Aradığımı artık önemsemediğimi fark ettikten sonra nasıl bıraktıysam fotoğraf çekmeyi, şu bloga bir şeyler karalamayı bırakacağım bir gün de olacak biliyorum.
En iyisi rüzgar sörfü yalnız, çünkü bir sen varsın bir deniz bir de rüzgar.
Aklın uyumamaklığı da mis kokulu bir döşek ihtiyacından değildir, fıtratı uykusuz.
Var olmaktan tek anladığı öteki egoları dürtmek-itmek olan bünyeler hayra yormaz şu yazdıklarımı biliyorum.
Ama çok şükür ki bunlardan incelikli hayırlar süzebilecek zarif ruhlar da var… ve pek çok güzellik anlamakla başlar.
Öyle üstünkörü bir anlamak değil yalnız, içine düşmeli anlama.
Zamandan ince
Yokluktan önce
Varlığa gaye
İğneden ince
Akıldan ziyade
Yokluğa gebe
Varlıktan azade
Ara ara gelip buraya baktığında "tüh! Yeni bir yazı yok.." dedikten sonra eski yazılara şöyle bir göz gezdirmeden çıkmayanlara yazık değil mi? :) Hem bu öngörü kendin için bile olsa doğru değil.. Yazmak isteği gelir yazarsın, Eee paylaşırsan da fena olmaz d'mi? Bazen uzun uzun suskunluk da olur anlıyorum da, olsun, sen yaz lütfen :)
YanıtlaSilYazmak ya da yazmamak, işte bütün mesele bu :)
YanıtlaSilŞaka şaka, benim yazdığımdan nolcak ki, beynimin sintinesini boşaltmaktan öte değil.
Ayrıca burada sussam bile Face'te susmuyorum ki :))
Shakespeare'de Hamlet'i yazmakta tereddüt etmiş başta ve tam da senin dediğin gibi düşünmüş "yazmak ya da yazmamak" :) Sonra demiş ki; bu iki tercihten daha kötüsü var "yazamamak" ki "yazma yeteneğim var madem, ee zekiyim ve algılarım da güçlü, yazayım da alem görsün, okusun, sorgulasın, hissetsin.. :))
SilFace'le burası farklı. Orada diyalog yoğun ve "noktasız", hep virgül ve etkileşimle çerçeve genişliyor. Onun da tadı ayrı... Burada ise ölçek senin elindeki bir avuç su, son damlasına kadar sunduğun.. Okuyan ister alır bir nefeste içer, ister ayazda bekletir, kendi kabında bakar, yudumlar, isterse de elini yüzünü yıkar :))