4 Mayıs 2012 Cuma

ÖLÜ ŞEYLER

“Yaşasın 1 mayıs”…
Yazıyordu 3 gün önce her yerde.
1 mayıs yılın bir günü, miladi takvime göre 365 günde bir gelir, istesen de yaşar, istemesen de, canı yok ruhu yok, ölmesi söz konusu mu ki ona hayat dilekleri sunuyor insanlar…bir başka bakış açısıyla canlı mı ki acaba 1 mayıs, nihayetinde bir gün işte, yıla konmuş bir mim…canlı mı?
Bana “öff, bu kadar basit bir şeyi anlamamak için direniyorsun, bizim kastımız işçi bayramının hep kutlanması ve yüceltilmesidir, aptal mısın nesin?” diyebilmek için ortalama bir zekaya sahip olmak kafi…bir de yetersiz hayal gücüne…düşünmeye gerek bile yok bu yanıtı vermek için.

Diyorum ki ben; bazı kelimelerin şartlı reflekssel bir resim değeri var, anlam olaraksa tamamen boşaltılmışlar… Mesela bu “yaşasın”ı yüceltme amaçlı kullanarak yıllar önce ölmüş biri için de “yaşasın bilmem kim” diye tezahürat yapılabilir. (Mesela Nazım Hikmet, mesela Necip Fazıl vb.)
E iyi de adam ölmüş…senin “yaşasın” demenle dirilmez ki…saçma değil mi sence de vara yoğa “yaşasın” diye bağırmak…ne yaşar ne de yücelir sen öyle saçma sapan bağırınca.

Katili bilinmeyen cinayetlere “faili meçhul” denir “yapanı belirsiz” manasında.
Kimin yaptığı belli olmayan cinayet dışındaki işler için kullanılmaz bu tabir, bu tabiri kullananlar “fail” ve “meçhul” kelimesini de pek kullanmazlar, ama ortada öldüreni belirsiz bir ölü olduğunda hemen “faili meçhul” deyiverirler.
“Faili meçhul” bir kalıp…anlamı göz ardı edilir, bu tabir kullanıldığında zihnimizde anlamsal bir çözümleme yaşanmaz da bir görüntüyü algılar gibi algılarız bu tabiri…biri ötekini öldürüp kaçmıştır, bir resim gibi belirir zihnimizde “faili meçhul”, ortada olan şey şartlı reflekstir.
“Gözün aydın, Allah kavuştursun, geçmiş olsun, çok yaşa, kahrolsun filanca” gibi kalıplarda da aynı şekilde anlamı düşünmek yoktur, resmi algılamak vardır.

Yani kelimelerin hem renkleri  hem de anlamları vardır ve bir söz kalıbı yaygınlaşmışsa kelimenin rengi  anlamını bıçaklamış demektir.
Konuşmanızda “siyonistlerr!” diyerek birilerine verip veriştiriyorsanız islamcı, “emperyalistlerrr!” diyerek veriştiriyorsanız solcusunuzdur, halbuki aynı kişilerden şikayetçisinizdir ama kelime seçimlerinizin siyasi görüşünüzü ifşa ettiği düşünülür, bu bir ön yargıdır, şartlı reflekstir, içinde düşünce ya da fikir yoktur…şablonlara tutsak beyinlerin yararsız ve zararlı ön yargısıdır. (Siyonistle emperyalist tabi ki ayı şey değildir ama bu kelimeleri kullananlar hep aynı kişileri kast ediyordur.)

Yaşamayan şeyleri kelimelerle boyayıp aşık oluyoruz onlara, uğrunda ölecek kadar da önemsiyoruz, aklımızca yüceltiyoruz… Kavramlar, soyut şeyler, ölü şeyler biz onları parlatmamışken var bile değiller, soyut putlar yaratıp tapınıyoruz…Maça giden taraftar “ölmeye geldik” diye bağırıyor…neden ölmek istiyorsunuz, neden geldiniz?  Ülkesini ve milletini kurtarmaya azmetmiş (ve çözüm reçetesinden en ufak bir şüphesi bulunmayan) militan “kahrolsun” diye bağırıyor.  Halbuki ben bunca senedir bu lafı belki milyon kez duydum, bir tane kahrolmuş kişi ya da şey görmedim.
Bu kavramların, bu uğruna ölünecek reçetelerin içinde ne kadar bilgi, düşünce, muhakeme, değerlendirme, fikir var? Onlardan bahsederken hangi kelimeye anlamsal bir değer atfediyoruz? Altından sloganları çektiğimizde tepetaklak yuvarlanıp gitmez mi bu ölü soyut kavramlar? Sloganlar neden var?

1 mayısın kendisi de resim…
Adaleli, tulumlu, mağrur, kararlı ve biraz da kızgın bakışlı, 25-30 yaşlarında, saçı hiç dökülmemiş bir işçi elinde bir alet (genelde çekiç ya da anahtar) tutar hep 1 mayısta. “Emekçi” diye adlandırılan kitlenin ortalaması böyle bir resim…miş.
10 metrekare dükkanında tek başına ayakkabı tamir edip çoluğunu çocuğunu geçindiren adam patron olduğu için onun resmi meydanlara asılamaz,  gösterilere de alınamaz bu kişi çünkü patron…ağır şartlar altında çalışan cılız büro personelinin resmi de uygun düşmez meydanlara asmak için…illa damızlık görünümlü bir yiğit işçi olacak:) İşçisi her ay düzenli maaş alırken kendisi zarar eden bir patron da emekçi sınıfına dahil değil elbette, adam iflas edip ekmek teknesine kilit vurulunca (bir kişinin değil bir çok kişinin ekmek teknesi) lanet olası patron layığını bulmuş olacak öyle mi? Bu işçi, patron, emekçi birbirinden nasıl bu kadar kolay ayrılıyor da ayrılan bir kısmı için bayram yapılabiliyor?

Not 1: Kavga insanla kader arasında değil, insanla kelime arasında….Cemil Meriç.

Not 2: Yığınlar düşünmez, maruz kalır…Cemil Meriç.


2 yorum:

  1. Belki anlatmak istediğin konu ile alakası yok ama içerikle alakası olduğunu düşünerek yaşadığım bir kelime kavram karmaşamı anlatmak isterim .İngilizceyi pratik yaparak öğrenmek eğiliminde iken yabancı uyruklu bir arkadaşımızla haftada bir saat konuşuyorduk.Bir gün bana Başsağlığı nedemek neden siz Türkler birisi ölünce öyle diyorsunuz diye sordu.Çünkü oda Türkçe öğreniyordu ve bir arKadaşı vasıtasıyla başsağlığına gitmişti.O gün ona cevap verirken açıkçası kendim için düşünerek araştırmadan bulduğum yorumu aktardım .İkna oldu gibi ama ben hala araştıran vaziyetteyim :))

    YanıtlaSil
  2. "your head be right" de gitsin ne düşünüyorsun:)

    YanıtlaSil

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...