Aklı zekasına
yetişememek...diye bişi var. Bu sendromu yaşayanlar harcananlardır. Başarılı
kişilerin aklı zekasından fazladır hep.
Merak ettiğim: neden
filmin altyazısı doğru mu diye kontrol ederken hep konuşmasız yerlere denk geliyorum?
Geçen şu fotoyu koydum Facebook'a
komiklik olsun diye, tebrikler gelmeye başlayınca kaldırdım! Ya nasıl
tanınıyorum ki acaba ben??? Yuh!
Dahası sağ alttaki paket
hiç de hayırlı bir paket değildir yani ne işi varsa artık lahmacunun
yanında...tövbee!
Adele'e taktım son
zamanlar. Onun insanı çocukluğuna çağıran bilinç altı sesine karşı koymak zor.
Çok zor şeyleri hiç zorlanmadan yapıyor, doğal bir "zaten öyle"lik
var kızın sesinde. Gerçek olmak böyle bir şey işte.
Gerçek şairlerin gerçek
şiirleri, gerçek bestecilerin gerçek besteleri vs aynı onun sesi gibi kendini
kolayca belli eder. Zorlamalarla bir araya getirilmişlerin, oluşturulmuşların
ömrü saman alevi iken gerçek olan kalır.
Boyu boyuna huyu huyuna
denk olmak ne kötü bir tanım...benim için.
Hayvan gibi boyuma denk
birini bulmaktan daha zor çünkü huy denkliğini sağlamak. Ört ki ölem!
İnsan bir merak ediyor
tabi... ama merak bir insan etmiyor :p
"Işıklar içinde
uyu" ne kadar da muhayyileden, estetikten, mantıktan yoksun bir temennidir!
"Nur içinde
yat"a alternatif olarak geliştirilmiş, Teşviki'yeden kalkan bahtsız
cenazeler için kullanılır ki ölümün yakışmadığı cenazelerdir onlar.
Ama sorun var yani,
ışığı söndürün de rahat uyusun meyyit... di mi?
O nur, bildiğimiz ışık
değil ki, daha başka bişi. Ziya var bi de, o da ışık demek. Onu da kullansanıza
hadi :p
Geçen gece gene
sınavlara giriyordum rüyamda, mezun değilmişim meğer. Nasıl travmatik anılarsa
artık rüyalarımdan çıkamıyor o sınavlar...ki bu konuda yalnız olmadığımı
biliyorum, yaygın bir rüya formatıymış bu. Yalnız geçen geceki değişikti,
üniversiteden mezun olmuş kafayla lisenin sınavlarına girdiğim için çok kolay
sınavlardı, rahattım tuhaf bir şekilde. Bunun kesin bir anlamı vardır, Freud ne
derdi acaba?
Hepsi alnımın yazısıydı,
bu da tabanımın.
Çok severim bu deyimi ki
sadece annemden-babamdan duymuşumdur, yöresel olsa gerek.
Benim tabanlar da tuhaf
yazılarla öyle dolu ki...sorma gitsin :)
Siyaset konuşup
ayrılıklar yaşıyoruz. İkisini de siyasilere bırakmak lazım halbuki.
Hayat kısa, kuşlar uçuyor
ve sen tripler yapıyorsun. Bu kafayla randıman alamazsın ki hayattan :)
Buzdolabındaki en mühim
şey elmadır, bir buzdolabı her daim elma ihtiva etmelidir.
Ama iyisini bulmak
lazım, o kumlu olanları insanın yaşama sevincini söndürüyor resmen!
Böyle bir genel derdim
var, iyisini bulamıyorum :(
- Seni artık sevmiyorum
- Ne zamandan beri?
- Şimdi,tam şimdi...
Bir Closer repliği,
yattığı yerden söyler bunları güzelim Natalie'miz.
Ah ne muhteşem sahnedir
o!
İstemem yan cebime
koysunculuk insanı edilgen yapan bir taktiktir, kişiliğe erozyondur. Bu da
böyle biline.
Geçen gün çok komik
sinirlendim, sonradan kendim güldüm kendi dediğime :)
Maltepe Sahili'nin
kenarındaki restoranlar kompleksinin önüne park etme çabasındaydım ki bilen
bilir, rezilliktir. Uzun beklemelerden sonra nihayet otoparkın bariyerine
ulaştım ancak düğmeye bas bas açılmıyor bariyer, bozuk olmalı. Ben düğmeyle
debelenirken araba geldi arkamdan, derken onun arkasına ikinci araba.
Olacağı yok, geri gitmek
lazım, geri vitesin lambasından anlayıp geri gitsin diye geriye taktım ama
arkada tık yok. Bir hanım, direksiyonda öylece sakin bekliyor. Bekle
biraz...hala orda. Azıcık geri gittim anlasın diye, "gelme" diye
korna çaldı. Ben de korna çaldım en son, kadında hala hareket yok. O kadar ki
kadının arkasındaki araba durumu anlayıp geri gitti ama kadında hala tık yok,
direksiyonu tutuyor! En son sinirle indim aşağı, gittim kadına, şöyle bir
diyalog:
- Hanımefendi ömrümüzün
kalanını burada geçirmeyeceğiz, geri gider misiniz lütfen!
