“Filhakika” isminde bir tv programı düşünüyorum.
İstiklal Caddesi’nde gizli kameralı program. Palyaço
kılığındaki iri kıyım adamımız sokakta yürürken, gözüne kestirdiği birine “filhakikaaa” diye
bağırarak tokadı yapıştıracak, gizli kamera tokadı yiyen bahtsız kişinin yüzüne
zoom yapacak, şaşkınlığını-öfkesini çekecek. İzleyenler coşacak, ratingler
tavan.
Palyaço kaçacak tabi. Yakalanırsa yediği dayağa yakın
çekim, gelsin leylak rengi ratingler.
Tek başıma bir kafeye oturup garsona “bana iki mutluluk,
biri küçük olsun” diye sipariş vermeyi düşünüyorum. Muhtemelen şaşıracak
garsona “nerelisin?” diye sorup cevap almayı başarırsam “içinden mi?” diye eklemeyi
düşünüyorum.
Carpe diem tarzı
bir müzik albümü düşünüyorum. İçinde “yakalasana anı”, “aykırı ol gülümse”, “memelerimi
seviyorum sen de sev” gibi isimlere sahip 10 tane (takribi) parça olacak. Albüm
kapağında kazak giymiş fino köpeklerini dolaştıran çırılçıplak bayanların
fotoğrafı olacak, bayanlar çok matah bir halt yapıyorlarmış gibi gülümsüyor
olacaklar fotoğrafta. Müzik elektro şok tarzı olacak.
“Erkeklerin kadınlar hakkında bildiği her şey” isminde bi
kitap düşünüyorum. Kitap boş sayfalardan oluşacak, defter gibi. (Bunu benim
düşündüğüm yalandı, bu dediğim salaklık hakikaten yapıldı ve bir dünya sattı. Seni
azıcık anlasam eyiydi be insanlık, bi de Türkçe’ye çevrilmiş!) Bkz. aşağı:
Ne gelini ne damadı ne de katılan hiç kimseyi tanımadığım
bir düğünde mikrofonu ele geçirip bu evliliğin beni nasıl da mutlu ettiğini
mutluluktan ağlayarak göstermeyi ve düğün sakinlerinden alkış almayı
düşünüyorum.
Bi yerli çekirdek dizisinde sanat yönetmeni olmayı
başardığımın ertesi günü “burada benim yöneteceğim bi bok yok” yazılı istifa
mektubunu yapımcı şirket sorumlusuna elden vermeyi düşünüyorum.
Kalabalık bir belediye otobüsüne “selamın aleyküm” diyerek
bindikten hemen sonra içerideki herkesle tek tek tokalaşmayı düşünüyorum. Otogarda otobüsü henüz hareket etmiş kişilere yerden
el sallama düşüncem de var, bu iki proje eş zamanlı olarak yürütülebilir.
Şu fani dünyadan birine “sen benim kim olduğumu biliyor
musun?” diye sormadan göçüp gitmek istemiyorum. Düşünceden ziyade umut bu, “ölmeden
önce yapılacaklar” listesinin başı, liste başı yani.
Televizyondaki evlenme programlarından birine katılıp çok
ciddi bir yüz ifadesiyle “yaş, kilo, boy, cinsiyet fark etmez, sağlıklı olsun, bi de çek defteri olsun yeter" dedikten sonra
sunucunun muhtemel aşağılayıcı ithamlarına karşılık “ama siz beni yanlış
anladınız” demeyi düşünüyorum.
Ayin esnasında bi kilisenin kapısından içeri “bismillah”
diye bağırıp kaçmayı düşünüyorum.
Bülent Ersoy’un önünde eğilerek kendisine “büyük hayranınızım”
dedikten hemen sonra mutlu-mesut cümleler kurmasına fırsat vermeden “şaka be
şaka” diyerek kaçmayı da düşünüyorum.
Bilimsel bir panelde
mikrofonu ele geçirip (mikrofonlu fanteziler) hazır bulunanlara “Sayın Şemsi Paşa
Pasajı’nda sesi büzüşesiceler, higs bozonunuz bereketli olsun, siz de berhüdar olun”
demeyi düşünüyorum. (Diyebilirim bunu, hem de zorlanmadan)
Özenle seçilmiş birine “çok güzelsin gitme dur.” demeyi düşü…nemiyorum!
Düşünürdüm ama, bu biraz fazla çılgınca… Şimdilik düşünmeyi düşünüyorum.
Ne gzel işte ,düşünüyorsan varsın :))
YanıtlaSilOkudum :)
YanıtlaSilHakikaten de "okudum" yazıp bırakmış. Ne desem ki sana ben? :)
Sil