“İçinde acının sirayet etmediği bir
bölge kalmışsa, acı çekmiş sayılmazsın” gibisinden bir cümleydi, bir kitap
cümlesi… okuyunca okumaya ara verdiren cümlelerden… verdim işte ben de.
Acıyı yüceltmek yahut amaç edinmek saçmadır çünkü acıyı davet etmek acının varlık sebebine ters düşer, acıyı manasızlaştırır böyle bir tutum. Acıya koşulmaz, acıya gidilmez, acı ancak misafir edilir. Misafirliğin belli kuralları olduğu da herkesin gayet iyi bildiğidir.
Acıyı yüceltmek yahut amaç edinmek saçmadır çünkü acıyı davet etmek acının varlık sebebine ters düşer, acıyı manasızlaştırır böyle bir tutum. Acıya koşulmaz, acıya gidilmez, acı ancak misafir edilir. Misafirliğin belli kuralları olduğu da herkesin gayet iyi bildiğidir.
Daha baştan alayım.
Acının varlık sebebi dönüştürmektir. Dönüşüm diye yeni
binalara yer açmak için eski binaları yerle bir etmeye diyorum, çokça enerji
çokça sebep gerekir böyle bir yıkım-inşa faaliyeti için, işte acı bu sebepleri
tek tek karşılayandır.
Gavurların “yeniden” manasına gelen bir “re” eki var,
pek sevimlidir, reform, reorganizazsyon gibi, işte bu “re”nin anası acıdır, o
doğurmuştur.
Bununla birlikte…
her devrim çocuklarını yer.
Yer çünkü yemek zorundadır. Devrim kendisini doğuran
soruları kendine sormaya mecburdur, doğası böyledir, yamyamlık
eder, sonunda ölüm olsa bile… ki her ölüm bir “yeniden doğum”dur.
(Rebirth)
Tüm bu dönüşümlerin gerekçesi de hep aynıdır: acı.
Rahat insan hareketsiz olur, acısız insan yer değiştirmez, ondan da bir halt
olmaz.
Kitap cümlesinin dediği de bu işte, eğer devrim
statükoya sırnaşmışsa gerçek değildir çünkü bünyede acının sirayet etmediği
bölgeler kalmıştır… kalmamalıdır… çünkü gerçek bir devrim ancak katıksız bir
samimiyetle mümkün olabilir, katıklı samimiyetse politik ve pragmatisttir. (Pis
şeyler)
Çünkü; bunca riyanın kol gezdiği dünyada... bunca riyakarın bu kadar tok olduğu dünyada... hala pazarlığa açıksan... sen de riyakarsın.
Çünkü; bunca riyanın kol gezdiği dünyada... bunca riyakarın bu kadar tok olduğu dünyada... hala pazarlığa açıksan... sen de riyakarsın.
İnsan, mutlu olma isteğinden kurtulmadıkça kendi
olamaz.
İnsan, kendi olma isteğinden kurtulmadıkça da kendi
olamaz.
Ve nasıl acıyı davet etmek ahmakçaysa kovmak da öyle
ahmakçadır… sadece geldiğinde güzel misafir etmeyi bilmek gerekir o kadar.
Ego kesiklerini acı zannetmek çok yaygın bir yanlıştır.
Ego kesiklerini acı zannetmek çok yaygın bir yanlıştır.
Acı çekmek genelde arzu edilmeyen türden bir
kabiliyettir ve insanın alamet-i farikasıdır. Herkes acı çekemez çünkü herkes
insan değildir.
Dönüşmek, her kulun yazgısındaki ortak madde değildir.
Dönüşmek, her kulun yazgısındaki ortak madde değildir.
Sıradaki parça işe egosunu karıştırmadan tertemiz acı
çekme yeteneğine sahip ehl-i yas devrimperver ruhlar için
gelsin:
https://www.youtube.com/watch?v=t4DNY4bgtXM
https://www.youtube.com/watch?v=t4DNY4bgtXM
Sıradaki şiirimiz de ego kesiklerini acı
zanneden portatif ruhlar için geliyor:
Düşünme, arzu et sade,
Bak böcekler de öyle yapıyor.
Orhan Veli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder