- Neşeli bir şeyler yazmak lazım.
- Neden?
- Ne neden? Gamla kederle geçer mi yahu bu hayat, neşeli olmak lazım, keyifli bir şeyler yazmak lazım.
- “Keyif eşekte olur.” derdi dedem.
- Ne demek ki o?
- Bilmem. Anlamazdım ben de, hala da anlamış değilim.
- Ben bilmem, keyifli bir yazı gayet de güzel olurdu şimdi.
- Bir yazı nasıl keyifli olur? Arkasına minder de ister mi? “Keyifli bir fotoğraf, keyifli bir içecek, keyifli bir vırt zırt” ne demek ki? Nerenizden uyduruyorsunuz bunları? Uydurduktan sonra da beğenip sarmaş dolaş yaşıyorsunuz uyduruklarınızla. Doğrudan zina lan bu!
- Zina ne be! İyimser olmak gibisi var mı? Sen de olabilsen azıcık keşke.
- Sen kurtulduğuna eminsin, beni de kurtaracaksın yani. İyimserlik ne ki? Olanı olduğundan daha “iyi” görmeye şartlanmak... Sebep?
- Kötümser olmak daha mı iyi yani?
- Ortası yok mu bunun? Bu bişi bişi olma merakınız-telaşınız nedir sizin böyle arkadaş, illa bişi olacaz yani!
- Ya senin iyiliğin için diyorum ben.
- Hayır, iyiliğim için demiyorsun.
- Neden diyorum ya?
- Söylediklerine inanmaya çalışıyorsun. İnanmaya çabalıyorsun çünkü içinde bir yerler bunları red ediyor, saçma geliyor. Bana onaylayayım diye söylüyorsun bunları, ben onaylayınca inanmak için yeni bir sebebin olacak.
- Söylediklerimden emin değilim yani.
- Değilsin tabi, olma da zaten. Aklın bu ucuz felsefe bozuntularını reddediyor ama sen ısrarla inanmak istiyorsun çünkü inanmak hoşuna gidiyor. Yok her şey senin içindeymiş, istersen hep mutlu olabilirmişsin falan…Bu mantıksız şeylere inanabilmek için de beni kullanıyorsun şu an, benden onay bekliyorsun. Bir yandan da beni manipüle ediyorsun, benim üzerimden “iyi insan, iyilik yapan insan” ünvanını elde etme çabasındasın, aklın sıra vicdanını parlatacaksın.
- Tamam bir şey demiyorum madem. Ne yapmak lazım peki?
- Hayatı şanına yakışır şekilde karşılamak lazım.
- Nasıl?
- Olduğu gibi. Neyse o, çarpıtmadan ve sırasıyla.
- Ne sırası?
- Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürur, olamaz bir hanede mihman mihman üstüne…hanedekine saygı göstereceksin, ”sıradaki yaşanacak”a saygı göstereceksin, hiçbir “sıradaki”ni görmezden gelmeyeceksin. Dahası konuşmayacaksın, sadece yaşayacaksın. Mutluluk illüzyonlarıyla kafayı iyice haşlak yumurtaya çevirmenin ne gereği var ki?
- Ama o zaman…
- O zaman ne?
- O zaman hayata hakkını vermiş olmayız ki…evrene, hayata, diğer canlılara alaka göstermek lazım, her yeni günü selamlamak lazım, güne doğan güneşi selamlayarak başlamak lazım.
- Güneş hiç selamını aldı mı şimdiye kadar?
- Hayır ama……..
- Boş konuşma o zaman!
bugün hayat akışıma karşı kürek çekesim var...hiç olmadığım kadar öfkeliyim kendime ...ve nedense direk senin blogla belki soluklanırım dedim ,belki aynı öfkemin sebebini sende bulurum dedim ,sen de hayat ne kadan güzel değil mi demişsin ...bugün benim için değil çünkü kendimi kandıramıyorum...
YanıtlaSilsadece başlığı okuyup yorum yazmışsın galiba:) ben senle aynı dili konuşurum be arkadaşım, gel kürek çekelim akıntıya, sonra da o küreklerle hayatın kafasına vururuz:))
YanıtlaSil"Rasih."
YanıtlaSilYalnız tam eve geldim,dışarda bahar vsr,mslum güzel İzmir'deyiz, güzel bir gün geçirdim, yazayım bloga şöyle çiçekli böcekli bir şeyler, dedim, ama ne göreyim efervesan arkadaş tersinden almış,şimdi nazire yapar gibi yazmak da olmaz,tüh kaldı bizim mutlu yazı:)
Ama öyledir işin aslı, bir mutlusundur,ya da huzurlu,bir de tersi...Sırayla gider bu hayat, ve kabullenip sırayla yaşarsın:))
senin sıranda mutlu şeyler varsa engel olmaz bu efervesan sana:)
YanıtlaSilİnşaallah senin ve yorumcu arkadaşının da sırası çabuk gelir :)Cahit Sıtkı modundayım: Cümlenin sağlığına duacıyım:)
YanıtlaSilcahit sıtkı'nın her mihneti kabul eder hallerinden gayrı şöyle halleri de vardır ama :
YanıtlaSilBir akşam ilk olarak ağladım,
Bekar odamın penceresinde.
Hani ev bark? Hani çoluk çocuk?
Ne geçti elime bu hayatın
Meyhanesinde, kerhanesinde?
Yatağım her gece böyle soğuk.
Saadet bu ömrün neresinde?
biz mütevekkil bir şekilde bekleriz sıramızı:)
Ama'ya gerek yok üstad, işte o da sıraylan geçmiş hayattan:)
SilBaktım Viki'den, hazret pek bohem yaşamış. Sonra da son pişmanlık babından bu mısraları döktürmüş:) Sen bakkal Remzi amcanın helal süt emmiş kerimesi Behice'yi beğenmeyip Beyoğllarında sürt,sonra da evim-barkım yok diye şiir düz:))Gözümden düşürttün be usta, C.Sıtkı'yı :)))
Silbak o şiiri copy-paste edecekken şu şiir ilişti gözüme, konuyla pek uyumlu gibi geldi:)
YanıtlaSilGECE BİR NETİCEDİR
Renkler çekildi işte simsiyah bir saraya
Birbirine müsavi artık her şey: Gecedir.
Geldi minarelerle kuyular bir hizaya;
Ya her şey dev gibidir, yahut her şey cücedir,.
Bir sular hücumudur ansızın hafızaya
Bu, başlayan, belki de biten bir işkencedir.
Kafalar ayna gibi şimdi bir muammaya
Bu, içinden çıkılmaz bir müthiş bilmecedir.
Korku bir kokudur ki karışmış bu havaya,
Ve sükut bir çığ gibi büyüyen düşüncedir.
Şimdi her kımıldanış usulca, sessizcedir.
Bir torba tutmuş gibi boşlukta bir el güya
Gülen, ağlayan başlar düştü aynı torbaya,
Gece bir sebep değil belki bir neticedir.
Bu şiir vardı bende hatırladım.Madem gam hanende imiş,al bu da benden olsun :) ÖMRÜMDE SÜKUT
SilÇıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl
İpekli mallarını kimseye göstermeden
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden
Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek
teşekkür:)
YanıtlaSil