16 Mayıs 2011 Pazartesi

BEN TAM YAŞAMAYA BAŞLADIĞIM ZAMAN

Taşımakta zorlandığı yükünü taşıyarak yaşayan adamın iki umudu vardır…Biri yükünden kurtulmak, diğeri yüküne alışmak. İkisinden birinin olmasını beklemektedir…

Tam o esnada beklemeye başlıyor ya da başlamayı bekliyordur. Her şey bilinmeyen bir vakte düğümlüdür. Ne o vaktin hangi vakit olduğu ne de o vaktin gelip gelmeyeceği bilinmektedir.

Bilinmezlikse tastamam bir gerçekliğe yükümlüdür.

Her şey gerçek, her şey bilinmeyen ve her şey düğümlüdür.

Birbirlerine boğazlarından düğümlü bir çok gerçeklik, “dünya zebanisi” kadrosuyla dünyanın olacak/olmayacak bir çok yerine atılmış/atanmış olduğundan bir türlü düşük olmayan bir cümle kurmayı başaramayan adam (adamlığı şüpheli ve son derece şüpheci birisi) cümlelerinden melalini düşürememekten  muzdariptir  ve bizzat cümlelerinden düşmeye de hüküm  giymiştir. Hüküm süresizdir, daha doğrusu süresi belirsizdir ama “daha doğrusu”ndan bahsedebilmek için önce “doğru”nun tarif edilme mecburiyeti adamı susmaya zorlayan zebaninin ta kendisidir.

Adamın beklemeleri-başlamaları konusunda kesinliği belirli bir “tam o esna”nın var olup olmadığı da kesinlikle belirsizdir, adam çok fazla sayıda “esna”nın aynı esnada saldırması ihtimalinden tedirgindir ve bu tedirginlik olsa olsa bir başka gerçeklik zebanisidir.

Simitlerini satmaya çalışan simitçi “simiiit” diye bağırırken yaşı geçmeden güzelliğini değerlendirmek telaşındaki güzel kız dekoltesinin en vurucu ayarını bulmakla meşguldür, baldırı tabi ki çıplaktır ve bu çıplaklık göğüslerinden de bir parça göstermesine mani değildir…elbette ki değildir. Ve egosunu bir türlü doyuramamış çok fazla sayıda ve çeşitte bir çok insan  övünür gibi kendilerini savunmakta, kendini savunur gibi övünmektedirler. Yani zaman herkesin bildiği türden bir “bir dakika eşittir altmış saniye” şeklindedir.

Beklemenin bitmesinin ya da bitmenin başlamasının (başlamanın başlaması da olur) hangi saniyeye denk düşeceği ya da o denk düşmeye denk düşecek bir saniyenin olup olmayacağının belirsizliği bir yandan oraya buraya umut ateşleri  saçarken diğer yandan atılan ateşler lüzumsuz yangınlar çıkartmaktadır. Ve herkesin de bildiği gibi ormanlar yurdumuzun akciğerleridir ve ciğeri yanan birisinin ciğeri ancak kendiliğinden sönebilmektedir.Gözyaşlarının yangın söndürmek konusundaki kifayetsizliği de yine herkesin bildiğidir.

Haberler’de başbakan muhalefet liderlerine, muhalefet liderleri başbakana yüklenmekte ve hepsi aynı anda diğerinin bozuk üslubundan yakınmaktadır. Yani bir dakika gerçekten altmış saniyedir, herkesin üzerine rahatlıkla yemin edebileceği türden bir altmış saniyedir, “gerçek  bir dakikalar” ve “gerçek bir saniyeler”in varlığı gerçekten de gerçektir ve yalan yere yemin edenler de etmeyenler gibi her an çarpılma riskiyle göz gözedir.  Gerçekten çarpılanların dakikaları da altmış saniyedir ve “şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir, müptela-i gama sor kim geceler kaç saat” türünden yaklaşımlar laf ebeliği, lüzumsuz feminenlik hatta kısaca lüzumsuzluk olarak değerlendirilmektedir. Yelda ise bir bayan isminden başka hiçbir şeydir.

Üşüten soğukların sebep olduğu şikayetlerin yerini bunaltan sıcaklardan şikayet etmeler almakta ve bunalan insanlar aynı zamanda şikayetçilikten de şikayetçi olmaktadır.

