İnsan zihni belirsizliği sevmez çünkü belirsizlikte
bekasına tehdit vardır. Hakikati olduğu gibi heterojen ve degrade geçişli değil
de homojen ve keskin geçişli olarak görmek istemesi de bundandır. Her şeyi
olduğu gibi görmeye çalışan mutsuzlarla (realist) görmek istediği gibi gören
mutsuzların (romantik) bir arada yaşamasına da hayat diyoruz. (Yanlış yazmadım,
insan dediğin mutsuz bir şeydir)
Yani yargılar kesinliğe yaklaştıkça gerçeklikten uzaklaşır, kısa-basit-bilinen
bir şeydir bu…
Ama;
Eşyanın tabiatındaki fluluğun aksine kesinlik arz ederken
gerçekliğine halel gelmeyen şeyler var ki yazının konusu da budur.
Çocuk düşer, canı yanar, annesine bakar. Annesi “aman
yavrum düştü” diye ünlerse ağlamaya başlar ama annesi gülerse o da annesiyle
güler.
Anne teselli çeşmesini açarsa çocuk içer, gülerse güler, basit. Çocuğun
bunlardan birini seçtiği bir “o an” vardır ve seçimde annenin tavrı önemlidir.
Ha tabi çocuk fena düşerse anasına manasına bakmadan feryadı koyverir o ayrı,
bazı dertler gerçektir, bazıları edinilmiş derttir nitekim.
Aşık olurken de bir “o an” vardır, verilmiş karardır aşk,
bir şeyin karşısında durur kendini bırakır ya da bırakmazsın. İşin tuhafı bünye
bu kararı alır-uygular da sana söylemez, farkında olmadan zokayı yutmalar da
vardır, kendini aşık sananların aslında öyle olmadıklarını anlaması da.
Annesinin açılmış kucağına ağlayarak atlamak ya da anneyle
birlikte gülmek…her ikisinde de çocuğun menfaati var, her ikisi de sıkılmaktan
iyidir çünkü! İnsan dediğin menfaatini kovalayan bir şey zaten, bu hesapla demek
ki aşık olmakta da olmamakta da menfaati var...
Bahsettiğim “o an” kesinliğinin objelerin-olayların kimyasında
değil de insanın o kimyayı karşılama biçiminde… daha da doğrusu mevcut gerçekliği
vesile bilerek bir şeye dönüşme ya da dönüşmeme kararında… olduğunun farkında
olmak lazımdır.
7 saniye kuralı diye bir şey varmış intihar işinde, şahıs
kesin olarak intihara karar verdikten sonra 7 saniye içinde eylemek geçmek
zorundaymış.
7. saniye sonunda hala bir şey yapmamışsa topladığı cesaret dökülüveriyormuş ve
sıfırdan cesaret toplamak zorunda kalacağı yeni bir döngüye giriyormuş.
Eh, aşka benziyor bu 7 saniye işi, kendini bıraktığın ya da bırakmadığın bir “o
an” var… yalnız aşkta süre 7 saniyeden kısadır bence:p
İstifa kararı, boşanma kararı, uzun uzun yazdıktan sonra “gönder”e
basmak vs. örnek çok.
Hepsinin içinde 7 saniyeye sıkışmış bir “o an” var.
Can sıkıntısından dağın tepesindeki kayayı yuvarlayan
şahıs; kayanın düşmesi bitince yine sıkılacaksın… biliyorsun değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder