Bununla birlikte söz çok aslında ama sözlü olarak harcıyorum hepsini. Bir de kendi kendime söyleyerek harcamalarım var tabi. (Sesli kendi kendine konuşma değil, delirmedim,
beyin içi şeysi)
İşim değişti, evim-semtim değişti, rutinlerim oldukça
değişti. Arabam aynı hala ama onu da satılığa çıkardım, o da değişecek.
Sosyal medya hesaplarımın hepsini kapattım. Öyle çok özel
bir sebep filan yok, gözüme saçma geldiler bi an, kapattım gitti. Açar mıyım
geri? Bilmem.
Yeni evim ikinci katta ve camından bakınca ağaçları
cepheden görüyorum. Ben yıllarca ağaçlara tepeden baktım, böyle musavi bir
bakış çok daha iyiymiş, sanki önceden hayatın reaksiyonlarını sadece
seyrediyormuşum da şimdi bizatihi katılıyormuşum… gibisinden bir his. Öyle her reaksiyona
katılmak isteyen biri hiç olmadım ama ağaçlar iyidir :)
Dün akşam salonun köşesine sallanan koltuğumu yerleştirme
operasyonu yaptım, (en alta birkaç kat kumaş, üstüne mermer, üstüne koltuk,
yanına sehpa, arka tepemde de aplik lamba var, bayağı bayağı operasyon yani), Fransız balkonun kenarında
sokağa hakim bir okuma köşesi hasıl olmuş oldu bu şekilde. Gözünü cama çevirince
ağaçlı-yollu gerçek dünya, kitaba çevirince ayrı bir başka dünya, henüz oturup
bir şey okumuşluğum yok ama düşüncesi hoş :) Sehpanın üzerinde de kahve olur mu
bilmiyorum, ben o meşhur kitap-kahve konseptine dahil olamıyorum, kahve soğuyo
hep!
Suzi hala görmedi yeni evini, ev iyice toparlanana kadar
ablamda kalmaya devam edecek. Sever inşallah yeni evini, ben sevdim.
Geçen hafta Antep-Urfa yaptık, sürekli yedik :) Özellikle
Antep’te farklı bir düşünsel iklim hakim, yeme alışkanlıklarındaki dışa dönük
konsantrasyon her şeye sirayet etmiş, o kadar ki büyük şehir olmasına rağmen
zamanın akışını da farklılaştırmış bu konsantrasyon farklılığı.
Aralık başında da Hatay var. İki kez uçak bileti yaktım,
gitmek bir türlü nasip olmadı Hatay’a, bu sefer olacak inşallah. Antep’ten
aşağı olmayan gastronomik beklentilerimin yanında farklı beklentilerim de
mevcut, üç dinin bir araya geldiği nadir şehirlerdendir Hatay. (Diğerleri için
bkz. Kudüs, İstanbul) Fotoğraf makinemi götürecek miyim bilmiyorum, Antep’e
götürmedim ama Hatay başka! Bir yere giderken makinemi yanıma almamak eskiden
çok çılgınca bir fikirdi benim için ama şimdi gayet normal gözüküyor… o kadar
kopmuşum fotoğraftan. Gerçi layıkıyla fotoğraf çekmek için ya yalnız ya da
fotoğrafçı grubuyla gitmek gerekiyor, öteki türlüsü zor oluyor. Amaan,
hayırlısı hayırlısı.
Ne anlatıyorum ben böyle yaa, günlük doldurur gibi bır bır
bır!
Sustum.
Sonradan not 1: Instagram'ı açtım. Neden? Çünkü çok lüzumluydu :p
Sonradan not 2 : Suzi çok pis depresyonda, taşınmak yaramadı :(
Sonradan not 1: Instagram'ı açtım. Neden? Çünkü çok lüzumluydu :p
Sonradan not 2 : Suzi çok pis depresyonda, taşınmak yaramadı :(