21 Ocak 2016 Perşembe

FAKE SÜTLAÇ

Eski okuduğum bir kitabın arasından biraz sonbahar çıktı.

Sene bilmem kaç, bölük komutanıyla beraber eğitim alanındayız. Ağaçları göstererek bana “şu gazelleri toplat.” dedi. Otomatik olarak “emredersinizkomtanım” dedim de sorun vardı…gazel neydi? Baktım sonra oraya, burada toplatılacak ne olabilirdi? Dökülmüş kahverengi çam yapraklarını kastediyordu herhalde. Gazel deniyormuş demek onlara, toplattım askerlere ben de. Kışın yapraklarını dökmez bir ağaç olarak bilinen çamın niyeyse döktüğü yapraklara “gazel” diye isim takmışlar. Sonbahar mı ki bu, hüzünlü bir şey sanırım. Belki de değildir. Neden sormamışım acaba “gazel ne ki?” diye. Aynı bölük komutanıyla bir dünya futbol muhabbeti yapmışlığımız da o senedir. Dünya kupası vardı, adam hiç bir maçı kaçırmadan izliyordu. Bense tek bir maçı bile izlememiştim. Sabahları gelir yanıma sorardı, mesela “gördün mü akşam Danimarka’lıları?” diye.  Hımm, Danimarka’nın maçı varmış demek, kimle acaba? Onu konuşturarak öğrenirdim. O bir takımı övdüğünde ben de onunla birlikte överdim ama abartmazdım, berabere kalınmış olabilirdi. Konuştura konuştura maçın sonucunu da öğrenirdim. Bunları öğrenebilmek için yorumlar da yapardım, hep onun konuşması olmazdı. Koca bir dünya kupasının bilmem kaç maçını beraber kritik ettik böyle, bütün maçları izlediğimi sanıyordu, kupa bitene kadar çakmadı hiç bir maçı izlemediğimi, hatta kimlerin kupaya katıldığını bile bilmediğimi. Ya futbol izleyen adam olmak istiyorum aslında ben de 90 dakika çok uzun, sıkılıyorum. O değil de, niye öyle etmişim ki acep, futbolla ilgilenmemek suçmuş gibi saklamışım adamdan. Adlarını unuttuğum insanlarla koyu sohbetlere dalıp bir şekilde adlarını onlara söylettirerek öğrenmelerim de var. Ne tuhaf zevklerim var! Aynı bölük komutanıyla saatlerce tarih sohbeti etmişliğim de aynı senedir. Kafayı “Osmanlı neden battı?”ya takmış. Defalarca tane tane izah ettim neden battığını ama o hala aynı yerdeydi. Yanında sigara içmeme de izin vermezdi, odasında 4-5 saat mahsur kalmışlığım çoktur. Sohbetimi seviyordu galiba… Böyle tuhaf askerlik anılarım var. Çok daha tuhafları da var ama anlatmicam.

Konu neydi? Sonbahar. Hah işte kitabın arasında bir kaç senelik sonbahar buldum biraz. Hoşbeş ettik az. “Dikkat et kendine” dedim. “Bilmukabele beybi” dedi. Sonra kitabı yerine koydum. Dolapta sütlaç vardı, yedim, şekeri azdı ama iyiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...