26 Mayıs 2017 Cuma

PAHALI BİR HAYAT

Bir tartışmanın ortasındaydık ve ben “asıl belirleyici olan tercihler değil şartlardır” diyebilmek için balıklarla karıncaları örnek verdim. Hani şu meşhur “sular yükselince balıklar karıncaları, alçalınca karıncalar balıkları yer. Kimin kimi yiyeceğine balıklar-karıncalar değil  sular karar verir” düsturu…ve devam ettim, o düsturu bizim mevzuya getirmeye çalışıyordum…ama anladı lafın nereye geleceğini, atladı kesti beni, şöyle bir konuşma sonra:
O: Hiç yok öyle bir şey. Belgeselde gördüm ben, sular bitmişti neredeyse, balıklar çamurun içindeydi, çamurdan sıçrayıp sıçrayıp daldaki böcekleri yakalıyorlardı.
Ben: Ya ne ilgisi var? Bu dediğim genel bir şey, o dediğin balıkları görmedim de istisnadır onlar.
O: İstisna falan bilmem, senin teori çürüdü.
Ben: Ya neyse, unut balıkları, belirleyici olan şartlardır demek istiyorum ben, yani tercihlerimiz öneml…
O: Hayır, konuşamazsın, en başta verdiğin örnek yanlıştı, bundan sonra söyleyeceğin her şey yanlış, çarpı sıfır yani, buradan devam edemezsin.
Ben: Ya tamam da ben demek istiyorum ki…
O: Hayır ya başka bir şey bul, balık teorin çürüdü.
Ben: Ama…

Gerisi yok. Zekasını böyle bel altı demagoji yumrukları için kullanmaktan çekinmeyen birinde zekanın bu kadar yoğun bulunması ne büyük haksızlıktı! Resmen terlerdim derdimi anlatamadığım için, Allah’ım anlamak istemediğinde O’na bir şey anlatmak ne kadar zordu!..ve bir şeye ikna etmek.
Aynı zamanda da çok kolaydı O'nu ikna etmek. Acayip kolaydı hem de, ateşlemek için tetiğine dokunmama bile gerek olmayan silahlarım vardı çünkü. Onun da vardı.

İnsan antisosyal bir varlıktır ve şiddet en öz lisanıdır. Beka tedbiri için bahşedilmiş bize bu şiddet yeteneği fakat beka dışında sebeplerle de şiddet kullanmak en temel alışkanlıklarımızdandır.
Şiddet deyince sadece fiziksel algılamayın, sözlü şiddet, duygusal şiddet, psikolojik şiddet gibi çeşitleri var bu işin. Laf sokmak da şiddettir, parmak sallamak da, surat asmak da. Bir annenin yaramazlık yapan 2 yaşındaki çocuğuna “ama bak öyle yaparsan seni sevmem sonra” demesi muazzam bir şiddettir mesela çünkü çocuk gerçek sanır o tehdidi!
“Öyle yaparsan annen olmam sonra” diyeni bile var… ayarı çok kaçmış bir şiddet bu, dövmekten çok beter bir şiddet.

En güçlü şiddet silahlarından biridir sevgi,  “ateşin, cımbızın” veremeyeceği acıları tek başına üretebilir.
The Green Mile filmindeki katil, küçük ikiz kız kardeşleri birbirlerine olan sevgilerini kullanarak sessizleştirir, “bağırırsan kardeşinin canını yakarım” der ikisine de…ikisi de kardeşinin canının yanma korkusuyla katile istediği sessizliği verir, ikisi de ölür...
Filmin ana fikridir bu zaten, böyle bir şiddetin var olabildiği dünyada var olmak istemeyen…ölmek isteyen John Coffey’nin hikayesidir dinlediğimiz.
John Coffey görüntüsünün hilafına bu dünya için fazla narindir.

Pek çok ebeveyn çocuklarının canına onları çok sevdikleri için okur mesela. Hakkında kitaplar yazılmış çok mühim-derin bir konudur bu. Ebeveynlerin çocuklarına verebileceği en değerli şey onlara kendileri olma imkanını tanımak, desteğini sunmaktır…ama işler böyle yürümez.

Eğer sevgi bir şiddet silahıysa aşk bu işin atom bombasıdır. Öyle yapman gerekiyordur, aklın-gözün çok açık söyler ne yapman gerektiğini ama yapamazsın çünkü çok seviyorsundur…gitmen gerekir ama gidemezsin çünkü ayakların yoktur…gibi.

Ayaksız ve akılsız bir ram olmanın ifadesidir aşk, Şeytan nasıl ateşten yaratılmışsa aşk da şiddetten yaratılmıştır ve aşka düşen kendini şiddete açar. 
Helen Fischer’ın dediği gibidir: Hiç kimse aşkın içinden canlı çıkamaz.

Şu münasebetsiz karikatür açtı bu konuyu.
Zamanında buraya bir melankomik not olarak düştüğüm şu cümleyi anımsattı bana:
Bir insan ki zekayla muhayyilenin veled-i zinasıdır…Kesinlikle kork hatta uzak dur mümkünse. Sıkıysa da sevme!

Bu notu doğrudan o “ışıltılı muhayyile ile zıpkın zekanın veled-i zinası kişi”yi düşünerek yazmıştım.

Sıkıcı olmayan konuşmalar çok pahalı...
İlham veren bir konuşmanın bedeli ise aşırı yüksek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...