına yetiyor” cümlesi gizilidir…bu cümledeki “ancak” da iktidarsızlığın ispatıdır. Kendisine kadınını koruması ve beslemesi için verilmiş gücü kadını üzerinde sınayan erkek gücünden şüphe duyan erkektir, bir zafiyet söz konusudur, güç hedefini şaşırmış, koruması gerekene zarar vermektedir.
Gerçek güçlü diye gücünü olur olmaz göstermeyene, kullanmayana denir ki köpeğini kurtaran adamın tavrı tam da böyledir. Karısını dövense kaba gücünü (aslında güçsüzlüğünü) olur olmaz sergilemektedir.
Çok didaktik oldu bu yazı, sevmediğim türden oldu ama söz açılmışken “kadına şiddet”le ilgili birkaç şey yazmasam olmaz!
Kadına el kalkar mı hiç? Kalkmaz tabi. Erkeğe kalkar mı peki???
Bu el kalkmaması cümlesini kurarken özellikle “kadın” diye belirtince sanki erkeğe kalkması normalmiş gibi oluyor. Bir saçmalık yok mu burada?
Misal 3 kadın bir olup bir erkeği bağlasa da işkence etse…hak olur mu? Peki o erkek iplerden kurtulup bunların üçüne de Allah ne verdiyse girişse…haksızlık olur mu?
Mesele yanlış takdim ediliyor. Kadının maruz kalmaması gereken ve maruz kaldığı bir fiziksel şiddet var elbette, okumuş etmiş kadınlar bile bu “iktidarsız erkekler”in fiziksel şiddetinden nasiplenebiliyor ama konu salt bir “kadına şiddet” şeklinde ele alınırsa eksik olur, konu biraz daha karışık…ve kanunsal- polisiye tedbirler yetersiz kalmaya mahkum.
Şiddet sadece fiziksel değil ayrıca, başka türleri var !
Kabaca sözel ve duygusal diye iki çeşit şiddetten daha bahsetmek mümkün.
Sözel şiddet; alay etme, dedikodu yayma, aşağılama, lakap takma vs.
Duygusal şiddet; sevmemekle tehdit, korkutma, öz güvenini zedeleme vs.
Şiddet kesin olarak kategorize edilemez ama fiziksel şiddet dışında şiddetlerin olduğu da yadsınamaz bir gerçek…ve bu şiddetleri kadın da pek güzel kullanabilir hatta erkekten daha iyi bile kullanabilir!
Bir aralar adamın karısıyla rızası dışında ilişkiye girmesi tecavüzdü değildi diye tartışmalar vardı, herkes bağrınıyordu falan…şahsi fikrim kadının rızası dışında ilişkiye girmek bir şiddettir hatta suçtur, bence de bu böyledir ama kadının istisnasız her gece başının ağrıması da bir şiddettir yahu:)Bu yalandan baş ağrıması suç kapsamına giremiyor ama:) Tabi ki suç kapsamına girmesin de…bunun da bir şiddet olduğunu görmek gerek.
Kadının erkeğe karşı şiddet olarak kullanabileceği o kadar çok şey var ki, bunları asla hafife almamak lazım…kadını hafife almamak lazım en başta.
Karışık yaa…oldukça eksik kaldı bu yazı ama tamamlamaya kalkarsam da çok uzar. “Konuya daha bütüncül bakmak gerek” diyorum sözün kısası, mevzu alabildiğine ayrıntılı ve karışık…ve gözü kadınla erkeğe dikip insanı gözden kaçırmamak gerek!
Nerden nereye geldim! Alışılagelmişin dışında bir yazı oldu benim için! Amaan bu da böyle olsun:)
Not 1 : Uygarlığın bize dayattığı davranış modeli bizim doğal yapımızla bir çok yerde çelişiyor. “İlkel olmayalım” derken doğamıza çok ters ve bizi ciddi yaralayan şekilde davranabiliyoruz hatta bizzat uygarlık denen şey bizi böyle davranmaya itiyor, ortada gizli bir terör var aslında ama…bu terörden bahsetmek birilerinin işine gelmiyor, yığınlar ise bu terörün farkında değil. Anlatması uzun…ama “Crash” filminde polis çevirmesine takılan zengin zenci çiftin başına gelenler bu dediğimi enfes anlatıyor, film de (finali hariç) muhteşemdir, tavsiye ederim.
Not 2 : Bir film tavsiyesi daha. Güç yerinde gösterilip, hakkıyla kullanıldığında nasıl insanı yücelten bir şey olurken, yersiz gösterilip haksız kullanıldığında nasıl tiksinti yaratan bir şeye dönüştüğünü anlatan bir film izlemek için bkz. “A perfect World” filmi. Bunu daha da çok tavsiye ederim.