Aysel git başımdan orospunun tekisin.
Attila İlhan beni affetsin, Aysel de öyle. Derdim kara
çalmak değil, kötü komiklik peşinde de değilim, çok tuhaf bir şeyden bahsedesim
var sadece. Yanlış anlaşılmaya çok müsait şeyler söyleyeceğim için zeka
zafiyeti içinde olanların okumaması daha hayırlı olur.
Orospu kelimesinin bende net bir karşılığı yok,
çıkamıyorum işin içinden.
Tdk orospu için iki şey söylemiş:
1. Hayat kadını. 2. Kolay elde edilen, düşük ahlaklı kadın.
Saçma sapan tarifler bunlar, "hayat kadını"
dediğin zaten eşanlamlısı, bir tarif yok ki orada, o kolay elde etme işi de
manasız, ne kadar kolay? Oradan ahlak çıkarımında bulunmak? Saçmalık!
Para karşılığında cinsel ilişkiye giren kişi... desek
daha doğru bir tarif olur herhalde ama bu tarif de yanlış.
Karşılığı illa para olmak zorunda değil, para yerine "menfaat" demek daha doğru.
Karşılığı illa para olmak zorunda değil, para yerine "menfaat" demek daha doğru.
Cinsel ilişki şartı da yok, adam parasını verip sadece seyretmekle
yetinebilir mesela, değişik talepleri olan sapkın ruhlu insanlar da var.
Menfaat karşılığında insanlara cinsel haz veren kişi....
daha doğru bir tarif bu hesapla. İyi.
İyi de... pazarladığı malı satabilmek için biraz dekolte
giyinen kadın da bu tarife giriyor! Bu tarif de doğru olmamalı çünkü azıcık
süslenen her kadını (ve erkeği) bu tarife sokabiliriz, müşterisine güzel
görünmek orospuluk olmamalı di mi? Bir yerden çizgi çekmek lazım da nereden...
ben bilmiyorum, işin içinden çıkamadığımı söylemiştim.
Orospuluğu bir meslek değil de bir davranış biçimi hatta
bir itki olarak ele almak daha akılcı olur bence, istediğine ulaşabilmek için cinselliği
araç olarak kullanma davranışı-itkisi...gibi.
Şu filmden geldi aklıma bunlar.
Aslında daha önce bahsetmiştim bundan, Blue Valentine filminden bahsettiğim
(25.12.2017) yazıda, bir video vardı orada, adam gayet açık anlatıyordu konuyu,
diyordu ki:
Bence erkekler kadınlardan daha duygusal. Biz evlendiğimizde
tek bir kadına bağımlı oluyoruz, bir kadınla tanışıyoruz ve "bu kadınla
evlenmezsem aptalım" diyoruz. Kadınlar en iyi ihtimali seçiyorlar.
Evlenirken işi var mı diye bakıyorlar. Hayatları boyunca beyaz atlı prensi
arıyorlar, sonra en iyi ihtimalle evleniyorlar.
Burada doğrudan kadınlar hedef alınmış da karşı cinse bu
gözle bakmak kadınlara has değil... ancak bu bakış açısı kadınlarda fıtratsal,
o yüzden "itki şeklinde düşünmek daha akılcı" dedim.
Burada anahtar kelime: sebepsizlik.
Yakınlaşma sebeplerin ne kadar belirsizse... yakınlaşman
ne kadar sebepsizse... o yakınlaşma o kadar yücedir.
Bir kadınla karşılaşırsın ve "kalan ömrümü bunun
dizinin dibinde geçirmezsem aptalım" dersin, hatta ona uzak kalmak acı
verir, sebepsiz yakınlaşma budur işte, neden kalan ömrünü o dizlerin dibinde
geçirmek istediğini kendine bile açıklayamazsın çünkü.
"En iyi ihtimal" diye bahsedilen durumsa gayet
sebepli. Bir şeyler karşılığında o kişinin yanında duruyorsundur, tek tek
sayılabilecek sebepler söz konusu burada. Böyle tek tek sayabiliyorsan durum
hiç de yücelik arz etmez!
Çok ilginç bir çelişki var burada.
Şu dünyada koşulsuz sevgiye en iyi örnek annenin evladına sevgisidir herhalde. Şu dünyanın en koşulsuz
sevgisini üretebilen kadının erkeğe sevgisinin bu kadar koşula bağlı olması
ilginçtir. Biyolojik formasyon üzerinden düşünürsek kadının erkeğini koşullu
olarak sevmesinin sebebi evladını koşulsuz sevmesidir...diyebiliriz, her
şey çocuk için yani, her şey soyumuz devam etsin diye.
