31 Ekim 2010 Pazar

UÇMAK ÖZGÜRLÜK AMA ÖLMEK DE ZARURET

Az önce konuyla ilgisiz bir fotoğrafın peşindeyken 2007 haziranında çektiğim bir kuşun fotoğraflarına rastladım ve her nedense geçemedim, tek tek baktım.

Serçeden biraz daha küçük, renkli, ekstra sevimli bir kuş. Cinsini bilemiyorum ama güzel bir kuştu.

Yazlığın verandasında bulmuştuk, yaralıydı, bir yerlere çarpmıştı sanırım sersemdi. Gazete kağıdının üzerinde tarafımızdan onarılmaya çalışılmıştı. Görünen bir yarası yoktu hatta görüntüde pek bir şeyi yoktu, uçsa uçardı sanki ama uçmuyordu, öyle duruyordu gazetenin üzerinde. Yem yemiyordu, su içmiyordu. Kedilerden koruduk, incitmeden sevdik, yemese de yem verdik, su verdik. Elimizden gelen başka bir şey de yoktu ama acilen bir şeyler yapmak gerekliliği de yoktu bize göre. Ertesi gün şoku atlatınca (her ne ise şoku) kendi kendine uçar giderdi nasıl olsa.

Avucuma alıp diğer elimdeki makinemle (d200 yok henüz, compact samsung’umla) acemi fotoğraflar çekmişim. Öyle şaşkın bakıyor sadece.

Ertesi sabah kuşun ölüsünü gazete kağıdının üzerinde bulduk! Böyle olacağını sanmıyordum,uçacaktı, anlaşmıştık sanki ama uçmadı işte…Hala hatırlayabiliyorum gazete kağıdının üzerindeki görüntüsünü.

Ölen hayvanlara ya da bitkilere ortalamanın üzerinde üzülmek gibi bir durumum yok, hatta katı sayılabilirim bir çoğuna göre, öyle hassas falan değilim ama o son görüntü çok koymuştu.

Kötü günlerdeydim, 24 saat aynı konuyu düşünüyordum, gelecek ayların daha kötü olacağından habersiz bela çorabını ince ince başıma ördüğüm günlerdi, hafta sonu için yazlıktaydım ama sadece bedenim oradaydı.


O küçücük kuşun ölümünden neden o kadar etkilendiğimi bilmiyorum, evde birden fazla yıl beslediğimiz muhabbet kuşlarının ya da köpeklerimizin ölümünden pek etkilenmezken teşrik-i mesaim 24 saati bulmayan bir kuş neden bu kadar üzmüştü beni?


Olayın canımın çok sıkkın olduğu, bir şeylerin içimde (canlı canlı toprağa gömülerek, havasızlıktan boğularak) yavaş yavaş ölmeye başladığı günlerde olmuş olması olabilir sebep. Belki o yaralı kuşu içimdeki ölmesini istemediğim ama ölmesine mani olamadığım şeylerle özdeşleştirmiş olabilirim. İkisinin canı birbirine bağlıymış gibi…

Beni etkileyen şey mağlubiyet hissi de olabilir. Profesyonelce olmasa da ölmesin diye bir şeyler yapmıştık ama yaptıklarımız ya yanlış ya da yetersizdi ki işe yaramadı. Olmadı yani, öyle olmasını istememiştik ama öyle olmuştu. Kadere mağlup olmuştuk, kaçınılmaz mukadder iş başındaydı, biz boşunaydık.

Belki de çabaların boşa gitmişliği fikridir beni etkileyen. Ziyan olma hissi ya da boşunalık, akıp gideni yakalayamama, zamana karşı gelememe…Bilemiyorum.

Bir ihtimal de evcil kuşlarımız, köpeklerimiz için gerekli şeyleri yeterince yapmış olmamıza rağmen o kuş için bir şey yapamamış olmamızdır üzüntümün kaynağı. Evcil olanlar mutluydu çünkü ölmüyorlardı hemen! Hem cam açık olduğu halde uçup gitmeyen muhabbet kuşu da kaçma imkanına sahip köpekler de evden ayrılmıyorlardı, seviyorlardı evi ve/veya bizi...Memnundular, mutluydular, eksik hissetmiyorlardı, her hallerinden belliydi bu, bizi görünce seviniyorlardı, oynamak istiyorlardı, kötü değildik...Evet öldüler ama eksik yaşamadılar, şikayetçi gitmediler...Bu zavallıcığa neyi eksik verdik de ölmeyi tercih etti? Çok güzel iyi niyetlerimiz vardı halbuki kendisi için, sahiplenmek fikrinde de değildik, uçabildiği anda uçacaktı. İyi niyetlerimizin farkına bile varamadı bence.



İhtimalleri arttırmak mümkün ama nokta tespiti yapmak imkansız…Ölmemesi için ikna etmeye çalıştık, mantıksal girişimlerde bulunduk, kuşu besleyemedik ama uçacağı ümitlerini besledik…Olmadı işte, ölesi vardı, öldü. Aptal kuş.

BİR ÇARŞAMBA GÜNÜ
Hasta hayvanları sevmiyorum,
Uyumaz ve yem yemez.
Onların kırmızı manzarasıyla karışır,
Eski hastalarına herkes.

Uzaklaşır bütün şehir, bütün aydınlık,
Unutulmuş havaları çalar bir saz.
Hasta hayvanları sevmiyorum.
Salıyı, çarşambayı anlamaz.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

2 yorum:

  1. Sıkıntılı zamanına rastlamış,ondandır.

    Şiir güzel.

    YanıtlaSil
  2. değil galiba yaa...oyun bozanlık yaptı o kuş.

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...