- Arkamda araba var, nasıl gideyim?
- Gitti o taa ne zaman,
sizi bekliyoruz.
- Bariyerden neden
geçmiyorsunuz.
- Açılmıyo ki, bozuk!
Soruları da öyle bir tonda soruyor ki ben bozmuşum sanki bariyeri! Soracağı başka soru kalmayınca gitti ama şükür :)
Colossal diye film
izledim, izlemeyin sakın, ben de niye izledim belirsiz, tam bir saçmalık,
canavarlar filan var.
Yalnız en saçma yeri de
filmin başında Anne Hathaway'in sevgilisi tarafından kapı dışarı edilmesiydi!
Aslında orada bırakmalıydım izlemeyi.
Olabilir mi böyle bir
şey? Anne Hathaway lan bu, nere gönderiyorsun! Mal mısın? Absürtlüğün de bir sınırı olmalı di
mi?
Seçimlerde bir parti
"Scrabbele’dan 'ı' yı kaldıracam" vaadi verse bende oy alır! Öyle bir
nefret ı harfinden!
E-devlet'te kaç soysuz soyunu
kurcalamıştır acaba?
Tam da bugün akıl ve zeka ile ilgili bir bölüm vardı tefsir okumalarımda. Fatiha, sırat el müstakim... Kur'an 'ın kalbi ve kalbin de nefesi gibi bir şey. Naif ve saf/nur olan ruhumuzu korumak ve yaşatmak için 3 kuvve var. Temel ihtiyaçlar, gadabiye, aklıye. Bunlarla iş görüyoruz akibeti de ifrat, tefrit, vasat tercihi belirliyor. Kuvveyi akliye içinde ifrat kısmında sizin söz ettiğiniz türden olanlar var sanırım, çünkü onlar için şöyle deniyor: İfrat mertebesi cerbezedir ki hakkı batıl batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olur...
YanıtlaSilVasat ilk anda olumsuz bir kavram gibi algılansa da ego çağının yanılsama oyunlarından biri bence, Allah'ın istediği Peygamberimiz'in (sav) de önerdiği vasatı tutturmak, en zoru.
Akıl zeka konusu da hep kurcalar kafamı ama sıralamanın içinde değiller. Yine bugünden, cüz i irade akıla bakıyor ama salt değil vicdan yardımıyla. Asıl olanın yardım olmadan mutlak doğruya varamaması gibi bir durum. Vicdan mühim, çok mühim.
Adele seviyorum, en çok bardakları kırdığı şarkısı bir de buğulu hello şarkısı yanlış hatırlamıyorsam.
Bir de okur olarak şunu demek isterim, o kadar güzel fotoğraflarınız var. Burası da sizin onları niye kullanmıyorsunuz. 8 yıldır yazıp bilinmek istememek de bir tercih ama sinerji iyidir diyorsanız bu potansiyelle işiniz kolay.
Blogumda ilk sayfaya yazdığıma inanıyorum; okumak kadar yazmak da tutku orta yere koymak cesaret. Yazıyoruz, cesuruz.
Akıl-zeka münasebetini sizinki kadar kompleks düşünmemiştim ben :) Bilgiler için çok teşekkürler :)
SilBenim Adele favorim Set fire to the rain...şimdilik :)
Aradım buldum, "Birkaç foto" başlığı altında 3 kez fotoğraf yayınlamışım burada, en sonu 2012'de ama :) Burası kelimelerin hükümranlığı bana göre, fotoğrafa çok da yer yok :)
Yazmak her türlü iyidir, hatta neden yazdığını düşünmeden yazmak gerek, bir çeşit hayati fonksiyon gibi ama hayati bir fonksiyon olduğunu da düşünmeden yazmak gerek :)
Ziyan bol olsun ������o elmaları bende sevmiyorum, elma dediğin sert olacak o ne öyle gerçi sert olsada nadir yiyebiliyorum dişlerimi kamaștırıyor, Amasya elması alın Amasya onlar minik ama çok güzel oluyorlar neyse elma tavsiyem bittiğine göre gidebilirim ����ehliyetim var ama kullanmıyorum insaallah bir gün kullanmaya başlarsam onlardan biri olmam.. Aslı D.
YanıtlaSilYok ya Amasya bana yaramıyor, iri-sert-sulu olacak elma, dişini geçirdin mi suyu fışliçak böyle...off canım çekti şimdi bak :) 19 Ocak'ta Insta'ya fotosunu yüklediğim elma tam öyleyd, bak, öyle olacak :)
SilSen olmazsın onlardan, bıçkın şoför olursun...umarım :)