26 Ocak 2015 Pazartesi

PİL TADI

Ofisteyim internetle beraber, odada başka kimse yok .

Önce hafiften bir rüzgar esmiyor tabi ki, yavaş yavaş  sallanmıyor yapraklar ağaçlarda, dışarıyı gören bir pencerem yok, İstanbul’u dinlemiyorum. Önce Facebook.

Tüketilmeden hemen önce fotoğraflanmış yemekler, bişi bişi keyifleri, “mutlu bir hafta”lar, kalp resimleri, kocaman siyasi tespitler, nefret beyanları, hassaten kediler ve  hayvan hakları, sevgi  cikcikleri, hayat reçeteleri, alaycı fikirler, komik olmaya çalışanlar…. Herhangi bir fevkaladelik yok yani, okunan kitap sayısında dünya ortalamasının 42’de biri, japonya’nınsa 150’de biri olmak şerefine nail olmuş ülkem  düşünmeye ve paylaşmaya devam ediyor. Ülke bazında kimin kaç kitap okunduğunun nasıl sayıldığını merak ediyorum. Japonlar ne paylaşıyor acaba, ne okuyorlar ki bu kadar?

Daha ciddi şeylere geçiyorum, internet gazetelerine, ülkede ve dünyada neler olmuş?
Gazete ayrımı olmaksızın haberlerin ortak özellikleri başlıklarının çok ilgi çekici bilgiler vaat ediyor olması. “Böylesi görülmedi” falan. İçeriklerine tıklayınca başlığın vaadini boşa çıkartan şeylerle karşılaşmaksa mukadder. Elmasını, ıspanağını bağırarak öven pazarcıların seslerinin birbirine karıştığı pazar yerleri gibi gazeteler. Bütün sistem bir reklamın görülmesi üzerine, tıklanma sayısı üzerine kurulu her şey. Beynim acıyor. İlgimi gerçekten çekecek şeyler de olmamış zaten dünyada, birileri bir şeyler söylemiş, bir başkaları bunu yalanlamış ve pek çok kişi ölmüş sadece.

Şimdi çingene vapurundakiler içeridedir hep, güverte fazla rüzgarlıdır çünkü. Sevmiyorum kapalı vapur mekanlarını, nemli giysi koktuğundandır. Obur martılarsa dışarıda rızık peşindedir, rüzgar umurları değildir. Dünyanın bir yerlerinde birileri süt sağıyordur, ağaç görüyordur, işini seven-sevmeyen pek çok kişi işinin başındadır şimdi. Çok fazla sayıda kişi birilerini öldürmek istiyor, çok azıysa bunu gerçekleştiriyordur. Vakit öldürmek isteyenlerin de istemeyenlerin de vakitleri ölüyordur. Herkes yaptığı şeyi o anda yapılması gerekenin o olduğundan yüksek bir eminlikle yapıyor görünmektedir. Şu sıralarda aşık olmakta olanlar bile böyledir, aşka düşmüş olanlarsa zaten öyledir.

“Murad”ın yüksek tesirinden azade olmadığımı biliyorum, yakın zamanda da bir hatırlamaya maruz bırakıldım. Bitmeyen bir şeyler var insanın içinde, hem içe hem dışa doğru bir sonsuzluk, sonsuzluğun içinde ayrıca bir sonsuzluk.


Akşam ne yiyeceğimi düşünmedim, nerede olmak istediğimi bile bilmiyorum.

8 Ocak 2015 Perşembe

MELANKOMİK NOTLAR - 22

-          Müziksiz şiir, aşksız sekse benzer. Şiir nah sokakta, fuhuş sokakta! (Sözüm tumturaklı lafla, şiiri karıştıranlara)

-          “Otuz beşte hep günahlar sorulur,
Yalana karışmış irfana benzer .”


-    Olgunlaştıkça öğrenilen şeyler hep susmaya dair.

-    "Ayıp olmasın" diye heder edilebilir bir ömür.


-          Cep telefonum çaldı (şimdi), bilmediğim bir numara, bi kız, “kiminle görüşüyorum?” dedi, “Hüseyin” dedim, “pardon” dedi kapattı.
Çevirdiği yanlış numaradan çıkan kişiyle sohbet tesis edip evlenen arkadaşım var. Allah bozmasın,şimdi  mutlu bir yuvaları, birden fazla çocukları var. Bence numara yanlış değilmiş. Doğru numaraları yanlış çevirmek var bi de.
Onu dicem işte, halkımızın karşılığında % 99.9 “kimi aramıştınız?” sorusunu alacağını bildiği halde ısrarla konuşmayı  “kiminle görüşüyorum?” şeklinde başlatmasına bir tepki olarak, daha doğrusu kısa kesmek için ben direkt adımı söylüyorum. (Böyle yapınca şaşırıyorlar) Haliyle o şaşkınlıkla kısa sürüyor konuşma, örnekteki gibi. “Siz kiminle görüşmek isterdiniz?” deseydim mesela?... Kız ya güzelse?
Yok yok iyi yaptım.


-          Bu kedi milletinde şartlı refleks çalışmıyor şerefsizim! Defalarca çıktığı bilgisayar masamdan defalarca alıp yere koymama rağmen, o parlak zekasıyla masaya çıkınca ne olacağını bilmesine rağmen gene çıkıyor! Ben evde yokken de piçlik peşinde mi acaba? Geçen çiçeği yolmuştu. Bu arada kedinin adı “Suzi” ama hayvan adını öğrenemiyor çünkü sürekli “Gudu” diyorum kendisine. “Gudu”, küçük, sevimli şeylerin bendeki genel adı.

-          Kaç zamandır hafızamı zorlayıp duruyorum, tık yok! Yahu biz neden fotoğraf çekiyoduk?

-          Bu gün tartıldım, 2 ayda 8 kilo vermişim! Biliyorum ben bu işi, devam, daha var :)

-          “Hayatı yakalayalım derken mahrem yerleri geldi elimize.” Sultan Makamı
Tamam kayboldukça kendini buluyorsun ama buldukça da kendinden oluyorsun.


-          Hepimiz Napolyon’uz.

Öne Çıkan Yayın

ÇOK GÜZELSİN GİTME DUR NOKTASI

Şahsi tarihimizin tekerrür ede ede gözümüze sokmaya çalıştığı toplamda sadece tek bir şey vardır belki de: O aslında öyle değil. Taz...