17 Kasım 2018 Cumartesi

201811171158

İki aya yakındır bişi yazmamışım buraya… diyecek sözüm yokmuş demek ki. Hala da var değil.
Bununla birlikte söz çok aslında ama sözlü olarak harcıyorum hepsini. Bir de kendi kendime söyleyerek harcamalarım var tabi. (Sesli kendi kendine konuşma değil, delirmedim, beyin içi şeysi)
İşim değişti, evim-semtim değişti, rutinlerim oldukça değişti. Arabam aynı hala ama onu da satılığa çıkardım, o da değişecek.
Sosyal medya hesaplarımın hepsini kapattım. Öyle çok özel bir sebep filan yok, gözüme saçma geldiler bi an, kapattım gitti. Açar mıyım geri? Bilmem.
Yeni evim ikinci katta ve camından bakınca ağaçları cepheden görüyorum. Ben yıllarca ağaçlara tepeden baktım, böyle musavi bir bakış çok daha iyiymiş, sanki önceden hayatın reaksiyonlarını sadece seyrediyormuşum da şimdi bizatihi katılıyormuşum… gibisinden bir his. Öyle her reaksiyona katılmak isteyen biri hiç olmadım ama ağaçlar iyidir :)
Dün akşam salonun köşesine sallanan koltuğumu yerleştirme operasyonu yaptım, (en alta birkaç kat kumaş, üstüne mermer, üstüne koltuk, yanına sehpa, arka tepemde de aplik lamba var, bayağı bayağı operasyon yani), Fransız balkonun kenarında sokağa hakim bir okuma köşesi hasıl olmuş oldu bu şekilde. Gözünü cama çevirince ağaçlı-yollu gerçek dünya, kitaba çevirince ayrı bir başka dünya, henüz oturup bir şey okumuşluğum yok ama düşüncesi hoş :) Sehpanın üzerinde de kahve olur mu bilmiyorum, ben o meşhur kitap-kahve konseptine dahil olamıyorum, kahve soğuyo hep!
Suzi hala görmedi yeni evini, ev iyice toparlanana kadar ablamda kalmaya devam edecek. Sever inşallah yeni evini, ben sevdim.
Geçen hafta Antep-Urfa yaptık, sürekli yedik :) Özellikle Antep’te farklı bir düşünsel iklim hakim, yeme alışkanlıklarındaki dışa dönük konsantrasyon her şeye sirayet etmiş, o kadar ki büyük şehir olmasına rağmen zamanın akışını da farklılaştırmış bu konsantrasyon farklılığı.
Aralık başında da Hatay var. İki kez uçak bileti yaktım, gitmek bir türlü nasip olmadı Hatay’a, bu sefer olacak inşallah. Antep’ten aşağı olmayan gastronomik beklentilerimin yanında farklı beklentilerim de mevcut, üç dinin bir araya geldiği nadir şehirlerdendir Hatay. (Diğerleri için bkz. Kudüs, İstanbul) Fotoğraf makinemi götürecek miyim bilmiyorum, Antep’e götürmedim ama Hatay başka! Bir yere giderken makinemi yanıma almamak eskiden çok çılgınca bir fikirdi benim için ama şimdi gayet normal gözüküyor… o kadar kopmuşum fotoğraftan. Gerçi layıkıyla fotoğraf çekmek için ya yalnız ya da fotoğrafçı grubuyla gitmek gerekiyor, öteki türlüsü zor oluyor. Amaan, hayırlısı hayırlısı.
Ne anlatıyorum ben böyle yaa, günlük doldurur gibi bır bır bır!
Sustum.

Sonradan not 1: Instagram'ı açtım. Neden? Çünkü çok lüzumluydu :p
Sonradan not 2 : Suzi çok pis depresyonda, taşınmak yaramadı :(

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...