Trivia Crack’a sardım son zamanlar, Facebook hesabınla
girdiğin bir cep telefonu uygulaması, bilgi yarışması. “İzmir’iler simite ne
der? Gevrek mi der? Çekirdeğe çiğdem diyen kimdir? Boyoz nerenin çöreğidir?”
şeklindeki sorulardan illallah geldi! Nedir arkadaş İzmir’lilerin bu tuhaf hali?
Orada askerlik ederken de sıkılmıştım bu kof kibirlerinden. Çekirdeğe çiğdem
demeyi bi spesiyalite sanıyorlar! Ha bi
de Alex de Souza soruları var, onlar da fena. Yok kimin heykeli dikildi, yok
Alex nasıl da süperdi?…Bi sakin olun daa! Ki ben de Fener’liyim, severdim de
Alex’i ama yeter! Stoplazma soruları var bi de. Adam belli ki öğretmen, sınavda
çocuklara sorduğu mitokondriyi, ribozomu genel kültür sorusu diye hazırlamış
dayamış. Onlardan da gına geldi fena. Bi de sözüm ona eğlence soruları var, “bilmem
hangi dizide Buse karakterini kim oynamıştır?” Ne biliyim lan ben? Ben o
dediğin artisi ne tanırım? Camda görsem taş atarım, o derece mevzuya uzağım! Film
sorsalar eyvallah, alayı bende ezber de…diziler fena! Bu sebeptendir ki eğlence
kategorisi en kötü kategorim. Ne Trivia Crack’mış, yaz yaz bitmedi! Müştekiysem
demek…birikmiş.
Ayfon’a mantalite olarak gıcık olduğum için androide
geçtim…anam ne zormuş ona alışmak! Bunca senelik “yeni telefona alışmacısı”yım,
böyle zor alışma görmedim! Bi kere Ayfon avcumun içine sığıyordu, bu televizyon
gibi, parmağım uzanamıyor ekranın öteki köşesine. Sonra beni cezb etme sebebi olan kavisli ekran
(görünümü çok zarif gerçekten telefonun) başıma bela oldu, o kavise denk gelen
yerlerde basılacak yerler var, basıyon basıyon tepki yok…menüler de bi acayip,
her yer her yerde. Du bakalım, alışacaz. Olmadı eylülde 7’si çıkıyormuş,
dönecez geri el mahkum.
Suzi’yi tıraş ettirdim geçen gün, hayatında üçüncü kez
narkoz yedi. Önceki narkozlar gibi davrandı yine, ayakta duramıyor ama illa
kucağıma gelecek. Normalde de gelir ama en fazla 10-15 dakika sonra sıkılır
gider, sonra canı isterse gene gelir… narkoz etkisindeykense hiç inmek
istemiyor. Ha bir de eve biri geldiğinde anında satar beni, sahibinin ben
olduğumu hissedemem, ben neysem başkaları da o onun için, öyle sosyaldir,
kaçmaz insandan. Narkozlu akşamında arkadaşım vardı evde, kucağına almak istedi
falan…yok, illa bana gelecek, illa benim kucağımda yatacak.
Durumu iyi olmadığında belirginleşiyor bana ihtiyacı. Yürek
burkan haller benim için bu haller, Allahtan bir iki güne geçiyor.
Yanlış anlama rekoru kırdım yakın zamanda ama sonuçlarlar
hep hayır oldu :) Arkadaşım konser için “bilet alayım mı?” diye sordu, bi kaç
isim geçti, “tamam” dedim. Pj Harvey konserine gideceğiz diye biliyordum ben.
Tanımam ben bu hatunu ama hakkında iyi şeyler duymuşluğum vardı… Yutup’dan bi
açıp bakayım nasılmış dedim, açtım. Metal coverları yapıyordu piyanoda,
bayıldım, ilk dinlediğim parça da şu:
Zaten aşırı severim bu parçayı, muhteşemdi. Sonra baktım
bayağı bi coverlamış arkadaş, dadandım…sonradan anladım ki bu kız Pj Harvey
değil Viktorya Yermolyeva diye Ukrayna’lı bi kızmış, ona ayılıp bayılıyormuşum.
Sonra konser saati geldi. Başlamadan 15 dakika önce
öğrendim ki konser Pj Harvey’nin değil Joshua Bell’in konseriymiş :) Değil
itirazı olmak, canıma minnet bir durumdu :)
Hasılı Pj Harvey zannettiğim hiçbir şey o değilmiş, ama sonuçlar mükemmel. Keşke bütün yanılgılarımın sonuçları böyle olsaydı.
Hasılı Pj Harvey zannettiğim hiçbir şey o değilmiş, ama sonuçlar mükemmel. Keşke bütün yanılgılarımın sonuçları böyle olsaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder