9 Ocak 2010 Cumartesi

level of ha!

meraba muhterem günlük...bay blog ya da bilmiyorum.
sonu g ile biten bir kelimenin türkçe kafasıyla günlük olarak algılanması, mümkünlüğü sınırlı bir şey olmalı. ayrıca günlük utangaç ve delil ihtiva ettiği için saklanması gereken bir şeyken blogun kimyasında teşhircilik var. anadolu'nun ücra köyünden hasibe olarak çıkıp almanya'da bir genelevde yine hasibe olarak çalışmak gibi bir şey gibi bu, yarım kalmış bir dönüşüm.
en derin felsefik tavrımı sergiliyor ve diyorum ki : her neyse.
(günlük olsa böyle artis artis yazmazdım, hasbelkader şaşkının biri tutar da okur diye nasıl da tumturaklı cümleler peşindeyim! rezil ben)
akşam benim evde parti var, bu sebepten dolayı yarım saat sonra falan da çıkmalıyım gün ışığı görmeyen bu depresyon yuvası ofisten. 40 metrekare burası ama basık tavanından ve gün ışığı almamasından ötürü insanın enerjisini derhal sömüren bir yapıya sahip. monitörden doğru bakıyorsun dünyaya mecburen. neyse konu bu değil di mi? konu ne peki?
işler kötü:( makinelerin yarısı duruyor...konjöktür gereği bu günlerin böyle olması normal iken bir hafta içinde işlerin coşması gerekiyor. "ya coşmazsa" gerginliği var içimde. işlerin durumu tencere gibi. içindeki yemek ne kadar güzel olursa olsun tencerenin durumu fenaysa (pisse, delikse ne bileyim kötüyse işte) yemeğin niteliğinin hiç bir önemi kalmıyor. başıma gelen güzel bir şeyin güzel olduğunu da fark etmiyorum bu durumda. başıma pek öyle güzel bir şey falan da gelmiyor zaten...başka bir organıma da gelmiyor:p şu piyango bana çıksaydı misal. tamam bilet almadım ama çıksaydı işte. piyango çıkması konusunda insanlara bilet alanlar ve almayanlar diye ayrımcı gözlerle bakan zihniyeti kınıyorum...
ha bak bu kınamak güzel bir mevzu. sen kınıyorsun da zihniyetin umrunda mı ! senin kınaman senin kendini tarif ve uzay boşluğu içinde bir konumlandırma çabanla alakalı, bu boşlukta beyhude yere hacim kaplamadığını ispat çabanla alakalı. peki zihniyetin umrunda değilse bu çaba boşuna ve varılacak sonuç sağlıksız olmuyor mu? hiç bir kurbağayı ürkütmeyeceğinden emin olduğu taşı neden atar ki insan. daha beter taşlar da var. "işkembe mi, ıyy ağzıma sürmedim, nasıl içiyorsunuz onu yaa" veya "hiç seyretmedim kurtlar vadisi'ni, seyretmem de" gibi... yaptığı değil de yapmadığı bir şeyi kişiliğinin parçası olarak lanse etmek piyasalarda çok sık görülen (ve normal kabul edilen) bir faaliyet olsa da zavallılıktır, normal de değildir. karizma denen şeyi tesis ve takdim için havalı bir pozisyonda durmak ya da bakmak yetmez, bişiler yapmak lazım:p

3 yorum:

  1. Ya bismillah dedin ve çıka çıka bu mu çıktı :) Neyse aman diyorum sakın vazgeçme. Bu arada yazının heryeri bu hüseyin'in yazısıdır diyor :)
    Devamını bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  2. ne de güzel söyledin...çıka çıka çıkan bu işte:)) başka söze ne hacet:) alakana teşekkürler sanem:)

    YanıtlaSil
  3. süper olmuş arkadaşım ve Sanem Hanım'a yazının Hüseyin yazısı olduğu konusunda katılmamak mümkün değil :)peşindeyim, seni izlemeye devam ediyorum :)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...