Hiçbir şey karanlık odadaki siyah kediyi aramak
kadar zor değildir. Hele de odada kedi yoksa.
Konfüçyüs
Kadınların bilmediği ve anlamak istemediği bir bilgi
vereyim: erkekler kadında hep o koşulsuzluğu arar, sebepsiz sevilmek ister
erkek.
"Beni ben olduğum için sevsin sadece" der
erkek, "bir farkım olacaksa benim ben olmam olsun" der. İyi bir iş,
adaleli vücut filan değil yani... kabul görme istediğidir bu, "gerçek bir kabul
görme isteği" yani samimiyet arayışı.
Kadın o erkeğin önünde durur ve ayrılmaz oradan, neden?
Daha iyi bir ihtimale sahip değildir de ondan! Erkek bu düşünceden nefret eder
ama... bütün ömrünün karanlık bir odada olmayan kediyi aramakla geçmesini de engelleyemez.
Bunu çözmüş akıllı erkeklerin hayatları kolaydır, kedi
medi aramazlar, olana talim ederler. Ahmak erkeklerse samimi sevgi peşinde heder olur giderler.
Bu paragraf spoiler içerir.
Filmde (Brooklyn, yukarıda linkini verdiğim) doğruluk
cetveli gibi bir kız var. Akıllı, ahlaklı, ağır başlı, güvenilir vs.
Filmin başında bu kızın hayatı zorluklar içinde iken
giderek durumu iyileşir. Bu iyileşmede en büyük etken de evleneceği adamı
bulması ve hatta aşık olmasıdır. İşler o kadar yolunda gider ki "niye
çekmişler ki lan bunun filmini, her şey yolunda işte" diye düşünüyorsunuz
izlerken. Ama sonlara doğru "daha iyi bir ihtimal" bulunca o güzelim,
o ahlak timsali kızın başı götü oynamaya başlar! Yönetmen izleyiciye "bu bile böyle
yapıyorsa" dedirtmeye çalışır... dedirtir de.
Orospuluk bir meslek değil bir itkidir, hayatta
kalabilmemiz için bize verilmiş itkilerdendir, hatta sade hayatta kalmak değil
üreyip soyumuzu devam ettirmemize de yarar, erkeği kadını da olmaz bu itkinin.
Sevginizi ne kadar sebeplere bağlıyorsanız, zor bir durumla ya da daha iyi bir
ihtimalle karşılaştığınızda partnerizi satıp sıvışma yeteneğiniz ne kadar
yüksekse...o kadar nasibiniz var demektir orospuluk itkisinden.
Breaking The Waves filminde ana karakter (Bessy) bir laf
eder, daha önce de bahsetmiştim bu replikten ki beni çook etkilemiş bir
repliktir, der ki:
Herkesin hayatta en iyi yaptığı bir şey vardır. Benimki
de aptallık. Ben inanırım.
Odada olmayan siyah kedidir Bessy... arar dururuz. Çok az
"gerçek aptal" var dünyada, herkes uyanık.
Not: Filmde şöyle de bir replik var:
Bu repliği söyleyen kişi otoriteyi temsil eden bir teyze. Mevcut durumu muhafaza etme düşüncesinin ifadesidir teyzenin söylediği, yani statükonun.
Erkek çalışacak, kadın da tek bir erkekle sevişecek... diyor işte statüko.
Kadim düşünce hayatta kalmanın yöntemini bu şekilde belirlemiş. Önemli bir replik bu, bu cümleyi anlamak pek çok şeyi anlamaya kapı açar.
Bu repliği not olarak koymayı uygun gördüm çünkü zaten karışık olan meseleyi iyice karışıklaştırırdı ama bu yazıda da bulunması gerekiyordu.
Not: Filmde şöyle de bir replik var:
Bu repliği söyleyen kişi otoriteyi temsil eden bir teyze. Mevcut durumu muhafaza etme düşüncesinin ifadesidir teyzenin söylediği, yani statükonun.
Erkek çalışacak, kadın da tek bir erkekle sevişecek... diyor işte statüko.
Kadim düşünce hayatta kalmanın yöntemini bu şekilde belirlemiş. Önemli bir replik bu, bu cümleyi anlamak pek çok şeyi anlamaya kapı açar.
Bu repliği not olarak koymayı uygun gördüm çünkü zaten karışık olan meseleyi iyice karışıklaştırırdı ama bu yazıda da bulunması gerekiyordu.