17 Aralık 2018 Pazartesi

TO BE OR NOT TO DIR DIR DIR


“Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun” diye sormuş Muhyiddin İbn-i Arabi.

Yaratıcı drama şeysinde oradaki herkesi tek bir kelime ile tarif etmem istenmişti de bir kız için “sinyal lambası” demiştim, bozulmuştu kız... çünkü haklı olduğumu biliyordu.

Var olmak yetmez var olduğuna ikna edilmen lazım, yani önce başkalarının inanması gerekiyor var olduğuna.

Yaptığımız şeyi Instagram’da paylaşmamışsak yapmış sayılmaz mıyız?
Hepimiz bi çeşit Banu Alkan mıyız? Amenna.

Doğayı sevmemiz şundan:
Bizi kimse görmüyorken gidip dereyi ellemek yahut yüzümüzü rüzgara yalatmakta gayet masrafsız  varlığı hissetme halleri gizli… gözleyen yok, kınayan, puan veren yok… bir sen, bir papatya, bir de Allah, mis gibi bir var olma.

Ama yetmiyor işte, bilinmek istiyor insan.

Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.

 “Alnımdaki ateş” dediği var hissetme ihtiyacını giderememişliğin neticesi, savaş var bünyede.
Var hissedebilmek için uygun gördüğü çözüm de yok olmak, eşyaya karışarak yok olmak.

Mademki varım etkiler üretmeliyim, homurdanmalıyım, memnun olmamalıyım ki müştekiliğim varlığıma delil olsun, olmadı yok olurum var olmak için… gerçekten var mısın peki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...