Akıl bulaştığı her şeyi kusurlulaştırıyor ki bulaşmadığı şey de yok gibi…Aklın bulaşıp da kusurlulaştıramadığı tek şeyse mağlubiyet.
Kadınlar ne ister? Tercih edilmek ve tercih edenler arasından seçim yapmak isterler. Bir de garanti isterler. Tarih öncesinden devraldıkları genetik kodlardır bunlar. Güzel görünme gayretleri tercih edilme isteğinden, dillerinden düşürmedikleri özgürlük isteği de tercih edenlerden birini seçme özgürlüğünden başka bir şey değildir. Garanti isteklerinin kaynağı da hamilelikte çocuğu kendilerinin taşıyor olmasıdır. Bu sebepten kadın defansif, erkek ofansif olmak durumundadır.
Bu eğilimler sadece karşı cinsle olan münasebetinde değildir, tüm davranışlarına yaygındır.
İnsanların iki temel itkisi var; hayatta kalmak ve üremek. Tarih öncesinden devranılan genetik kodlar gereği her iki itki için de erkek lazım kadına ki bu sebepten bir kadının kendisini “en kadın” hissettiği an erkeği tarafından korunduğu andır. Erkeğin de “en erkek” olduğu an kadınını koruduğu andır.
Koruma meselesinden dolayı tercih edilecek erkek güçlü olmalı, garanti meselesinden dolayı da kararlı-cesur olmalıdır…ya da öyle görünmelidir!
Entelektüel birikim arttıkça tarih öncesinden gelen genetik kodların etkisi azalır ancak asla kaybolmaz. Entelektüel etkilerle hareket eden bir erkek kararlılıktan uzaklaşır zira düşünme yeteneği yeni ihtimaller-handikaplar tarif edebilmesine ve dolayısıyla kararsızlığa sebep olur. Hiç kimseyi beğenmeyen hoş bir hatunu cahil cesaretine ve kararlılığına sahip bir kıronun kolunda bu kadar sık görmemizin altında yatan sebep budur.
Bu söylediklerim histrionik kadınlar için özellikle geçerlidir.
İnsanların sürekli bahsettikleri şey bünyelerinde eksik olandır. Aptal olduğunu düşünen biri sürekli zeki olduğunu ima eder mesela. Anahtar kelime “şüphe”dir. Zekasından şüphesi olan kişi zeki olduğundan dem vurur ki zeki olduğuna başkaları inansın, o inananlar da kendisini inandırsın. “Ben zekiyim.” iması “Evet sen zekisin.”i duyma beklentisinden başka bir şey değildir.
Gerçekten güçlü olduğuna inanan güçlü görünmeye çalışmaz, gerçekten güzel olduğuna inanan güzel görünmeye çalışmaz vs.
Gerçekten güçlü olduğuna inanan güçlü görünmeye çalışmaz, gerçekten güzel olduğuna inanan güzel görünmeye çalışmaz vs.
İnsanlar aşk değil ilişki isterler ki bu ikisi birbirinin zıddıdır, malum vuslat aşkı öldürür. Aşk seratonini (mutluluk hormonu) azaltır, insanlarsa mutlu olmak ister yani seratoninin artmasını ister. Bu sebepten bir aşk varsa derhal vuslatla boğulmak istenir.
Aşk varsa aşık dilden düşürülmez, aşk da ilişki de yoksa aşk dilden düşürülmez, ilişki var aşk yoksa dile vuracak bir şey yoktur zira rahattır insan.
Aşkın en iyi besleyicisi imkansızlıktır.
Aşk hayatın en büyük anlamıdır. Anlamla mutluluk bir arada bulunamaz. Aşk mutsuzluktur. Aşkın seratonini azalttığı için mutsuzluğu körüklediğini fiziksel ispat kabul edersek bu 3 cümleyi de düşünsel ispat olarak kabul edebiliriz.
Benzer şekilde insanlar özgürlüklerinin artmasını değil azalmasını isterler, teslim oldukça güvende hissederler. Özgürlük; belirsizlik ve kaybolmuşluktur. İnsan doğası bu ikisini de sevmez.
Dünyayı erkekler, erkekleri kadınlar yönetir. Yani erkekler taşeron, kadınlar asıl olandır. Hayat uniseks değilse kesinlikle kadındır.
İnsanın en temel eğilimi tanrı olmaktır. Kontrol-iktidar manyaklığının sebebi budur.
İnsanın hayat enerjisi olmuş- olmakta olan güzel şeylerden değil, gelecekte olması muhtemel güzel şeylerdendir.
İnsanı en bozan şey belirsizliktir. Bu yüzden derhal yargıya varma eğilimindedir insan. Aptal saptal önyargıların varlık sebebi budur, ön yargılar insanı belirsizliğin zulmünden korur.
anladım ,şimdi uniseksin nerden geldiğini :))
YanıtlaSil