Soldan sağa beş harfli, bir şeyi şiddetle istemek.
Aşk.
Uymadı mı? Uymaz, hiçbir yere uymaz, ama gene de “aşk” yaz sen…uyarına getirir kalan iki kutucuğa iki harf uydururuz...belki yani…bir gün.
Gökyüzününki cila istemez bir parlaklıktır yahu, iş ki gözün olsun yahut gözün gökyüzünde olsun… ve sessizdir de kulağı olmayana…gökyüzü.
Yani bize lazım olan göz kendi gözümüz değildir, kulağın duymadığı ise en derin müziktir.
Beri yandan fizik kanunları bir şeyleri bir şeylerle çarpar çarpıştırır ölü kuşlar atar insancıkların önüne , bu hep böyle olur, malumdur bu elbette ama dediğim bu değil. Bir bardak demli çayda erir tekmil fizik kanunu… iş ki çaydan anla.
Çaydan anla, yağmurdan dinle, duymuyorsa kulağın kimseye lazım değilsin. Duymayan kulak gereksizliği gibi geçer ömrün, geçmesin.
Günlük düşünce mesaisinde bir konuyu düşünme oranı % 20’yi geçmeyen kişiye “rahat” denir. Bazılarının rahatlığı doğuştan bazılarınınki sakatlıktandır. Kağıdı icat etme rahatsızlığını gösterene ise “insan” denir. Günlük düşünce mesaisinde konulardan birinin düşünme oranını % 90’lara çıkartana da “insan” denir ama aslında insanlık göreceli değildir.