7 Ağustos 2012 Salı

HAYAT BİR NEYE BENZER?

-          Bir Savatage şarkısına?
-          Eh, mümkün, iniş-çıkışları, anidenlikleri, beklenmediklikleri benzer. Gürültüye sarılmış hüzünleri de benzer. Ama Savatage şarkıları gibi güzel değil hayat.

-          Bir Kemal Sunal repliğine?
-          Eşşoğleşşek? Evet olur.

-          G.tüme?
-          Oha!
-          Bazen benziyor ama gerçekten de…
-          Bilmiyorum, görmedim.

-          Yeknesak ve pırıl pırıl çalan bir piyanoya?
-          Alakası yok!

-          Bir ayna alım satımına?
-          Şiir o be!
-          Benzemez mi ki şiire?
-          Benzemez.

-          Kış ortasına denk geldiği için hiçbir işe yaramayan 15 tatile? Tamamen evde geçtiği için akşam vakti burun sızlatan ardışık tatil günleri kalabalığına?
-          Kesinlikle! İyiydi bu afferim. Böyle şeyler bul işte.

-          Hımm, o zaman misafirlerin yanında şımaran çocuğun “misafirler gittikten sonra korkusu”na da benzer.
-          Benzer ne demek, ta kendisi! İyi gidiyorsun devam et.
-          Neden beğendin bunu bu kadar?
-          Çünkü “misafirler gittikten sonra korkusu” misafirlerin oturdukları güzel  zamanları da zehirler, gittikten sonrası zaten bok…fırsat elde iken ikirciksiz bir mutluluğa cesaret edemeyip mutsuzluk kapıyı çalınca tereddütsüz mutsuz olmaya güzel bir örnek bu. Hangi yetişkin çocukluğundan fazla yaramazlık sebebiyle pişmanlık duyar ki?..

-          Alınamadığı için ukde kalmış bir çift çizmeye benzer mi hayat? Aşık olunmuş bir çift çizme…
-          Niye alınamamış?
-          Ne bileyim, para yokmuş mesela…ya da ihtiyaçlar hiyerarşisinde yeteri kadar üstte değilmiş.
-          Peki ilk görüşte mi aşık olunmuş yoksa alınamadığı için mi iyice kıymete binmiş?
-          Fark eder mi?
-          Etmez…
-          Peki ya benzer mi hayata?
-          Iıh, benzemez.

-          Doktor yazısına?
-          Çözülememezlik bakımından diyorsun…eczacılar okuyabiliyor ama, hayat doktor yazısıysa eczacılar kim?
-          Çözebilen birileri tarihin her döneminde vardı… istisnai bilgeler onlar.
-          Sana bir sır vereyim mi? Eczacılar da tam okuyamıyor o reçeteleri, ilaç isimlerini ezbere bildikleri için benzetiyorlar, şekil gibi yani onlar için o yazılar.
-          Yiyor mu yoksa bizi bu eczacılar?
-          Yoo, sonuçta yanlış ilaç vermiyorlar ki…
-          Yani?
-          Bilgeler de okuyamıyor ama ezbere çözümleri de yanlış çıkmıyor çünkü hiç kimse daha önce yaşanmamış bir derde yakalanmıyor, ellerinde katalog varmış gibi düşün.
-          Dert yeni icatsa?
-          Çuval.

-          Kolaya?
-          Ne bakımdan?
-          Başlangıçta heyecan vericidir ama kısa sürede gazı kaçar.
-          Hımm, uygundur, benzer. Mideye de iyi gelmez hem.
-          Hangisi, kola mı hayat mı?
-          İkisi de.

-          Patlak araba tekerine?
-          Yuh, ne alaka?
-          Patlamış ya işte, o bakımdan.
-          Benzemez inşallah!

-          Peki patlak topa?
-          Plastik mi top?
-          Plastik olsun.
-          Benzer.
-          Meşin topsa ya da basket topuysa?
-          Benzemez.
-          Bu top ayrımı neden? Neden önemli topun cinsi bu kadar?
-          Plastik top patladıktan sonra da yerlerde tepiklenir daha bir müddet. Hatta ben çocukken bir plastik topun patladıktan sonraki kulanım zamanı patlamadan öncekinden fazlaydı. İyice kullanılmaz hale gelince de ortadan keser kafaya şapka yaparsın. Ama meşin top patladığı anda topluk kariyeri sona erer, o artık bir top değil cesettir.
-          Hayat zıplamasa bile top olabilecek eşyalarla doludur yani.
-          Hayatında gerçek top gibi zıplayan kaç top var?
-          Çok az…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...