Uzmanlar nereye gittikleri bilinmeyen saniyelerin nereye gittiklerini henüz açıklamamış olmakla birlikte bu  gidişlerin kontrol altında olduğunu ısrarla belirtmekte ve halktan sakin olmasını önemle rica etmektedir.

Gün ışığı almayan çift pencereli odamdaki dikdörtgen saatin eli kanlı saniye sayanının dairesel bir yörünge çizerek içimdeki ve dışımdaki bir çok şeyi öldürmesini büyük bir sükunetle  izliyorum…ve bekliyorum.

14 yorum:

  1. yaşamaya başlamak için, ölmek mi lazım ...ölmek için yaşamak mı? ..ya da başlamak için bitirmek ,bitirmek için başlamak mı lazım ...uyumak için uyanmak ,uyanmak için uyumak ..düşünmek için düşlemek, düşlemek için düşünmek ..bu kısır döngü böyle çevrilip gider mi? yoksa bir yerde kopmalar başlayıp dağılma ,çözülmelerle kaybolup yiter mi zaman ve ben ? yazdıklarından yaptığım çıkarım kendimce böyledir... böyle hal ile yaşamda kıpırdamak gerekir:)))))

    YanıtlaSil
  2. http://www.youtube.com/watch?v=2WdYt9VkVek gibi yani....
    ama ben öyle dememiştim:)

    YanıtlaSil
  3. *Üçüncüsü yükünü paylaşmak da olabilir,olamaz mı? (en "uzak" ihtimal de olsa :))

    *hiçbir şey belirli değil,her şey belirsiz: her şey yalan :)

    *başlamasını beklemek...Beklemek artık anlamı çok kötü bir kelime,küfür gibi...
    *"Gözyaşlarının yangın söndürmek konusundaki kifayetsizliği de yine herkesin bildiğidir." Hayır,"herkes" bilmez bunu,hatta hiç bilemediler çoğu.Çünkü göz yaşları yoktu. Yangınları da sadece biraz duman.
    *O mısraları da çok severim ben,kime ait olduğunu bilmesem de.Laf ebeliği dediğin tv'lerde bulunur, beyitlerde değil:)
    *Yelda kaç numara? Çekinmeyin, bizden sır çıkmaz:)
    *İçinizdeki bir şeyleri öldürmesin,sakın :)

    YanıtlaSil
  4. yükü paylaşırsan o artık senin yükün olmaz ki...
    yok bee....kuşlar yalandan uçmuyor mesela.
    başlamasını beklemezsen bitmesini beklersin:)
    http://www.youtube.com/watch?v=_bnO6R-Z-u0
    sabit'in bir beyti, ben de çok severim.
    yelda yok:) ama üniversitede görüntüsü beni bi tuhaf yapan bi kız vardı, tanışmadık bile hiç, manyak asil bir hali vardı...ama salak ve şımarıkmış,tanıyanlar öyle dedi.
    sophie's choice filminde nathan, sophie'ye der ki: görmüyor musun sophie, ölüyoruz!
    bu mudur? budur...

    YanıtlaSil
  5. ona mı takıntın yani, peh.

    YanıtlaSil
  6. filmi belli ki izlememişsin:)
    bir belagat şaheseri o cümle, kopmuştum ilk duyduğumda...ki hala ordan kopuğum:)

    YanıtlaSil
  7. ı-ıh, izlemedim :( Öncülü var diyorsun yani.

    YanıtlaSil
  8. yani...1947 falan...neden ölenlerden olmadığı için, neden hala yaşadığı için suçluluk duyan insanlardan biri diğerine söylüyor bunu.
    mevzunun katmanları var tabi, önce neyle karşı karşıya olduğunu anlamıyorsun...giderek sen de onlarla birlikte dibe vuruyorsun.
    bu cümle filmin başlarında geçiyor, sen henüz katmanlarla karşılaşmamışken ama yine de çok ağır geliyor bünyeye.

    YanıtlaSil
  9. filme baktım nette, Tv'de rastgele izlemişim, ama net değil, üzülüp-sıkılıp bırakmış olmalıyım...Zaten hafızam sizinki gibi kuvvetli değil,diyaloglar aklıma yer etmez:)

    YanıtlaSil
  10. O filme denk gelip de es geçmek...büyük suç:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hafifletici sebeplerim var ama hakim bey:)

      Sil
  11. bu film çok çok özel, üst düzey bir film...sophie'nin seçimini öğrendiğimiz sahne ise!!! inanılmazdır. kaç kere izledim bilmiyorum, gene izlerim:)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...