18 Ağustos 2016 Perşembe

GERÇEK YÜZ

Erkekleri çileden çıkartıp “Buymuş işte gerçek yüzün.” diye hönküren bir kadın modeli var. (Bir twitten mülhem bu cümle) Bu modelin erkeğinden de var tabi de kadınlar daha mahir bu konuda.

Çileden çıkmışlığım birden fazla keredir. Etki-tepki-etki-tepki derken hakikaten başka bir “şey”e dönüşüyorsun. Çileden çıkarken çileden çıkartmak da eşyanın tabiatı gereğidir tabi, uzmanlar buna “tepkisel davranış” diyor…ama benim asıl takıldığım o “gerçek yüz” meselesi.

O gerçek yüz, kriz varkenki yüz müdür yoksa yokkenki mi? Kopyacı zekalar hemen “varken tabiiii” diye atlar biliyorum ama kazın ayağı öyle değil, sürekli krizler içinde yaşayalım diye yollanmadık ki bu dünyaya. Ki kriz hali devamlılık arz ediyorsa o duruma kriz denemez.
Açıklama:
Kaos: İki düzen arasındaki düzensizlik hali….yahut iki kararlı düzen arasındaki kararsız düzen. Bir bakış açısıyla kararsızlığın, karmaşanın kendisi de kendi içinde kararlı bir düzendir. Kararsızlıkta kararlı bir düzen, türbülans. Nereden baktığınıza göre değişir gerçeklik.

Hah işte, hayat denen şey bi kaos bi değil bi kaos bi değil diye akıp gittiği için o “gerçek yüz” analitik bir bakış açısıyla bu iki halin ortalamasıdır. Ya da “gerçek yüz” diye bir şey yoktur.

Ama…Açken yiyecek alışverişi yapma, mutluyken söz verme, öfkeliyken karar verme…şeklindeki nasihate göre “gerçek yüz” diye bir şey var. “Açken sen, sen değilsin” diyen reklam da var! Lan iyi de açken ben, ben değilsem kimim ki?
O nasihat faydayı yücelten bir rasyonelitenin ifadesidir, o reklam da bu rasyonelliğin kurumsal reklamıdır. Gerçek hayatsa bu ikisini de yedikten sonra midesinde hala yüksek bir boşluk barındırandır.

Tek boyutlu bir aritmetik kafayla “ben kimim?” sorusunun rejimler değiştikçe değişen cevabını anlamak imkansızdır. Ne olduğunu, neyin içinde olduğunla birlikte düşünmek zorundasın.

Nymphomaniac filminde bir çeşit yargıç rolündeki birisi, yaşı artık kemale ermiş birinin içindeki pedofiliyi keşfeder. Adam pedofildir ama o yaşına dek bu günahı hiç işlememiştir. Ahlaki, vicdani sebeplerden yahut korkudan, sebep önemsiz, işlememiştir…adamın içinde şeytan vardır ama hiç harekete geçmemiştir. Yargıç kişi, cezalandırma imkanına sahipken kendini bunca sene tutmayı başardığı için ödüllendirir “sanık”ı.

Tamam, pedofili çok uç bir örnek, çok daha küçük şeytanlardan bahsederek soruyorum: içimizdeki şeytan envanterinden haberdar mıyız?
Bizde hiç olmadığını sandığımız şeytanların uygun ortamı bulduklarında ortaya çıkmasının bizde yarattığı şaşkınlık…o envanterden habersizliğimizin ispatı olabilir mi?
Mesela ben, fena halde kıskanç olduğumu 35 yaşımda öğrenmiştim ki kendimi “hiç de öyle değilim” diye tarif etmiştim onca yıl. Yani, kıskanmamın makul karşılanacağı haller içinde bulunmuştum ama hiç kıskanmamıştım, hatta kıskanmayışım sorun olmuştu!.. Kıskanmaya değer bir şeyim olunca nasılll da kıskanç olduğum ortaya çıkıvermiş işte, olay bu.
Ya 34 yaşımda ölseydim? Hoca cemaate “kıskanç bilir miydiniz?”diye sorsa cemaat yüksek sesle “hayıııır!” diye bağırırdı. Artık bağıramaz!
 45 yaşında farkına varacağım bir şeytanı içimde gezdirip duruyor olabilir miyim peki?

Netice-i kelam; birbirini takip eden gayet laminer akışlı günler içinde diyorum ki:
Şeytanlarımız da bize dahildir, “ay ben öyle yapmazdım” tarzı cümleler insanı mutlu eder ama bu mutluluğun kaynağı geri zekalılıktan başka bir şey değildir.

Etkiyi tanımadan tepkiyi ön görmek…işte bizim geri zekalı özetimiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...